KOYU

2K 94 27
                                    

Saat gece yarısını çoktan geçiyordu. Tek tük köpek havlamaları kapalı camdan içeriye giriyordu. Caddeyi aydınlatan tek şey, arada bir geçen arabaların farları oluyordu. Genç kızsa, yatağında cenin pozisyonunda duruyordu. Gece tüm sessizliğiyle eve çökmüşken, duyabildiği tek ses birbirini kovalayan akrep ve yelkovanın tik takları oldu. Ne aldığı nefesi, ne de kalbinin çırpıntılarını duyabiliyordu. Düşüncelerini bile sessize almıştı artık. Ne anı yaşıyor, ne geçmişi hatırlayıp hüzünleniyor, ne de geleceğe dair heyecanlı planlar yapıyordu. Dünyasına çöken karanlığı elinin tersiyle itmeyi her ne kadar çok istesede, karanlığın kızı olmuştu o artık. Ay, gökyüzünde adını bilmediği bir haliyle parlarken, hayatındaki insanların da ona ne kadar benzediğini düşündü. Hepsi, hayatındaki her insan, ondan çaldığı ışığı yansıtmaya çalışıyordu onun hayatına. Anlamsız bir parlamayı, onun ulaşılmaz derecede koyu karanlığına tutmaya çalışıyorlardı. Ama aslında o parlamayı bile, asıl sahibinden çaldıklarından bihaberdiler. Aklına bunlar gelince güldü kız. Bu gece ayın etrafında ne kadar da çok bulut toplanmıştı öyle?

Aniden karnına saplanan ağrıyla iki büklüm oldu kız. Bacaklarını gövdesine daha çok yapıştırdı ve bir elini karnının üstüne koydu.

Tam göbek deliğinin üstüne yerleştirdiği elinin altında uzun zaman önce varlığını unuttuğu kalbini hissetti. Yıllardır aradığı çarpıntı elinin altında belirivermişti. Tekrar iki büklüm oldu. Elini göbek deliğinin olduğu kısma daha çok bastırdı. O an, kısa süreli bir şok geçirdi. Ve kendinden utandı. Şuana kadar nasıl farkedemediğini anlamaya çalışıyordu bu ayrıntıyı.

Gerçeği itiraf etti kendine.

Kalbi hep acıyan yerde çarpıyordu.

Parmağı kesilse orada çırpınıyordu kalbi. Karnı ağırsa orada. Kalbi, kendini tescillemişti acıya. Onun kendini karanlığa tescillediği gibi.

KOYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin