Bir önceki bölümde biraz geç çıkacağını söylemiştim. Bunun için özür diliyorum. Kapağı da değiştirdim. Umarım güzel olmuştur. İsterseniz başlayalım. Bakalım Ebrunun sır dolu hikayesine tatlı bir bela katılınca ne yapacak?
Okula giderken yol boyunca düşündüm durdum. "Ben neden kendi evimde sığıntı gibiyim?". Bu düşünceler içerisinde sonunda okula varabildim. Okulum sıradan bir anadolu lisesiydi ve bende sıradan bir öğrenci. Babam ölmeden önce zaten çok iyi olmayan derslerim şimdi eksilerde birşeydi. İyi olması için çabalamıyordum da. O istek gelmiyordu içime. Öğretmenler sürekli anneme " sıkı tutması lazım, lise çok önemlidir." tarzı uyarılarda bulunsa da zaten benimle çok ilgilenmeyen annem önemsemiyordu söylenenleri.Okulda çok fazla arkadaşım da yoktu. Sürekli ruhsuz oluşumdan dolayı etrafa negatif enerji salıyordum sanırım. Zaten içimde kopan fırtınalar dışımdaki ağaçları devirmişti. Her geçen gün daha da asileşmiş, arkadaşlarımı kaybetmiştim. Dış görünüşüme de yansımıştı. Kendime bakmıyordum. Bütün kızlar okula saçlarına fön çekmeden gelmezken ben aydan aya taradığım saçlarımı toplamaya üşeniyordum. Aynı fırtına benim içimdeki duyguları da paramparça etmişti. Benliğimi almıştı. Eski Ebruyu öldürüp yerine yeni Ebruyu getirmişti. Sadece tek bir duygu kurtulabilmişti ;özlem... Neyse.Ben de çok fazla aralarına katılmıyordum zaten sınıftakilerin. Beden derslerinde onlar top oynarken ben hep köşelerde oturur onları izlerdim sadece. Sanırım bu sebeplerden arkadaşlık kuramıyordum.
***
Okulun kapısına geldiğimde herkes çoktan sıra olmuştu bile. Müdür yine öğütler veriyordu,bazı uyarılarda bulunuyordu. Her zaman işittiğimiz sıkıcı laflarından ediyordu işte. Sınıflar sırasıyla içeri girdi. Yine çantam tek omzumda, ellerim cebimde yürüyordum. Bir an başıma bir ağrı girdi. Gözlerimi sımsıkı kapadım. Bir kaç adım attım ki birinin hafifçe inlemesini duydum. Ses çok yakından geliyordu. Hatta çok değil. Çok çok... Gözümü açtım. Karşımda hala acıyla inleyen çocuğu gördüm. "Ya hala bakıyorsun çek şu ayağını!" dedi. Ayağıma baktığımda adını bilmediğim çocuğun ayağına bastığımı fark ettim. Hemen ayağımı çektim. "Özür dilerim. Şey...ben...görmedim" dedim. "Gözlerin kapalı yürürsen doğal olarak görmezsin." dedi bana sinirle. "Doğruca özür diledik işte, ne uzatıyorsun lan!" dedim ben de ona aynı ses tonuyla. Sonuçta çok kilolu değildim. Zayıflamıştım bayağı. Nasıl bu kadar acıtabildim acaba canını?
"Allahım,okulun ilk gününde nelerle uğraşıyorum. Neyse! Birdahakine yolda yürürken gözlerini kapatmazsan daha iyi olur delikanlı. Aksi takdirde herkes seni benim gibi alttan almayabilir." dedi ve arkasına bile bakmadan gitti.
***
Arkasından öylece bakakaldım.
"Delikanlı?". Bakımsız olduğumu hatta çirkin göründüğümü biliyordum ama erkek gibi göründüğümü daha önce kimse söylememişti bana. Sanırım biraz sert çıkmıştım. Belki de birazcık erkek gibi konuşmuştum... Ondandı herhalde. Kendine gel, der gibi salladım kafamı ve sınıfa yürüdüm. Kapıdan girdim. Önce bir afalladım. "Acaba yanlış sınıfa mı girdim?" diye düşündüm. Çünkü şuan tam da karşımda o çocuk duruyordu. İsmini bilmediğim. Hani şu ayağına bastığım. Bir adım geri atıp kapının sağ üst köşesindeki karta baktım.
Evet benim sınıfımdı. Biraz afalladım. Ama hemen toparlandım geri. Ona bakmamaya çalışarak sırama doğru yürüdüm ve en arkada tek başıma oturduğum sırama geçtim.Beş dakika sonra öğretmen sınıfa girdi. "Günaydın çocuklar ,oturabilirsiniz" faslı bittikten sonra "çocuklar sınıfımıza yeni bir arkadaş geldi. Siz de eminim onu tanımak istiyorsunuz..."
"Yaa ne çok" dedim. Ama sanırım sesli söylemiştim. "Efendim Ebrucum, birşey mi söyledin?" dedi hoca. "Evet hocam tanışalım" dedim yalan söyleyerek. Yalancı bir gülüş attım."Evet çocuklar. Yeni arkadaşınız Kerem. Keremciğim bize kendini tanıtır mısın?". " Benim adım Kerem. Bodrumdan geldim... Bu kadar." dedi. "Teşekkür ediyoruz Keremcim,oturabilirsin." dedi öğretmen. Çocuk boş bir yer bakındı. Yani Kerem... Sadece benim yanım boştu. Kerem bana değişik bir bakış attı. " A bak, Ebrunun yanı boşmuş Kerem,haydi oraya otur" dedi öğretmen. Çok bilmiş öğretmen, sanki başka bir yer yok! Evet yoktu. Kerem de istemeye istemeye yanıma oturdu.
Bunca derdime bir de Kerem ekleniyordu. Sanırım bela olacaktı bana. Ama onunla uğraşacak gücüm kalmamıştı. Sanırım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çığlık
Literatura KobiecaSenin hiç bir yanın eksik oldu mu? İçindeki çığlıklara cevap verebildin mi? Onları susturabildin mi? Ne kadar çığlık atarsan at, karşıdaki duvara çarpıp yine sana gelir o çığlık. Hem de daha büyük bir şiddetle. Öyle çarpar ki suratına... Bir yarad...