Ama şimdi Eun ile bu kolye sorununu konuşamazdım. Hem de bu kadar mutlu iken. Hayır, bu yapamazdım. Eun Bi mutlu iken, onun mutluluğunu bozamazdım. Bu yaparsam, kendimi aci gibi hissederdim. Bu yüzden kolye sorunu ertelemeliydim. Hem zaten Taekwoon'a bu kolye yüzünden hesapta soracaktım. Hem de büyük ve kızgın bir hesap.
Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım ama olamıyordum. Eun Bi'nin kolyemi her dokunuşu beni daha çok sinirlendiriyordu ve öfkemi Teakwoon'dan çıkartmak istiyordum. Hem de çok istiyordum ama Taekwoon Eun Bi'nin abisiydi ve Eun Bi de bu cafedeki tek arkadaşımdı. Aynı zamanda Hyuk beni dışarıda bekliyordu. Birlikte yurda gidecektik. Taekwoon'u da ertelemek zorundaydım. Şimdilik Taekwoon'a öfkeli ve ölümcül bakışlar atmaktan başka çarem yoktu.
Dışarı hızla çıktığımda, Hyuk'un elektrik direğine yaslanarak beni beklediğini fark ettim. Sıkılmış gözlerle bana bakıyordu. Belli ki uzun süredir beni orada bekliyordu. Yanına yaklaşarak gülümsedim. O da bana sitemsizce gülümseyerek kafamı okşadı. İşte o an şimdiki bütün sinir gitmişti ama aklım hâlâ kolyemdeydi ve olacaktı da. Unutmam imkansızdı.
Yurda Hyuk'la giderken bile aklım kolyemdeydi ve bunu Hyuk'a anlatmak istiyorum. Ama nasıl? Nasıl anlatabilirdim? "Hey Hyuk biliyor musun? Teakwoon, ailemden yadigâr kolyeyi benden bir şekilde alıp Eun Bi'ye verdi ve şuan onun boynunda" mı demeliyim? Hayır, bu şekilde olmaz. En iyisi sonraya bırakmak. Hem Eun Bi sıradan bir kız değil. Kendisine hediye edilenleri gözü gibi bakan bir kız. Bu yüzden Eun Bi'ne güvenim tam, kolyemin içini açmadığı sürece.
Yurda vardığımızda, yurdun müdürü Kim Woon bizi herzaman ki gibi karşılamıştı. Ama yüzünde nedense garip bir duygu vardı. Sanki benle birşeyler konuşmak istiyordu. Hem de çok önemli şeyler konuşmak istiyordu. Umarım kötü değildir.
"Mihi vaktin varsa, benimle gelir misin? Senle önemli bir konu konuşacağız."
"T..tabi."
"Hyuk, sen odana gidebilirsin. Yarın ki etkinliğe katılmayı unutma."
"Tamam. Mihi çıkınca beni ara."
Hyuk odasına giderken, ben de müdür Kim ile odasına gitmiştim. Odası herzaman ki gibiydi. Değişen pek birşey yoktu.
"Otursana Mihi.
Tedirginlik içinde oturarak müdür Kim'e baktım. Derin derin nefesler alıyordu. Benimle konuşacağı konu çok mu kötüydü?
"Bak Mihi! Seni buraya geldiğinden beri tanıyorum ve öz kızım kadar çok seviyorum ama bir sorun var. Daha doğrusu kötü haberim"
Yutkunarak, müdür Kim'e baktım. Tüylerimin diken diken olduğunu hissedebiliyordum.
"Üzgünüm Mihi ama artık burda kalmanın bir anlamı yok."
"N...n..ne?"
"Mihi, önümüzdeki hafta on dokuz olacaksın. Bunun anlamı artık bir yetişkinsin ve burda kalmazsın. Burdan gitmek zorundasın."
"A...ama burda bir ailem var."
"Biliyorum ve anlıyorum ama yurt kuralları bunu gerektiriyor. Aslında senin şimdi ayrılmam lazım ama seni sevdiğim için iki hafta veriyorum. Lütfen iki hafta içinde kendine bir ev bul, kardeşlerinle vedalaş ve burdan ayrıl."
"Ama Bay Kim, ben daha yeni iş buldum. Hemen nasıl ev bulabilirim?"
"Üzgünüm ama sana bu konuda bu kadar yardımcı olabilirim. Çıkabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMAZ
FanfictionGeçmişimi hiç hatırlamıyorum ve hayatımı nasıl yaşamaya başladığım hakkında da hiçbir fikrim yok. Sadece garip duygular var içimde ve bir de dolduramayan yalnızlık. Hayatım hep böyleydi ve hep aynı olucağını zannetmiştim. Taki onunla karşılasana kad...