_1_
Soluk ve oldukça eski akuamarin rengi perdenin ardından sızan bıçak gibi keskin güneş ışınları odayı aydınlatıyordu. Odanın genelinde beyaz hakimdi. Beyaz duvarlar, beyaz koltuklar, beyaz sehpalar, beyaz halı ve köşedeki sehpanın üzerinde duran, minik beyaz bir melek biblosu... Odaya renk katan nadir şeylerden biri perde ve diğeri ise duvarda asılı deniz manzarasından oluşan bir tabloydu.
Oldukça yorgun geçen son iş günümün ardından evin beni en rahatlatan ve en huzurlu kısmına yani köşedeki, sokağı izleyen pencerenin kenarındaki sevimli berjere kahvemi almış ve oturmuştum.
Günün yorgunluğu bir yana bu günden itibaren ne olacağını, nasıl para kazanacağımı bilememek canımı sıkıyordu. Her ay annemin yatırdığı bir miktar parayı saymazsak bir gelir kaynağım yoktu.
Bu güne kadar ekonomik sıkıntımın olmamasının tek sebebi okul çıkışlarında çalıştığım cafeydi. Bir süredir işleri kötü giden işletme sahibi ilk önce birkaç çalışanını işten çıkarmak zorunda kalmış fakat yeterli olmayınca cafeyi kapatma kararı almıştı.Benim için kaybedecek vakit yoktu. Bir an önce kendime uygun bir iş bulmalı ve çalışmaya başlamalıydım. Çalan kapıyla birlikte silkinerek gözlerimi dışardan ayırdım ve kapıya yöneldim. Yan apartmanda oturan arkadaşım Elif olmalıydı. Kapıyı açmamla elifin elindeki kek dolu tabakla içeri dalması bir oldu.
''Bade bu kapıya kapıcı tutucam. Kaç dakika oldu kapıyı çalalı minik kurbağam ya?''
''Açtım işte Elif iki dakika bekledin altı üstü''
''Bade çok konuşma da çay demle sana anlatacağım çok önemli şeyler var.''
Mutfağa giderken bir taraftan söyleniyordum.
''Anlat bakalım dinliyorum ne oldu bu kadar önemli'' ocağa çay suyu koyar koyarken geri salona geçtim.
''Ev sahibi Almanya'dan dönüyormuş üç ay sonra kendinizi ona göre ayarlayın diyor. Alttan alttan ev bakmaya başlayın diyor işte. Halit ev bakmaya başladı bugün. Taşınıyoruz yani.''
Duyduklarımla suratım asılmıştı. Elif benim anlatamadığım, atlatamadığım dertlerimin tek dinleyicisiydi. İki sene önce taşınmışlardı eşiyle birlikte. Elif üniversite öğrencisiydi. özel eğitim öğretmenliği üçüncü sınıfta okuyordu, eşi Halit ise bir bankada çalışıyordu. Sade bir nikahla evlenmiş ve yan apartmana taşınmışlardı.
''Nasıl yani, hemen taşınacak mısınız?''
''Halit ev bulur bulmaz taşınacağız minik kurabağam.'' sonra benim üzüldüğümü görünce devam etti
''Ama boşuna sevinme Bade, yine bu mahallede kalacağız.Biliyorsun Halit'in dedisinden kalan birikmiş parası olmasa ev kiralasını ödeyemeyiz kaldı ki ikimiz de çalışıyoruz ama biliyorsun okul için kitaplar,ev erzağı,faturalar derken para su gibi gidiyor. Burası hem fakülteye yakın hem de kira fiyatları diğer semtlere göre daha uygun. Yani biraz daha başına belayım.''
''Elif şapşal mısın? Ablam sayılırsın benim. Keşke burdan hiç taşınmasanız. aynı mahallede olsak bile araya mesafe girecek.''
Elif de bana elini yapacak bir şey yok der gibi açtı ve gülümseyip sarıldı. Elif'ten ayrıldım ve çay suyuna bakmak için mutfağa gittim. Çayı demledikten sonra kupalara çaylarımızı koydum ve Elif ile birlikte balkona geçtik.
Sohbetimize bir süre burada devam ettikten sonra Elif evine eşyalarını toplamak için gitmişti.Ben de ortalığı topladıktan sonra odama geçtim.
Karmakarışık geçen günümün ardından kitaplığıma göz gezdirdikten sonra gözüme çarpan bir şiir kitabını aldım yatağıma oturdum ve okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Badem
RomanceHissiz gecenin karanlığında, ay ışığına sığındım umarsızca. Sanki bir ucumda terk edilmiş bir evin zifiri karanlığı diğer ucumda ise masum bir çocuğun gözlerindeki nur savruluyor benliğime. "Gerçekten sever misin beni, bu hallerimi..." "Bu...