*Medyalar beni benden aldı. Hala bilmeyeniniz varsa diye diye söylüyorum; bakın ben 28 yaşında iş güç sahibi insanım. Delirdim delirdim. Feels diye ruhumu teslim ettim. Daha ne diyem.. Büyümüyorum ulan alla alla. 😁
****
Yemeklerimizi yemiş tekrar salona geçmiştik. Okul hatıralarının ardı arkası kesilmiyordu. Sonunda laf bir şekilde çilingir işlevini başarıyla yerine getirip konuyu Bağıran Baraka'ya getirdiğinde Hermione'den ince bir çığlık yükseldi.
"Malfoy, hani hatırlıyor musun şu Hogsmeade gezisinde Crabbe ve Goyle'la bize sataşmıştın?"
"Ah, evet evet. Hatırlatmasan olmazdı değil mi?" derken acı acı gülümsüyordu.
"Sizinle uğraşan Harry'ydi." diyerek Hermione'ye katılan Ron'la beraber kıskıs gülüyordum.
"Biliyorum."
"Nasıl biliyorsun?"
"O an değil. Çok sonra fark ettim aslında. Trende bize kulak misafiri olduğun yolculuğu hatırlıyorsundur?" dedi bana hitaben.
"Evet?" dedim.
"Kullandığın pelerinin geçici olarak büyülenmiş bir kumaş parçası olduğunu sanıyordum aslında. O zaman öyle sanmıştım. Sonra da etkisi geçtikçe yenisini aldığını düşünmüştüm. Çocuklara anlattığın gün olmasa asla da gerçek bir Görünmezlik Pelerini olduğunu anlamazdım."
"Harika bir şey değil mi?"
"Kesinlikle öyle. Okul hayatınız maceralarla dolu geçmiş ve pelerinin katkısı büyük." dedi sırıtırken.
"Biraz daha çay?" diye sordum.
"Hayır Harry, teşekkürler. Biz artık gidelim. Hugo biz eve gitmeden uyumayacaktır."
"Aynen dostum. Gidelim."
Hepimiz birden ayaklandık ve onları kapıya geçirirken Draco'nun eline elimi geçirdim. Omzumu da hafifçe ona yaslayarak ceketlerini giyen arkadaşlarımı izledim. Hermione samimi bir gülümseme atıp ellerimizi, ardından da bizi süzdü.
"Bunu diyeceğim aklıma gelmezdi ama çok yakışıyorsunuz."
"Hele şükür! Ben de akıl sağlığım bozuluyor sanıyordum. Bence de." diyerek itirafın verdiği rahatlıkla gevşeyen Ron'a güldüm. Draco da yanımda kocaman bir sırıtışla onları izliyordu.
"Teşekkür ederiz." dedi ve şakağıma küçük bir öpücük kondurdu.
Kıkırtılar eşliğinde arkadaşlarımızı uğurlarken kabullenilmenin verdiği o huzurun beni tamamen ele geçirmesine izin verdim. Kapıyı kapatıp tekrar içeri geçmeden önce hafifçe yükselip sevgilimin dudaklarına bir öpücük bıraktım.
"Seni seviyorum." dedim, ilk söylediğimden beri her fırsatta dile getirmek istiyordum. Söyledikçe içimde daha da fazla büyüyordu hissettiklerim ve ne kadar çok söylersem söyleyeyim Draco'nun bunca zaman beni sevmiş olmasının hissettirdiği yalnızlığı söküp alamayacak olmak beni üzüyordu. Elimden gelenin fazlasıyla sevmek ve el üstünde tutmaktan başka yapabileceğim hiç bir şey yoktu.
"Seni seviyorum." usulca kulağıma doğru fısıldayarak nefesini tenime savurdu. Oturma odasına geçtiğimizde sıcak süt ilave ettiği ballı çaylarımız çoktan bizi bekliyordu bile.
****
Camdaki gürültülü takırtı kesilmek bilmediğinden huzursuzca yatakta kıpırdandım. Örtüyü üzerimden atıp kalkmak için hareketlenmiştim ki Draco çoktan pencerenin dibinde bitivermişti. Camı açıp baykuşu içeri aldı ve kuş kendini ayak ucundaki koltuğa yerleştirdikten sonra onu yükünden kurtardı. Bir mektupla beraber Gelecek Postası'nın bir nüshasını da alıp yatağa geri geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farketmeden (Drarry)
Fanfiction[Tamamlandı] (smut+fluff!) Şok beynimden vücuduma dalga dalga yayılırken birden kendimi ayakta buldum; "Neden söylemedin?" "Evliydik ikimizde, ayrıca olmasa bile nasıl söylerdim Harry?" "Ben.. Sen? Nasıl, ne zamandır? Astoria?" Bir türlü kelimelerim...