Çapulcuların Gelişi

710 38 11
                                    

1 Ekim 1977

Hogwarts'ta yaşamın her zamanki gibi devam ettiği bir gündü. Tüm öğrenciler büyük salonda kahvaltı yapıyordu. Ama gryffindor masasında kahvaltıdan daha önemli bir şey ile ilgilenen bir grup vardı. Kendilerine 'çapulcular' diye hitap ediyorlardı. Hogwarts'ta son senelerindeydiler ve dört kişiydiler. James Potter, Sirius Black, Remus Lupin, Peter Pettigrew.

James; şakacı zeki ve popüler bir çocuktu. Biraz egoist olsa bile iyi niyetli ve yardımseverdi. Herkese karşı bu tutumunu sergilemesede asla kötü niyetli değildi. Ergenlikten kurtulmasıyla daha anlayışlı ve aklı başında bir hâl almış ama ne olursa olsun muzur kişiliğinden pek ödün vermemişti. Arkadaşlarına çok değer veren düşmanlarına korku salan iflah olmaz bir canavardı. En azından kendine böyle söylüyordu. Grupta kalbi temsil ediyordu. Ve hâlâ ilk günki gibi aşık olduğu da bir başka gerçekti. Kahvaltıdan sonra Lily'siyle konuşmak için anlaşan sümsüküse pis bakışlar atarak tabağındaki yumurtayı parçalıyor arada da göz ucuyla Lily'e bakıyordu.

Lily Evans; James'in okulun ilk günündendir aşık olduğu muggle doğumlu bir cadıydı. James'in, kendisinin en yakın arkadaşı Severus'u kıskanıp onlara sataşmaya başlaması ile James'ten ve pislik çıkarmakta James'e yardım eden tüm çapulculardan nefret ediyordu. Lily kibar ve insanların duygularına önem veren biriydi. Herkesi olduğu gibi kabul eder kimseyi yargılamazdı. İyi niyeti başına zaman zaman iş açsada o asla kendinden taviz vermemişti ve bu yaşına kadar gelmişti, 17. Fakat bu aralar kendiyle büyük bir savaş içerisindeydi. Tüm okul hayatı boyunca zorba olarak nitelendirdiği James'e karşı içini kıpırdatan bir takım duygular beslemeye başladığını fark etmiş ve bu durumdan biraz endişe duymaktaydı. Evet James son zamanlarda daha kibar bir insan olmuştu; kötü biriydi de denemezdi hatta yakışıklıydı da ama ona neydi ki? Sonuçta o Potter'dı. Olmazdı. Duygularını inkâr etmeye devam edip Severusla konuştuğundan beridir onu dikizleyen güya fark edilmediğini zanneden James'e sert bir bakış atıp salonun dışına yöneldi.

Severus; Lily'nin çocukluk arkadaşı ve en yakın dostuydu. Lily'e aşıktı ama hiçbir zaman ona bunu söyleyebilecek gücü ve özgüveni kendinde bulamamıştı. Slytherin binasının prensiydi ve bu da çapulcuların nefretine mazhar olmasında Lily ile arkadaş olmasından sonra gelen ikinci sebebepti. Kızların ilgisini geçen oldukça yakışıklı bir öğrenci olmasına rağmen bunun farkında bile değildi. Kötü bir çocukluk geçirmiş ve ruhunda derin yaralar olan bir çocuktu. Hayatındaki en önemli seçimlere yaklaştığı bir dönemdeydi. Kötü kalpli bir insan olmamasının yanında her zaman ezilmeye çalışılmış olmasının verdiği kendinden nefret etme hastalığına yakalanmış olduğu için hiç bir zaman iyi bir insan olmaya da cesaret edememişti. Belki de en büyük kusuru buydu. Ama ne yazıkki kendindeki iyiliği hiç bir zaman görememiş belki babasının eziyetlerinden belki de bir insanı çok sevmeye çalışırken yanlış bir şekilde sevmesindendi bilinmez kendinden nefret etmişti. Yalnız ve içine kapanık bir insandı. Çocukken de böyle olmasına rağmen  Hogwarts'a geldikten sonra çapulcuların onun üstüne çok gelmesi ve slytherinde kendine uygun dostlar edilememesi ile daha da içine kapanmıştı. Kendi etrafına ördüğü duvarlar ancak boyuna yetişince onları fark edebilmiş ve kırmak için bir adım atmıştı. Bugün Lily'e aşkını itiraf edecekti. Onunla konuşmak istediğini söylemişti. Heyecandan kahvaltısını yapamıyordu çatalıyla tabağındakilerle oynuyor aynı zamanda dizinin titremesini durdurmaya çalışıyordu. Ona öldürücü bakışlar atan James Potter'ı fark etmemişti. Lily'nin ayaklanması ile onun ardından büyük salonun kapısına doğru yürümeye başladı.

Sirius; James Potter'ın en yakın arkadaşı ve Black ailesinin yüzkarasıydı. Bununla her zaman gurur duymuş ve asla ailesinin yolundan giden bir insan olmamıştı. Oldukça yakışıklı ve popüler biriydi. Arkadaşlarının yanında kendini överek konuşsa da dostları onun aslında ne kadar mütevazı olduğunu biliyordu. Hatta içten içe biraz utangaç bile sayılabilirdi. Ama hınzırlıkta üstüne tanımayan Sirius asla bu şekilde davranmaz gayet burnu havadaymış gibi takılıp kızları kendine hayran bırakırdı. Okulun en zeki öğrencilerinden birisiydi. Genelde çetesiyle birlikte yaramazlık peşinde koşsada notları yüksekti. Arkadaşlarına fazlasıyla değer verir, sevdiklerini korurdu. Diğer iki çapulcudan farksız altın gibi bir kalbi vardı. Cesur bir gryffindor olmanın hakkını fazlasıyla veren Sirius başına gelecekleri fazla hesaba katmadan aklına eseni yapacak kadar çılgın, davranışlarının ayarını tutturabilecek kadar mantıklı ve her ortamda espiri yapabilecek kadar vurdumduymazdı. Grupta sadakati temsil ediyordu.

Harry Potter ve Zamanın BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin