4

61 14 4
                                    

Başımı yasladığım arka koltukta gözlerim arada ona kayıyordu. Ne kadar ona karşı ilgisiz kalmaya çalışsamda, bende ki ona ait şey bu durumu imkansız kılıyordu. Neden tereddüt ettiğimi sorgulamama rağmen cevap bulamıyordum. Alt tarafı düşürdüğü bir kağıt parçasını bulmuştum ve ona geri vermem gerekiyordu. Okuduğu kitaptan kafasını hiç kaldırmamıştı. Bu uzun yol boyunca hergün kitap okuduğuna adım gibi emindim. Bu kadar çok okuması onun hayatında başka bir boyutta olmasını sağlıyor olabilirdi. Bende severdim kitap okumayı. Hergün alışkanlık haline getirdiğim okuma düzenim bile aile durumlarım yüzünden yerle bir olmuştu. Okuduğum onca kitabın çoğu geçirdiğim krizler sonucu paramparça hale gelmişti. Belki yeniden başlayabilirdim. Başımı yasladığım yerden kaldırıp, gözlerimi okuduğu kitaba diktim. Kendimi bir anda satır aralarını incelerken buldum. O kadar yoğunlaşmış olucam ki otobüsün ani dönüşü ile kafalarımız tokuşmuştu. Geri çekilip başımı ovmaya başladığımda yerin dibine girmek istiyordum. Sanane elin çocuğunun kitabından!
-Bu kadar merak ettiysen kitabı ödünç verebilirim.
Karnıma utançtan kramp girmişti.
-Hayır, sadece dalmışım..
-Sen bilirsin, güzel kitap ama okumak istersen...
-Gerek yok,  teşekkürler
Başını onaylar gibi salladı. Arkama yaslanıp başımı farklı yöne çevirdim. Bu uzun yol nasıl geçicekti her seferinde.. Cidden yorucu ve sıkıcıydı. Üstüne üstlük bide stres eklenmişti bunca şeyin üstüne. Vicdan azabı çekiyordum. Böyle durumlarda çok fena uykum gelirdi. Esnediğim sırada bana baktığını hissettim. Huzursuzlaşıp kendimi iyice koltuğun dibine sokmaya çalıştım. Çaprazımda ki koltuk sabahtan beri boştu hemde cam kenarıydı. Neden gelipte onun dibine girmiştim ki.. Yerimden dikkatlice kalkıp karşı koltuğa yerleştim. Beni izliyordu. Belki de neden böyle birşey yaptığımı merak ediyordur. Açıklama gereği hissetmiştim.
-Cam kenarı hep ilk tercihimdir de..
Başıyla onaylayıp kitabına döndü. Başımı yasladığım gibi uyuyacağımı hissediyordum. Cama yaslanıp gizlice ona bakmaya başladım. Okul üniforması tam takırdı, herşey ona göreydi üniformanım rengi bile onun için seçilmişti sanki. Tam örnek öğrenci tipi vardı onda. Hayatında hiç sorunu yokmuş gibi de görünüyordu... Tek sorumluluğu; ailesi için iyi bir çocuk olmak olabilirdi. Onu çözebilecek kadar yansıtıyordu kendini. Yani en azından çözümlenecek kadar dışa dönük biriydi. Gözlerim kapanıyordu. Açıkta tutmak için çabalayamayacak kadar mayışmıştım. Daha uzun bir yolum vardı...

***

-Hey,

Onun sesi kulaklarıma dolmuştu. Birden gözlerimi açtım. Yanımda oturuyordu.

-Nerede ineceksin? Çoktan son durağa geldik.

Kendimi son dediğiyle anca toparlayabilmiştim. Son durak mı? Ciddi miydi? Etrafıma sersemce bakınmaya başladım. 

-Son durak mı???! 

Resmen üzerine çıkarak otobüsten inmeyi başardım. Benle birlikte o da indi. 

-Nasıl bir salaklık yapıp uyudum ben!! Kahretsin!

-Sakin ol. Nerede oturuyorsun?

-İki durak önce inmem gerekiyordu... En iyisi ben yürüyeyim. 

Diyip yola koyuldum. Aptal kafam, aptal kafam..

***

Eve gelene kadar kendi kendime sövmüştüm, karşısında nasılda rezil duruma düşmüştüm kim bilir. Evin kapısına vardığımda çantamdan anahtarlarımı çıkardım. Annemin uyanmadığına emindim. Saat ne kadar geç olsa da aldığı ilaç onu epey uyutuyordu, sabah yatıp gece kalktığı zamanlar bile vardı. İçeri girip kapıyı kapattım. Karanlık erken çökmüştü, sakince ilerleyip ışığı yaktım. Ev çok sessizdi. Aslında babamın eve uğramadığı zamanlar hep böyleydi fakat ben hala alışamamıştım. Mutfağa ilerleyip annemin hazır sandiviçlerinden biriyle kutu meyvesuyunu elimin altında ki tepsiye yerleştirip odama çıktım. Annemin odasının  önünden geçerken birkaç saniye de olsa duraksadım. İyi olup olmadığına bakmakta kararsız kalmıştım. Pek düşünmeden vazgeçip odama geçtim. Elimde ki tepsiyi masaya bırakıp, çantamı da masanın yanına bıraktım. Böylesine uzun ve dolu dolu geçirdiğim bir gün olmamıştı daha önce. 1 senedir okula gitmediğimden doğru dügün dışarı bile çıkmıyordum. Otobüse bile binmeyi unutmuşum (!). 30 dakika boyunca eve yürümek bana iyi bir ders olmuştu. Ya son durakta olduğumu hatırlatan o çocuk olmasaydı.. Cidden aptalın tekiyim. Adını bile bilmediğim çocuk bana yardım etmişti. Ve ben ona bir teşekkür bile etmemiştim. Ya benden önce inmiş olsaydı.. Bir dakika ya sabahleyin o çocuk benden sonra binmemiş miydi otobüse?! Yoksa.. benim için mi inmemişti otobüsten!! Yok canım daha neler.

Annemin hazır sandivicini yerken hala aklımı alt üst eden o soruyu cevaplandırmaya çalışıyordum. Neden benim için inmemiş olucaktı ki? Daha birbirimizin adlarını bile bilmezken... Aklıma sabah düşürdüğü zarf gelmişti. Sandiviçte ki son lokmayı da ağzıma atıp masanın kenarına bıraktığım çantamı aldım ve küçük bölmesine sıkıştırdığım zarfı içerisinden çıkardım. Zarf kapalı değildi. Üzerinde herhangi bir yazı da yoktu. Deli gibi içindekini açıp okuma isteği dolmuştu içime. Gözlerimi sıkıca yumdum ve zarfı masaya fırlattım. Hayır açmayacaktım. Böyle bir terbiyesizliği yapcak kadar seviyesiz olamazdım. Düşüncesi bile yanlıştı. Uzaklaşmam gerektiğini farkedip ayaklandım ve odadan dışarı çıktım. Anneme bakmak için odasına yürüdüm, kapısını çaldım. 

-Anne uyandın mı?

-Gel kızım.

İçerden gelen ses şaşırtmıştı. İlacın etkisi az sürmüş olmalıydı. Usulca kapının tokmağını indirip kafamı içeri uzattım.

-İyi misin?

Yüzüne küçük bir tebessüm yayıldı.

-İyiyim. İçeri gel.

Sadece kafamı geçirdiğim kapıdan tüm bedenimi sıyırıp içeri geçtim. Annem eliyle yatağa oturmam için işaret etti. Geçip yakınına oturdum.

-Okulun ik günü nasıldı? Yoruldun mu?

İçimden 'ne sen sor, ne ben söyleyeyim' demek gelmişti ama sadece gelmişti.

-İyi sayılırdı.. yani ilk gün için biraz uzun geldi ama alışacağıma inanıyorum. 

-Sınıfındaki insanlar.. Sence nasıllar? İdare edebilecek misin?

-Aslında, ben o sınıfa dahil olmadan önce, o sınıftan bir kız ölmüş...

Annemin yüz ifadesi düşmüştü.

-...intihar ederek.

Annem uzanıp elimi tuttu.

-Bu durumdan sınıfın sorumlu olduğundan adım gibi eminim. O kızın masasını gördüm, hep hakaret dolu sözcükler yazılıydı o kıza dair. Hissettim anne. Onlar yüzünden olduğunu hissettim.

Annem elleriyle yüzümü avuçladı. 

-Eğer böyle düşünüyorsan ne yapacaksın? Eminim içlerinde o kızın hissettilerini hisseden ve onun adına üzülen insanlarda vardır. Herkes kötü değildir kızım. Onlar sadece korkmuşlardır. Mazlum bir insana yardım edip başlarına iş açılacağını düşündüklerinden, o kız gibi acı çekeceklerine inandıkları içinde olabilir. Belki de ölen kız kadar cesur ve güçlü değillerdir. Hm?

Annemin söylediklerini aklımda yer edindirmeye çalışıyordum. Haklı olabilir miydi? O kızın acısını hisseden birileri varmıydı gerçekten... Korkaklıkları onları susturmuşmuydu? Annemin yüzümde ki ellerini kavradım.

-Aklımda ki birşeyleri anlamama yardımcı olduğun için teşekkürler anne. Hakikati bulmam için çok uzunca bir yolum var. Eskisi gibi olmayacağım, hep senin kızın olduğunu hatırlatıp kendime güçleneceğim. Ve doğruları göreceğim. Seni seviyorum anne.

Diyip boynuna sarıldım. Artık gereksiz şeyler ile meşgul olmayacağım. Kendi hayatım adına iyi şeyler yapmak istediğim zamanları hatırlayıp, daha sıkı çalışacağım. İyi bir insan olacağım. Haksızlığa tahammülüm yok benim, her sorunun karşısında dimdik duracağım. Kendimi toparlama vaktim geldi. Artık kendim için ve annem için iyi biri olma vaktim geldi. Bu hayatı kendime zindan etmek için fazla gencim. Başkalarının olmayan sesi, olmayan çığlığı olacağım. Bu dünya kimse için çöplük olmayacak!

-----------

Elimde ki taslakları düzenleyip atıcam bugün onlar bitince yeni bölümler için biraz beklemeniz gerekicek ;)

faded | °•SinKook•° Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin