Eve geldiğimden beri ellerimle bakışıyordum. Size yemin ederim yıkayamamıştım. Hatta o elimle herhangi bir işi bile yapmamıştım. Avucumda onun kokusunu, annesi kucaklayıp odasına götürdükten sonra yani annemin beni çağırdığı sırada fark etmiştim.
Gerçekten ellerimi koklamaya bile kıyamıyordum.
Onu koklayacak olsam kim bilir ne yapardım?Kedi gibi gelip bana sokulmasını sevmiştim.
Cidden kendi kedisi leo'yu yan tarafa koyup, kendisi onun yerine kıvrılınca 'asıl kedi burada' diye düşünmüştüm.Pazar günü, saçma bir şekilde yorgun ve iğrenç hissediyordum.
Tek mutluluğum avucumdaki kokuydu sanırım. Şey hayır aslında Lisa'ydı.
Ondan gelen her şey beni mutlu etmeye yetiyor, hatta gülümsetiyordu.
İnanamıyordum hala onun yanında gülebildiğime. Küçükken asla gülmezmişim ben hatta fotoğraflarda anneme sorduğumda bana söylediği tek şey, "senin için çok uğraşırdık, sen hiçbir şeye mutlu olmazdın." oldu.
O zaman o çakıl gözlü nasıl başarabildi anne? Alooo? Anne!Dış kapının sertçe yumruklanmasıyla yatakta yerimden sıçradım. Bu mutlu anımı bozun zaten hemen.
Jennie iki dakika gülmesin.
Sonra da beni mutlu edemiyorlarmış falan... Hah!Kapının hala açılmadığını gösteren yumruklanma ile yerimden kalkıp koşarak kapıya doğru ilerledim.
Kapıyı açtığım anda,daha kafamı kaldırıp kim olduğuna bakmadan içeri dalan babama karşı kaşlarımı çattım. Odalara teker teker bakarak annemin adını bağırarak sesleniyordu.Annem neredeydi?
Sabah mutfaktan duymadığım seslerden, kapımın tıklatılmamasından, üstüm açık uyanmamdan anlamalıydım sanırım.
Annem, gece boyu neredeydi?
Anneme her babamı sorduğumda parası olmadığını ve beni rahatlatmak için iyi olduğunu söylüyordu.
Ama en son sorduğumda işten kovulduğunu öğrenmiştim. Hatta annem telefonda teyzeme üzülerek anlattığında bir kadın sekteterle işyerinde yakalandıklarını ve sadece babam değil, o kadının da işten çıkarıldığını öğrenmiştim. Arada telefon dinlemek işe yarıyordu.Ama siz yapmayın.
Sessizce köşeye sinmiş, eve dalan adama -ona baba demek artık canımı fazlasıyla sıkıyor- bakıyordum. Bana sinirli bir şekilde yaklaşıp saçımdan acı verici bir şekilde kavramıştı.
"Nerede o sürtük?!"
Tükürüklerini saça saça konuştu. Ben hala yüzümü ıslatan pardon yıkayan adama bakarken konuşmaya çalışmıştım."B-bilmiyorum."
Saçımı bırakıp yere beni fırlatınca yüzümü gözyaşlarımın yıkadığı gerçekliği ile kalakalmıştım.
Hiçbir şey yapmamıştım ki ben. Ben bunu hak etmemiştim ki. Çoğu yaptığım şeylerin cezasına hak veriyordum ama bu adam bana bunu yapamazdı.
Babalık mı yapmıştı ki bu hareketleri yapıyordu? Sinirlerime hakim olamayıp ona sesimi yükselterek konuştum. "Senin saçlarıma dokunmaya hakkın yok!"
Sadece bunu söyleyebilmiştim. Henüz okşamamıştı bile çekmeye hakkı var mıydı? Şimdi de size soruyorum.Bunu demem ile sinirlenmiş ve hatrı sayılır bir tokat atmıştı bana. Şaşırmayıp yanağımı tuttuğumda hala yerde oturuyordum. "Bakıyorum da iyice annene banzrmişsin küçük sürtük?" bakışlarından iğrendiği, gülüşünden de.. Ne bileyim iğrenç işte anlatamayacağım kadar. Nefret ediyordum ondan.
Diğer kızların babaları onşarı öperek okula gönderiyordu, benim babamı biliyorsunuz zaten bugün de görmeseymişim yüzünü unutacakmışım.
Keşke görmeseydim.Hiçbir şey demeden evden çıkmasını bekledim. Son anda aklına birşey geldi ve bana döndü, kapının kulpundan tutup açtığında,"Annene söyle, elini çabuk tutsun. Aksi takdirde olacaklardan ben sorumlu değilim." Kapıyı geldiği gibi bir hızla örtüp çıktığında kalakalmıştım.
Annemi istiyordum.
Ben size küçük olduğumu söylemiştim en başından.
Odaya hızla çıkıp telefonumu aldım. Annemden çokça arama vardı yine. Tanrı aşkına! Bir dakika arayla arıyordu.
On dakika sonra arasa şuanda açardım. Sonra da "Kaç kez aradım neden bakmıyorsun telefona?", "Ne için var telefon?" gibi şeyler söylüyordu.Onu tekrar arayıp, telefonu hoparlöre aldım. İlk çalışta açılmış ve annemin telaştı sesi sessiz odayı doldurmuştu. O sırada saçlarımı toplamakla meşguldüm. O sırada hattaki telaşlı, yumuşak ses konuştu ve güvende hissetmemi sağlamıştı. "Jennie? Kızım? Neden bakmadın telefona? Bir şey mi oldu?"
Anneme bir şey çaktırmamak için sesimi stabil tutmaya çalışarak konuşmaya çalışıyordum. "Hayır, hayır. Sadece uyuyordum ve telefonum sessizde kalmış.."Anneme de birşeyler olmuştu. Çünkü cidden bana azar çekmemiş "Normalde telefondan lafanı kaldıramazsın." bile dememişti. Neler oluyordu?
Çok geçmeden hattan ses geldi. "Gece teyzenlere gitmek zorunda kaldım, istersen buraya gel?" Sesindeki tereddütü sezecek kadar olgun biriydim. Aslında gitmek bile istemiyordum. Yarın okul vardı ve ben Lisa'nın geleceğini bildiğim halfe gitmek bile istemiyordum.Zaten okulu sevmiyordum.
Telefonu kapatmadan önce lavaboya ilerleyerek suyu açtım ve telefona yaklaşarak, "Hayır, teyzeme sevdiğimi söyle ama gelemem ödevlerim var." Kısa süre sonra vedalaşıp telefonları kapattık.
Ben hala yüzümü yıkarken o adamın elinin değdiği yere aynada bakıyordum. Herhangi bir iz yoktu. Ufacık bir kısım kızarmıştı sadece ve onunda bir ya da yarım saat sonra geçeceğine emindim.
Sabahtan bu yana yıkamaya kıyamadığım elimi yıkamıştım.
Bunun üzüntüsüyle yatağa oturup elimde tekrar bakışmaya başladım. Ben.. nasıl derler? Kafa dağıtmak? Evet sanırım. Tam olarak kafamı dağıtacak birşeyler arıyordum ki aklıma kütüphaneden aldığım kitap geldi. Her ne kadar gıcık bölümler olsa da sevmiştim.
Okumak için onu arıyordum ki aklıma gelen gerçeklik ile gözlerimi sonuna kadar açtım.
Ben
Kitabı
Lisa'da
Unutmuştum.Yatakta uzanıp en büyük sorunumu düşünüyor, bir yandan da kitabı nasıl alacağımla ilgili planlar kuruyordum. Yarın okula gitmeyecektim. Ve büyük ihtimalle Lisa da kitabı görmüştür diye düşünüyorum.. Hatta okumuş özetini çıkarmıştır.
Ne olacaksa olsun artık.
Ben, daha fazla aksiyona gelemiyorum.Sessiz sakin yaşantımın içine tam olarak sıçılmış gibi hissediyorum.
-------------
Akşama doğru karnımdan gelen seslerle uyandığımda, sessizde ekranı yanıp sönen telefonu elime alarak cevapladım. Kulağımda telefonla mutfağa inerken, teyzemin gelen ağlamaklı sesi.. durun hatta ağlıyordu. Ağzındaki iki kelime ile mutfağın zeminine yığılmıştım.
Ben, hayatımdaki herkesi, herşeyi kaybetmiştim.
Ben bunu hak etmiş miydim? Küçük bir çocukken bile iyi birisi olmaya çalışıyordum.
Tanrı neden iyi değildi?"Annen.. H-hastanede jennie. Seni almaya geliyorum."
----------------
İyi günler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| JenLisa // Øcean ||
Fiksi PenggemarYanmış izmaritlerin üzerini tabladaki küllere gömdü. Küller ruhumuzun çektiği acılar mıydı? Belki de sevgimizdi? Emin değilim. Ama şundan eminim; İzmaritler bizdik.