Anne babasının evlilik maratonundan sonra biraz olsun kendine zaman ayırmak istemişti genç adam. Sabahın erken saatlerinde kendini dışarıya atmıştı. Nikah gününün aksine dondurucu bir rüzgar yüzünü kesiyordu adeta her adım atışında. Sokaklara beyaz çarşaflar serilmiş gibiydi adeta bir bebek teni kadar pürüzsüz gözüküyordu heryer.
Gözlerini cebinden çıkardığı telefonunun ekranındaki mesaja odaklarken, hızlı adımlarla ileriyor ve kar üzerindeki adımlarını sabitliyordu.
Ekranda "Çilli" yazısını görür görmez tıklamıştı.
"Gelme. Gerek yok dedim iyiyim. Doruk yanımda şu an..."
Kaşlarını çatmış, adımlarını yavaşlatmıştı. Soğuk umurunda değildi bu sefer aldığı cevaba tatmin olmaksızın, aramayı seçmişti ama telefon meşğule atılmıştı.
Kendi kendine "Hadi be Çilli!" dedikten sonra birkaç saniye bekleyip ardından mesaj yazmayı denemişti bu sefer.
"Doruk? Doruk orada diye mi o telefon yüzüme kapandı?"
Soruyu sorduktan sonra gelen arama ile irkilmişti. "Alo Çilli?"
"Bu numarayı bir daha aramazsan sevinirim." Sesin sahibinin bir erkek olması Hasanı istemsizce deli etmişti.
"Sen kimsin lan!?" sorusunun hemen ardından cevabı alması uzun sürmemişti.
"Seni insan gibi uyarıyorum. Bu kızı bir daha rahatsız etmeyeceksin... Doruk ben."
Hasan bu cümle üzerine yutkunmuş ve kendini büyük tepki vermemek için epeyice sıkmıştı.
"Ben.. Çilliyle konuşmak istiyorum! Telefonu ona ver. Sen muhattapım değilsin. Çilli için endişeleniyorum. Ver ona uzatma." Cümlesi üzerine telefonun kapanması onu iyice delirtmişti. Neden bu kadar sinirliydi ki? Doruk Artemisin sevgilisi ve o da bunu çok iyi biliyordu ama neden kendisini bu saçma takıntıdan kurtaramıyordu? İşte asla cevabını veremediği bir karmaşa yeniden nüksetmişti beyninde.
* * *
Akşamı zor getirmiş, adeta apartmanın kapısına bakarken pencerede kök salmıştı bu sefer. Gene dayanamamıştı artık aramalarına tamamen cevap verilmediği için sinirleri iyice bozulmuş pür dikkatini sadece Artemise odaklamıştı. Öyle bir takmıştı ki kafasına, sevgilisinin varlığını unutmuştu adeta. Selenden gelen hiçbir mesaj ve aramaya geri dönmemişti her zaman olduğu gibi. Sinirinden kendini dışarıya atmıştı ve bu sefer Artemis'i bir arabadan inerken görmüştü. Hızlı adımlarla oraya doğru yürürken, yüzündeki siniri Artemis'in de görüş alanına girmişti. Şaşkın bakışlarını Hasandan gizleyememiş ve şişmiş gözlerini saklamak için gözlerini indirmişti.
"Her şey için teşekkürler Doruk. Daha iyiyim artı-"
"İn lan arabadan yavşak herif!" Hasan'ın ani çıkışı onu ürkütmüştü. Bu büyük bir kavganın başlangıcı olabilirdi. Hasan her şeyi berbat etmeden onu durdurmak zorundaydı. Hızlı bir şekilde onu kolundan çekiştirerek arabanın önünden uzaklaştırdı.
"Kendine gel!"
Hasanın yüzünde alaycı bir gülümseme belirmişti. "Vay... Çilli hanım. Hayırlı işler."
Artemis usturupunu bozmadan sesini alçaltarak konuşmaya başlamıştı.
"Hasan içtin mi sen? Neler oluyor sana neyin siniri bu anlayamadım?"
Artemisin sözlerinin üstüne yüzündeki gülümsemeyi silmiş, yerine daha sert bir ifade takınmıştı. "Ne halt olduğunu sanıyor bu?" kafasıyla Doruğun yönünü işaret ettikten sonra devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ArHas Feels
FanfictionSevgili ArHas severler bu hikayemizde ArHas temalı her bölüm farklı feelsler paylaşılacaktır. kütühanenize ekleyin ve takipte kalın!