-Artık gözlerimi açabilir miyim Lil?
diye sordum Lilly'e. Her adımımda bir yere çarparak ilerlemekten bacaklarım yara bere içinde kalmıştı.
-Biraz daha sabret, az kaldı.
Lilly aslında teyzemdi. Benden aşırı büyük olmadığı için ona ismiyle sesleniyorum. Bu da onun hoşuna gidiyordu. Annemgil beni bırakıp gittikten sonra beni o sahiplenmiş. İki yaşımdan beri onunlayım ve bugün tam on beş yıl olmuş oluyor. Annemle geçirdiğim yılları sayamadığım için geçen yıl pastaya on beş mum koydurmuştum. Hep böyle yapardım.
-Gözlerim açık yürüsemde sürpriz olabilirdi bence.
dedim bıkkın bir sesle. Lil sıkıntılı bir nefes verdi.
-Çok konuşmada aç hadi gözlerini.
Gözümdeki bandı çıkarır çıkarmaz etrafa bakındım ama bir şey göremedim. Tam nereye bakmam gerektiğini soracaktım ki masanın üstüneki zarf gözüme takıldı. Zarfı açıp içindeki düğün davetiyesi gibi duran kartondaki süslü yazıları sesli bir şekilde okumaya başladım. "Salutis yatılı Özel Eğitim Kurumuna kabul edildiğinizi duyurmaktan mutluluk duyarım. Sadece bizim özenle seçtiğimiz öğrencilerin katılabileceği kurumumuza bildirdiğiniz burs isteği onaylandı. Yarın eğitim danışmanı kurumun özel arabasıyla öğrencimizi almaya gelecektir. Eğitim danışmanı üst sınıflardan deneyimli bir öğrenci olup hem öğrencimize okula kadar eşlik edecek hem de öğrencimize yabancılık çekmemesi için okulu tanıtacaktır. Gece sizi kutsasın..." Başlarda bunu bir şaka zannederken sonlara doğru sesim kısılmaya başlamıştı. Bu muydu yani? Annemden sonra tek bağlandığım kişi beni bırakıyordu. Gözlerimim dolmasına aldırmadan gözlerine bakarak düz bir sesle konuştum.
-Beni yolluyor musun?
Lil'in yüzündeki şaşkınlık bu tepkiyi beklemediğinin somut kanıtıydı.
- Tris, ben...
- Neden beni yollamaya karar verdin?
- Hayır, bak bu okul iyi bir fırsat. Orada...
- Bahane duymak istemiyorum.
Cümlesini tamamlamasına izin vermiyordum. Lilly yüzüme bakmakla yetindi. Ne diyeceğini bilmiyormuş gibi bir hali vardı.
- Her neyse, yarın gidiyorum değil mi?
Sesimin umursamaz çıkmasının canını daha çok acıtacağını bilsemde şuan bunun üzerine kafa yormayacak kadar sinirliydim. Normal biri için yurda yollanmak normal bir eylem olsada bana göre sadece beni başından savıyordu. Daha önceleri de yaşamadım değil hani. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
-Tenebris -sadece ciddi konuşurken bana gerçek ismimle seslenirdi- tatlım, bu okul kariyerinin önünü açacak bir okul. Ben sadece oku istiyorum. Seni bırakmak aklımın ucundan bile geçemez.
Samimi bir şekilde gülümsedi. Ama bunlar gerçeğin çarpıtılmış haliydi. Ben normal bir kız değildim. İki yaşında annesi ve babası tarafından terk edilmiş, teyzesi dışında kimsesi olmayan bir kızdım. Bu yüzden beni umursamayanları umursanayacağım diye kendi kendime söz vermiştim. Mal gibi her acı olaydan sonra tekrar verdiğim söz.
- Neden heyecan yaptın ki şimdi?
Bir süre yüzüne baktım. Yaşlanmış gibi gözüktü gözüme. Hayatıma değer verdiğimden bunu ona söyleyecek değildim tabikide. Bir anda nedense gülümsedim. O sırada fark ettim gereksiz stres yaptığımı. Her zaman böyle olmaz mıydı zaten? İnsanlar ihanet eder. Bu doğal bir şeydi. Fazla kasmıştım. Lilly'e baktığımda düşüncelere daldığın gördüm.
- Lil?
Yüzüme baktı. Nedense, acı çekiyor gibi görünüyordu. Komikti işte bu. Beni gönderen de oydu zaten. Sanki zorla gidiyormuşum gibi o umutsuz yüz ifadesi neydi o zaman?
- Ben odama çıkıyorum.
Arkamı dönüp merdivenlerden çıkmaya başladım. Duvardaki saatin dokuzu (akşam) gösterdiğini görünce iç çektim. Henüz çok erkendi. Ve Lil tüm gün melankolik modda dolaşacağı için aşağı da inesim gelmiyordu. Neyse, çatıya çıkarım belki. Odama geldiğimde valiz hazırlamam gerektiğini hatırladım ama pencere kenarına oturup dışarıyı izlemek daha cazip geldi. Gece, gerçekten güzeldi. Karanlık gükyüzü yıldızları ve dolunayı daha belirgin kılıyordu. Dolunaya büyülenmiş gibi gözlerimi dikmiş onu izlerken sıradışı hayalgücüne sahip bir insan olarak fuzuli sesler duymaya başladım. "Gece seni çağırıyor. Gel ve bize katıl. Yuvana dön."
Sesin çok yumuşak ama tehditkar çıkmasının yanı sıra sözler de bi o kadar karanlıktı. Normalde böyle bir durumda alt kata iner ve hiçbir şey söylemesem de Lilly'nin yanında dururdum. 27 yaşında cılız ve aklı bir karış havada bir kadının kendini koruyacak kapatiseye sahip olduğu söylenemez sonuçta. Ama inadım ağır basmıştı. Şimdilik pencereyi kapatıp perdeyi çektim. Bahçeden havlayan Nig'in (Nigrum) sesi ise bir şeyler döndüğünü kanıtlar nitelikteydi. Yatağa sırt üstü uzandıp gözlerimi kapattım. Sonuç olarak, bu geceyi atlatırdık bence. Gerisine de sonra bakarız. Bu düşünceler eşliğinde kendimi uykuya teslim ederken gözlerimi ani bir hareketle açtım. Neden uyuyordum ki? Valiz hazırlamalıydım. Bir de belki şarkı falan yazabilirdim. Saat daha erkendi çünkü. Ve bu saatte uyumak bana göre değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNÜN KIZLARI
FantasyBiri gece gibi karanlık ve kutsal. Diğeri gündüz gibi samimi ve asil. Biri anlamamış hayatının neden siyaha boyandığını. Bir bıkmış sahte huzurdan. İkisi de her şeyin değişeceğinden bihaber yola çıktılar. Gökyüzünün kızlarını selamlayın. Laneti kald...