Burada bir filmin repliğinden var. Bu bölüm için yakıştığını düşünüyorum. İyi okumalar <3
Ders boyunca konuşmadık. Sadece somurttuk. Gerçi onun yüzüne bakmadım ama öyle hissediyorum.
Zil çalınca ben yine en arkadaki sıramda oturmayı tercih ettim. Onun gideceğini düşündüm. Ama gitmedi. Ben tam kalkıp gidecektim ki koluma yapıştı.
-"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye çıkıştım.
-"Burada fazla oturmam. Müdürle konuşup sıra çektireceğim. Malum bir sakarla oturup başıma iş almak istemiyorum."
Bu sözleri beni adeta alev topuna çevirdi.
-"Ben seninle oturmaya meraklı mıyım? Geldin sen oturdun yanıma. Bana bak bir daha uğraşma benimle. "
dedim ve konuşmasına izin vermeden yanından uzaklaştım.
***
Aslında teneffüslerde acil durum dışında dışarı çıkmazdım. Kerem yüzünden cağnım sıramdan ayrılmıştım.Koridorda boş boş dolanırken içimden sövüyordum bunun için.-"Müdürden sıra çektirecekmiş. Padişah çocuğu oldu başımıza. Egon kadar beynin olsa. Evlat olsan sevilmezsin. Annene üzülüyorum." diye düşündüm. Sanırım sesli düşünmüşüm...
-" Benim annem hiç üzülemeyeceği bir yerde. "
Döndüm arkama Kerem oradaydı.-"Sen beni mi takip ediyorsun? "
-"Ben seni takip edecek kadar düşmedim henüz. İhtiyaç molası."
Bu soruyu sorduğum için utanmıştım.
Beni neden takip etsindi ki? Salak Ebru... Ben gözlerimi devirdim. O da gitti. Arkasından bir süre baktıktan sonra az önce söylediği söz geldi aklıma:
"Annem hiç üzülemeyeceği bir yerde."Neredeydi ki acaba?
-"Bana ne nerdeyse nerde!"
Sıram boşaldığına göre gidebilirdim artık sınıfa. Sınıfa girer girmez zil çaldı zaten. Bir kaç dakika sonra Kerem geldi. Oturdu yanıma. Yine ikimiz de konuşmuyorduk. Huzursuzlukla kıpırdandı yerinde. Sanırım birşey söyleyecekti.
-"Bugün..." dedi. ''Galiba çok üstüne gittim... Şey... Ben... Özür dilerim."
Az önce ben yanlış mı duymuştum? Özür diledi. Kerem!? Yüzüne şaşkınlıkla baktım. Birşey söylemek istedim ama (şaşkınlıktan galiba) dilimden sözcükler dökülemiyordu. Hafifçe başımı sallamakla yetindim. O da bunu anlamış olacak ki bana baktı ve hafif bir tebessüm etti. O an yüzüne dikkatli baktım. Göz altları hafif mordu. Uzun kirpiklerinde kaybolurdu insan. Teni esmerlik ve beyazlık arasında gidip geliyordu. Elini sürekli arasından geçirdiği saçları ahenkle dans ediyordu zaten. Yana taramıştı. O an Kerem bana o kadar çekici geldi ki. Sanki o dakikadan itibaren Keremle aramda geçen herşey değişecekmiş gibiydi. Hele az önce tebessüm ettiğinde bile belediye çukuru gibi çıkan gamzeleri beni benden almıştı.
-"Of ne oluyor bana." Ergenlik galiba...
Kafamı salladım kendime gelmek için. Ama kalbim daha hızlı atıyordu sanki. Hissettim bunu. Sesini duyabiliyordum. Bana kötü davranan ,beş dakika öncesine kadar nefret ettiğim çocuk şimdi bana cazip geliyordu. Bir an babam geldi aklıma. Az önce deli gibi atan kalbim şimdi üzüntüyle ağırlaştı. Elimi kalbime götürüp hafifçe sıktım. Kerem de bunu fark etmiş olacak ki:
-"İyi misin?" diye sordu. İyi değildim. Olmadım da... Ama daha sabah tanıştığım bir çocuğa " babam geldi aklıma " diyemezdim ya!
-"İyim birşey yok. Sadece, biraz..."
-"Tamam yorma kendini. İnsan daha sabahtan tanıştığı birine anlatamaz ya herşeyini. Ama sana tavsiyem o her neyse içini kemirmesine izin verme. Çürürsün,yok olursun."
Az önce Kerem benim içimi mi okuyordu? İster istemez sihirli güçleri falan olduğunu düşündüm birden.
-"Ben 2 aydır izin veriyorum o duygunun içimi kemirmesine. Ama hala çürümedim."-"Çürüyeceksin."
-"Çürümeyeceğim."
-"Çürüyeceksiin.."
-"Çü-rü-me-ye-ce-ğim!"
-"Çürümeyeceksin!"
-"Çürüyeceğiiimm!''
Az önce ne dedim ben? Oyununa gelmiştim. Aslında yalan söyledim ona. Ben çoktan çürümüştüm. Fazlası da olamazdı. Sadece ona bu kadar belli etmemek istedim. Neden bilmiyorum ama korktum sanki. Hem sakar hem "çürük" birinin bir daha yüzüne bakmazdı sanırım.
Ben bunları düşünürken o elini ağzına kapatmış sırıtıyordu.
***
Eve gitmeden önce babama uğrayacaktım. Bunu çoğunlukla yapardım. Çünkü tek huzur bulduğum yer onun yanıydı. Yavaş adımlarla babamın yeni yatağına doğru yürüdüm ve onu bulunca yanına diz çöktüm.
Önce toprağını elimle karıştırdım. Derin bir nefes aldım.-"Merhaba babacığım. Artık seni üzmemek için her geldiğimde ağlamamaya karar verdim.
Bugün çok garip şeyler yaşadım. Yine her zamanki gibi sadece sana anlatacağım içimdekileri. Çünkü beni en iyi sen anlıyorsun baba,biliyorum. Neyse. Bugün sabah okulda başıma bir ağrı girmişti. Korkma o kadar şiddetli değil gelip geçici birşey. Ağrının verdiği acıyla gözlerimi kapadım. Yürürken bir inilti duydum. Gözlerimi açtım ve bir çocuğun ayağına bastığımı fark ettim. Ayağına bastığımı fark etmemişim bile. Özür diledim. O haliyle sert çıkıştı bana. Bana ne dedi biliyor musun? "Delikanlı"
Sonradan o çocuk bizim sınıfa geldi. Yeni taşınmışlar buraya. Adı da Keremmiş. Sınıfta tek boş benim yanımdı. Haliyle oturdu yanıma. Ama ikimiz de birbirimizden nefret ediyorduk. Aramızda sert çıkışmalar oldu ara sıra. Sonradan özür diledi benden. Şaşırdım doğrusu. Ve en önemlisi de ne oldu biliyor musun? Benim içimi okudu. Benim ne zamandır kendime bile anlatamadıklarımı anlattı bana. Çürüksün,dedi. Haklıydı da.
Baba biliyor musun? Her gün Allah'a yalvarıyorum beni de senin yanına alması için. Ama kendi yöntemlerimle yapmıyorum. Allahtan korkuyorum. Ve yanına geleceğim günü heyecanla bekliyorum. Tek umudum bu.Bu dünya çok acımasız baba,çook... "Arkamdaki çalılıkların arasından bir ses duydum. Arkama döndüm ama kimse yoktu.
-"kedi köpek girmiştir." diye düşündüm.-" Neyse babacığım. Ben yine geleceğim. Seni çok seviyorum." dedim ve toprağını öptüm. Çantamı isteksizce sırtlanıp eve gittim.
***Çürük müyüm? Delikanlı mı? Yoksa sakar mı? Karmaşa yaşayan birisi olarak hepsiydim aslında. Kerem de fark etmişti bunu.
O da çok değişik bir çocuktu. İlk başta bana çok itici gelmişti. Ama öyle değildi aslında. Sanki o buna mecburmuş gibiydi. Hayat onu da mı düelloya çağırmıştı? En azından o kaybetmemiştir sanki. Ama ben... Ben çoktan kaybetmiştim.
Ne de mutluydum babam varken. Hayatı yeni öğrenmeye başlamıştım babam gidince. Ve öğrendiğim en önemli şey:" Hayatın yaşattığı mutlulukların bedelini ödetmesiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çığlık
ChickLitSenin hiç bir yanın eksik oldu mu? İçindeki çığlıklara cevap verebildin mi? Onları susturabildin mi? Ne kadar çığlık atarsan at, karşıdaki duvara çarpıp yine sana gelir o çığlık. Hem de daha büyük bir şiddetle. Öyle çarpar ki suratına... Bir yarad...