11 Bölüm

27 6 0
                                    

Sabırla son müşterilerin gitmesini beklerken gözüm saate dalmıştı. Mesaimin bitmesine beş dakika vardı ve Min Seo'nun yurdunun kapanmasına da on dakika vardı. Hızlı olmam gerekiyordu, yoksa yurdun görevlisi Min Seo'yu yurda almayacaktı. Hemen üzerimdeki önlüğü çıkarak, Min Seo'nun olduğu odaya doğru koştum. İçeri girdiğimde Teakwoon'un, Min Seo'nun yanında oturduğunu gördüm. Elleriyle Min Seo'nun saçlarını okşuyordu ve ağızdan hafif ve nazik bir ninninin mırıltıları çıkıyordu. Yavaş ve nazik adımlarla yanlarına yaklaştım ve onları izlemeye koyuldum. Çok tatlılardı ve Teakwoon o ilk gördüğüm soğuk, kaba ve kendini beğenmiş Teakwoon değildi. Bambaşka biriydi ve beni etkilemişti. Yüzümde oluşan hafif bir gülümsemeyle onları izlemeye devam ederken, Taekwoon'un sesiyle irkilmiştim.

"İnsanların, beni izlemesinden rahatsız olurum. Neden buradasın?"

Elimi kalbime götürerek, derin bir nefes aldım ve sinirli gözlerle Teakwoon'a baktım. Böyle yüksek sesle konuşması asıl beni rahatsız etmişti ve korkutmuştu.

"Min Seo için geldim. Yurdu gitmesi gerekiyor. Asıl senin burada ne işin var? Buraya yalnızca çalışanlar girebilir."

Bana alaycı bir ifadeyle bakarak, yüzünde oluşan sinir bozucu gülümsemesiyle güldü.

"Ben de burada çalışıyorum. Hatırlatayım."

"O...ol...olabilir ama Min Seo'nun yanında bu şekilde duramazsın."

Ayağa hızlıca kalkarak, hızlıca yanıma gelerek önümde durdu. Şimdi sıcak nefesini hissedebiliyordum. Yutkunarak Teakwoon'a baktım. İki çift simsiyah gözler bana bakıyordu ve kalbimin hızlıca attığını hissedebiliyordum. Yavaşça geriye doğru bir adım atarak bu durumdan kurtulmak istedim ama Teakwoon'da benimle beraber adım atmıştı. Bir adım daha attım ve Teakwoon'da attı. Bir adım daha attım ve Teakwoon'da attı. Sonunda sırtım duvara dayanmıştı ve atacak adımın kalmamıştı. Dudağımı hafifçe ısıarak, yere baktım. Çok yakındı ve az da olsa Taekwoon'un kalp atışlarını duyabiliyorum. Başımı hafifçe kaldırarak, Teakwoon'a baktım. Gülüyordu ve bana çok yakındı. Aramızdaki mesafe on santimdi.

"Çekilir misin? Rahatsız oluyorum."

"Hayır."

"Sana çekil dedim!"

"Önce soruma cevap ver küçük hanım."

"Küçük hanım? Sen kimsin de bana küçük hanım diyorsun?"

"Bence şansını fazla zorlama da soruma cevap ver. Neden Min Seo'nun yanında duramam?"

"Çünkü, ben öyle istiyorum."

"Öyle mi?"

"Evet, öyle!"

Aramızdaki mesafe git gide azalıyordu ve sıcak nefesi dudaklarımdaydı. Gözlerimle, Teakwoon'un gözlerine baktığımda dudaklarıma baktığı gördüm. Ellerimle, göğsüne hızlıca vurarak benden uzaklaşmasını sağladım ve sesimin tonuna hiç umursamadan ona bağırdım.

"Bir daha sakın bana yaklaşma. Yoksa bunu yaptığına pişman olursun."

Teakwoon'un konuşmasını firsat bilmeden hızlıca Min Seo'yu kucağımdan alarak odadan çıktım.Min Seo'nun yurduna vardığımda nefes nefeseydim ve kalbimin hızla attığını hissedebiliyordum. Çok hızlı atıyordu ve atışlarını duyabiliyordum. Sakinleşmeliydim. Kucağımda Min Seo ile bekleme odasına giderek, Min Seo'yu koltuklardan birinin üzerine koyarak, koltuklardan birine oturdum. Hâlâ hızlı nefes alıp veriyordum ve kalbim ise deli gibi atıyordu. Başımı geri yaslayarak, gözlerimi kapattım ve derin nefesler alarak nefes alış verişimi kontrol etmeye çalıştım. Sonunda nefesim normale dönmüştü ama kalbim hâlâ deli gibi atıyordu. Gözlerim kapalı halde kalarak kalbimin normale dönmesini umdum. Bir iki dakika sonra omzuma hafif dokunuşla tekrar gözlerimi açmak zorundaydım. Gözlerimi hafifçe açarak, karşımda duran yurt görevlisine baktım. Yüzünde her zaman ki o tuhaf ifadesi vardı ve yüzündeki o tuhaf ifade beni hep korkutmuştu.

"Burada ne yapıyorsunuz?"

"Min Seo'yu yurda yetiştirmek için koşaraken nefes nefese kaldım da burada biraz dinleneyim dedim."

"Çocuğun bu saate yatakta olması lazım ve bekleme odasına ancak anne ve babalar girebilir."

"Ama.."

"Hadi! Çocuğu yatağına yatır ve git."

Derin bir nefes alarak, Min Seo'yu kucağıma alarak merdivenlerden yukarı doğru yürümeye başladım. Her adımda nedense içimde buruk bir hatıra beliriyordu. Başımı sallayarak bunlardan kurtuldum ve sonunda Min Seo'nun odasına vardım. Kapı aralıktı. Bu iyiydi. Ayağımla kapıyı iterek açtım ve parmak ucuyla yürüyerek Min Seo'yu yatağına doğru gittim. Yavaşça Min Seo'yu yatağına yatırarak, alnından öptüm ve odadan çıkarak kapıyı bıraktım.

Kafeye geri döndüğümde ise Eun Bi, Teakwoon ve Hyuk'un kafenin önünde beni beklediklerini gördüm. Yanlarına iyice yaklaştığımda Teakwoon'un bana baktığını gördüm. Onu görmezden gelerek Eun Bi'ne baktım.

"Eun Bi, ne oldu? Neden buradasınız?"

"Sen nedenini gayet iyi biliyorsun."

"B..ben mi?"

"Evet."

"H..Hayır."

"Salağı oynama Mihi. Bu gün eve bakmaya gidecektik. Söz vermiştin. Unuttun mu?"

"Doğru! Unuttum. Üzgünüm. Çok mu beklediniz?"

"İki saattir buradayız ama neyse. Geldiğine göre gidebiliriz. Hadi arabaya atlayın."

TUTULMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin