Melabayın :D
****
Elimde hala da bana gönderdiği notu sıkı sıkı tutarken düşünmeden kendimi Malfoy Malikane'sinin önünde bulmuştum, ki evden çıkarken yönünü kaybetmiş olan kalbim evin manzarası gözlerime değdiği anda yerini bulup ağır bir şekilde yerine oturmuştu.
Bir Malfoy her zaman Malfoy'dur ve Draco da bu gurura sahip çıkarak ata toprağını terk etmeyi tamamen reddetmişti belli ki. Buharlaşmadan saniyeler öncesinde karşıma bunun çıkacağını bile bile gerçekten görmenin bu kadar ağır gelme ihtimalini göz ardı etmiştim. Şu an yapamıyordum orası ayrı.
"Termine ce que tu as commence, mon amour" (Y.n: Başladığın işi bitir aşkım; gibi bişey olması lazım. franszçam yoh, gugıl işte.)
Aklımı şaşırtan şeyin ne olduğuna dair tek açıklama notun sonunda yazan o iki kelime olmalıydı, Mon amour. Demir parmaklıklara doğru elimi savurup araziye adım attığım anda Draco 'ya yapmayı hayal ettiğim tüm o şeylere karşı hevesim kaçmıştı ama onu görme arzusunu asla bastıramıyordum. Öylesine özlemiştim ki, ben bile hayretler içindeydim.
Devasa yükseklikteki ana kapıya ulaştım ve duraksamadan kapıyı çaldım. İçeri girmektense Draco'yu alıp gitmek istiyordum buradan. Ancak saniyeler sonra açılan kapının arasından, tanıdık tüm o kasvetin ardından, hiç de tanıdık olmayan sıcacık bir ışık gözlerimi aldı.
"Hoşgeldin." diyerek beni içeri davet ettiğinde büyülenmiş gibi etrafa bakmaktan kendimi alamadım.
"Draco.. Buraya ne yaptın sen böyle?"
Malikane'nin iç dizaynı en son gördüğümden o kadar farklıydı ki, aynı karşılama salonunda bulunduğuma kendimi inandıramadım bir an. Ama ne kadar kabuk değiştirmiş olursa olsun, burasıydı işte. Luna'nın, Hermione'nin işkence gördüğü, daha bir çoklarının işkence maruz kalıp öldürüldüğü ev burasıydı. Tam durduğum noktadan Bellatrix, Dobby'yi öldüren o hançeri fırlatmıştı. Tüm o olanlar kafamda akıp dururken Draco'nun omzuma konan eliyle transtan çıktım.
"Dışarıdan aynı görünüyor olabilir. Ama içerideki her bir taş, her bir ahşap ve aklına gelebilecek her küçük ayrıntı tamamen bambaşka Harry."
"Aynı arazi ve aynı toprak olduğu gerçeğini değiştirmiyor."
"Hogwarts'tan sonra, seninle birlikte bulunduğum tek yer burası." fısıldar gibi konuşmuştu.
"Ne?"
"Oturma odasına geçelim mi? Artık anlatmanın sırası geldi sanırım."
Bileğimden narince kavrayıp beni geniş koridordan geçirip oturma odası dediği; benim oturma odamın iki hatta üç kadı bir odaya soktu.
"Ne iş yapıyorum demiştin sen?" dedim.
"Çalışmadığımı biliyorsun Harry." dedi hafif bir gülümsemeyle.
Koltukta oturmakta olan Narcissa'yı ayağa kalktığı an fark etmemle olduğum yerde kalakalmam bir oldu.
"Harry Potter. Sonunda." diyerek bana doğru adım atmasını şaşkınlık içinde izledim. Hayatımı kurtaran iki Malfoy ile aynı yerde olmak oldukça şaşırtıcıydı. Bu zamana kadar kadına teşekkür etme şansını asla bulamamıştım ama asıl mesele şu an burada ne aradığıydı? Draco buraya gelmem için bana resmen seks yemi atmıştı ama buna ihtiyaç duyması canımı sıkmıştı. Sadece gel deseydi bile yeterli olurdu. Aynı ikilemi yaşardım ama yine de gelirdim.
Narcissa'nın nispeten daha ılık elleri ellerimi kavrarken şaşkınlığımı yavaş yavaş üstümden atıyordum artık.
"Gel, geç otur lütfen." diyerek bana biraz önce oturduğu koltuğu işaret ettiğinde kafamı sallayarak ona gülümsedim ve gösterdiği yere geçip oturdum. Ne ara gittiğini anlamadığım Draco, oturma odasına girerken peşinde birinci kalite ve antika İngiliz porseleni olduğunu anlamamak için salak olmak gereken tabaklarla dolu tepsileri ve aynı gösterişe sahip çay takımını sürüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farketmeden (Drarry)
Fanfiction[Tamamlandı] (smut+fluff!) Şok beynimden vücuduma dalga dalga yayılırken birden kendimi ayakta buldum; "Neden söylemedin?" "Evliydik ikimizde, ayrıca olmasa bile nasıl söylerdim Harry?" "Ben.. Sen? Nasıl, ne zamandır? Astoria?" Bir türlü kelimelerim...