1. Bölüm

6 3 4
                                    

Kitaplarımı sessizce toparlayarak çantama koydum. Tam 5 saattir kütüphanedeydim ve artık beynimin kendi bağımsızlığını ilan etmeye vakitler geliyordu.

Aslında daha çok çalışmayı planlıyordum ama malesef her seferinde uykuya ve yorgunluğuma yenik düşüyordum. Yarın iki tane sınavım vardı ve artık son. Sömestr tatili.

Evet lisede okuyordum. Üçüncü sınıftaydım ve sınava her geçen gün yaklaşıyordum. Bu beni fazlasıyla tedirgin ediyordu. Montumu da giyerek merdivenlere yöneldim.

Kütüphanenin içi resmen ders çalışmak ve işlerini halletmek dışında her şeye şahit oluyordu. Bakışmak için gelenler mi dersiniz gelip sadece telefonda sosyal medyada gezenler mi dersiniz her cinsten insan vardı.

Edirnede yaşıyordum. Küçük bir şehir olduğu için herkes herkesi tanıyordu ve herkes herkes ya kazık attığı eski arkadaşı  veya sevgilisi çıkıyordu. Dizilere taş çıkaracak konular çıkıyordu tüm şehirden.

Dışarısı soğuktu ve hafif beyazdı yerler. Bu havaları seviyordum ama dışarıda yürümesi felaketti. Her an kayıp düşeceğim korkusu oluyordu insanda yahu!

Kulaklığımı takıp Ne Jupiter şarkılarına bıraktım kendimi. Gerçekten şarkılarına aşıktım.

Eve doğru yürürken tabii ki bir sürü tanıdık gördüm. Çoğunu sevmezdim. Yapmacık ilişkiler ve ortam meraklıları midemi bulandırıyordu.

Arkadaş grubum vardı elbette ki. Hepsini seviyordum ama genel olarak kendimi bilemediğim, anlamdıramadığım bir yalnızlıkta buluyordum.

Ilişkilerim genelde tam bir felaketti. Mıknatıs gibi nerede kötü onu çekiyordum resmen.

Kalbim birine aitti hala ait miydi bilmiyorum ama yaraları hala duruyordu. İki yıl önce ilişkimin içinde aslında başka bir ilişki olduğunu öğrenmiştim. Kısaca aldatılmıştım. Aslında bu konu tartışmaya açık bir mevzuydu. Çünkü tam olarak kesin değildi. Her ne kadar benden on gün sonra yeni birini bulup hala devam eden bir ilişkisi olsa da arkadaşımızın onu sevmeye devam etmiştim. Evet biliyordum olmaması gerekiyordu ama kalbime de yeterli baskın olamıyordum.

Arda bende derin yaralar açmıştı. Çünkü tuhaf bir insandı. Anlatamayacağım sekilde egoist ama kusurlarına rağmen kavimdeydi işte. Başkasına ait olsa da seviyordum.

Ama zamanla alışmıştım. Geçmişe dönüp baktığımda aslında iki yılımı heba ettiğimin farkına vardım. İki yılda okulda sadece o vardı benim için. Evet aynı okulda olmak da bir diğer zulüm. Sürekli gözleri üzerinizde sürekli gözleriniz birbirine değiyor. Gerçekten benim için zulümdü.

Ama yavaş yavaş farkına vardım gerçeğin. Biz imkansızdık. Sadece kalbimi boşa yoruyordum.

Evet bunun ardından artık önüme bakmam gerektiğinin farkına varmıştım. Ve kuzenimin isteği ile biri ile buluşmayı kabul etmiştim. Ve fiyasko. Sevgilisinden ayrıldığını sandığımız şahıs aslında sadece ara verip benimle buluşmak istemiş. Mıknatıs gibiyim gerçekten çekiyorum.

Eve vardığımda donmak üzereydim çünkü hava gerçekten soğuktu.

Eve girdiğimde her zamanki düzen hakimdi. Annem ve babama öpücük yollayarak odama geçtim. Çünkü uykusuzluktan ölüyordum.

**
"Hayır onun cevabı C."

"Saçmalama onun cevabının A olması gerekiyor."

"Aynen ben de A yaptım."

Umutsuzlukla sınav soruları hakkında tartışan arkadaşlarına baktım. Evet benim cevabim E'ydi. Sınavım iyi geçmemişti ama geçebilir not alacağımı umuyordum.

Sena'ya döndüm ve büyük bir umutla "Kaçsak mı acaba?" diye sordum

"Devamsızlık hakkım yok Beren." dedi gözlerini devirerek.

Harika yine kaçarak eve gidip yatacaktım.
Sıradan çantamı alarak Sena'ya öpücük attım. "İyi ben kaçtım o zaman. Ararım seni."

Gülerek arkamdan "Dikkat et. Yolda düşme sakar." diye bağırdı.

Evet biraz sakarım ama herkes biraz sakardır.

Eve gittiğimde teyzem bizdeydi. Yeni doğum yapmıştı o yüzden annemden yardım istiyordu genelde.

Annemle ikisinin yanına gittim.
"Beren, ben Selinlerin okuluna gideceğim gel istersen sen de." dedi bebeğin üstünü yorganlarla sararken.

"Niye ki?"

Gülerek "Bebişi götüreceğim. Bir de yemek falan yapmışlar. Beni de çağırdılar. Selin de bebişin hasretine dayanamamış. Arkadaşları da görmek istiyormuş." dedi.

Evet Selin benden bir yaş büyük kuzenim. Ve evet kardeşi ile arasında on sekiz yaş var.

O kadar çok sıkılmıştım ki "İyi geleyim bari." cümlesi çıkıverdi ağzımdan.

Bebeği de arabaya koyup yola çıktık. Genelde Selinlerin okulundaki kişileri de tanıyordum. Küçük şehir belası işte.
Kafamı pencereye yasladım. Yolu izlemek sıkıcı olsa da garip bir şekilde zevk veriyordu.

Okula vardığımızda Selin bizi kapının önünde karşıladı. Beni görünce şaşırdı doğal olarak. Her gün okullarına uğramıyordum sonuçta.

"Yemek var dediler. Geldik kuzen." dedim gülerek.

"Şaşırmadım gelme sebebin için." diyip hamurdandı. Arkasından da "Arkasından da Allah'ın 50 kilolusu" diye eklemeyi de unutmadı. Gülüştük ve sınıflarına çıktık.

Yemekler şahane görünüyordu gerçekten. Hazırlanan tabaklardan birini alıp hızla yedim.

"Emre'yi de çağırın nerede kaldı?" diye avaz avaz bağıran kıza

Selin "Hoca ile bir işi mi ne varmış." dedi. Tanımadığım Emre'ye üzülmüştüm. Bu yemeklerden mahrum kalmak. Düşünemedim.

Yemek her tarafıma bulaşmıştı. Acilen yıkamam gerekiyordu

"Ben lavaboya gideceğim Selin ne tarafta?"

Benden biraz uzakta olduğu için tarif ettiği kısmın çoğunu anlamamıştım ama bulurdum herhalde.

Yavaş yavaş tabelalara bakarken sonunda WC yazısını görmüştüm. Ama üstünde koskocaman 'Personel içindir yazıyordu. Kimse görmezdi bir kereden bir şey olmaz kafası ile lavaboya girdim.

Girmemle yerimden sıçramam bir oldu. Karşımda tanımadığım bir çocuk telefonla bir kağıdı çekiyordu.

"Ne işin var burada?" diye bağırdım o anki refleks ile.

Bana inanamazmış gibi baktı.
"Sorana bak. Görmedin mi kapıdaki yazıyı?"

Gözlerimi devirerek "Senin de üstündeki forma ile pek de personel olduğun söylenemez."

Yalandan bir gülümseme atarak. "Sana hesap vermek zorunda değilim." dedi.

Elindeki kağıda baktığımda formüller, cebirsel ifadeler ve geometrik şekiller vardı. Düpedüz yazılı kağıdı gibi bir şeydi bu.

"Yazılı kağıdını çaldın galiba." dedim meydan okurcasına.

"Seni ilgilendirmez. Sus." diye bağırdı kâğıda bakarak.

Sinirlenmiştim. "Seni gördüğümü herkese söylerim bence benle iyi geçin." dedim alay ederek.

Yüzüme gülerek baktı ve yanıma yaklaştı.
"Mikrofon müdür odasında." deyip kağıdı yırtarak çöpe attı. Üstüne bir de musluktan su döküp kağıdı okunmaz hale getirdi. Yanımdan geçip çıktı.

**

Merhabalar buralara kadar sıkılarak gelmediğiniz için teşekkür ederim. Aslında normal sahneler, diyaloglar yapmak istedim. Gerçek hayatta yaşanabilir olayları ve daha gerçeğe yakın bir lise hayatı yazmak istiyorum. Okuduğunuz için teşekkürler.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 20, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Olmasa da OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin