•10•

1.8K 155 162
                                    

I know sometimes i make you feel insane
Sorry that's just how i play this stupid game

Peter adımlarını okulun yanındaki kafeye yönlendirirken almak için bir ay boyunca hergün yarım vardia çalıştığı ceketi iyice üzerine çekti.

Eh, eğer yaşadığınız yer bir yetimhaneyse almak istediğiniz her şey için tek bir yolunuz olurdu zaten.

Peter kafeye girdiğinde gördüğü masalardan birine çöktü ve çantasını sandalyenin yanına bıraktı.
Winston üçüncü dersin tenefüsü yanına gelip dersi bu kafede yapıp yapamayacaklarını sormuş, Peter da onun için bir sorun olmayacağını söylemişti haliyle.

Okul takımının yıldızının evini merak etmiyor değildi aslında ama Winston'a hayır diyecek de değildi sonuçta. Aslında bu dünya üzerindeki herhangi birinin Winston'a hayır diyebileceğini sanmıyordu ya neyse.

Winston'ın değişik bir aurası olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi Peter. Ama bunu nasıl tarif edebileceğini sorsanız birkaç anlamsız kelimeden ileri gidebileceğini de sanmıyordu genç adam.

O düşünceleriyle boğuşup masaya parmaklarıyla bir ritim tutturmuşken kafenin kapısının açılmasıyla beraber çalan çanın sesiyle gözlerini içeri giren Winston'a çevirdi.

Genç adam hızla Peter'ın oturduğu masaya geldi ve ardından Peter'ın yanındaki sandalyeye oturdu.
"Çok bekletmedim ya ?"

Peter başını olumsuz şekilde iki yana salladı.
"Ben de yeni geldim."
Ardından konuşmaya devam etti.
"Sınav kağıdın yanında mı ?"

Winston boş boş Peter'a bakarken Peter açıklama ihtiyacı hissetti.
"Önceki sınav kağıdın ? Yardım edebilmem için eksiklerini bilmem gerekiyor."

"Ha sınav kağıdı."
"Yanımda olmalı dur bir çantama bakayım."

Winston uzun uğraşlar sonucu çantanın dibinden çıkardığı buruşmuş kağıdı eliyle biraz düzleştirmeye çalışmaya başlamasıyla Peter kıkırdadı.

Bulundukları durum garip denebilirdi ona göre. Winston ona son derece yakın, ama aklı tamamen başka bir yerde olduğu rahatlıkla belli oluyordu. Peter'ın neye olduğunu bilmediği bir şeyin hıncınıysa önündeki buruşmuş sınav kağıdından çıkarıyor gibiydi.

Peter wade'in yaklaşık üç dakika süren kağıtla olan savaşını durdurmak için eliyle Wade'in kolunu tuttu.
"Bu kadarı yeterli Winston."

Winston omuz silkti ve kağıdı Peter'a verdi. Kağıdın buruşuk olup olmaması önemli değildi gerçekten. Peter bunu beklemişti zaten yani sorun değildi.

Peter gözlerini kağıdın birinci ve ikinci sayfasında gezdirirken Winston üstündeki okulun futbol takımının ceketinin kollarının ucuyunu parmaklarının arasında eziyordu.

Şu sikik okulda yapamadığı tek şey almancaydı ve onda da Peter ona ders veriyordu. Aslında Peter'a hoşlanma bile olsa herhangi en ufak bir duygu hissetmese kendi açısından daha kolay olabilirdi.

Ama şimdi kendini Peter'ın yanında ezik gibi hissediyordu. Fena mı olurdu sanki o Peter'a beden dersinde falan yardım etseydi.

Sonuçta genç adam her ne kadar normal derslerinde iyiden de öte olsa da beden eğitiminde bir faciaydı ve çoğunlukla bir yolunu bulup koçu ikna ederek derse bile katılmaz, kenarda her zaman bir yerlerini kırdığı için beden dersine katılmayan Josh'la konuşur ya da tırnaklarıyla duvarın krem rengi boyasını soyardı.

Peter'ın sesiyle düşüncelerinden ayrılıp tekrar gerçekliğe döndü.
"Sanırım sorun şu; hangi artikelde sana ne yapacağın söylendiğinde yapabiliyorsun. Yani mesela die artikelinin dativ'de der olduğunu akkusativ'de die kaldığını biliyorsun ama cümledeki kelimenin artikelini çoğunlukla bilmediğinden ve akkusativ mi nominativ mi dativ mi olduğuna karar da veremediğinden hiçbir şey yapamıyorsun."

waves ||spideypool teen au||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin