4. Bölüm

164 13 2
                                    

"Karanlığı hisset."

Dedi nerden geldiğini çözemediği ses. Cevap vermedi Jongin.

"Karanlığı parçala."

Yeniden cevap vermeyecekti ki, omzuna konan el nefesini tutmasını sağlamıştı.

"Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." dedi sakin bir şekilde konuşmaya çalışarak. Arkasında duran adamın -ya da kendisi arkasında durduğunu düşündüğü adamın- güldüğüne yemin edebilirdi.

"Ben arkanda mıyım, yoksa önünde mi?" Dedi yeniden ciddiyete bürünerek.

"Arkamdasın.. Yani sanırım. Öyle değil mi?"

Jongin tereddütle cevap verince, adamın keyfi yerine geldi.

"Yavaşça göz bandını aç," dedi sakin bir şekilde.

Jongin elini göz bandına götürdü ve yavaşça bandı çıkardı. Adamdan ses gelmeyince arkasını döndü. Sadece boşluktan ibaretti. Yeniden önüne dönünce yüzyüze geldiği adam dilini yutmasını sağlayacaktı neredeyse. Baş aşağı duruyordu.

"Yanlış cevap," dedi gülerek. "Düşman da böyledir. Düşündüğün şeyin zıttı değil, tamamen düşünemediğin yerdedir."

Jongin başını salladı ve yutkundu. "Sen bana yardım edecek olan kişisin değil mi?"

"Evet, öyle. Şimdi aklında güzel şeyler oluştu mu?"

Adam ayaklarını serbest bırakarak çevik bir hareketle çakılmayı önledi ve karşısına düz bir şekilde geçti.

"Evet. Ama bu sadece zihinsel bir şey. Ben bedenen bir şey bekliyordum." dedi cesaret yutmuşcasına.

Adam gülerek etrafında tur attı.

"Dövüş aslında bedenen değil, zihnen yapılır. Bedenini hareket ettiren zihnindir. Zihin gücü yoksa, beden gücüde yok.

Birinci kuralın bu. Bedeninden önce zihnini kullanmayı öğrenmelisin," dedi ciddiyete bürünerek.

Jongin şaşkınca başını salladı. Adamın yüzünü şuan göremiyordu. Sadece bedenini hissediyordu ve nefesini.

"Her şeyden önce düşmanı, olduğunu düşündüğün yerin tersinde ara. Ona ilk darbeyi atan sen olmalısın. Eğer ikinci darbeye kalırsan düşman seni üçüncü bacağından tavana asar." Gülerek parmaklarını şıklattı.

Aydınlanan oda Jongin'in düşündüğü gibiydi. Siyah perdeler aynaları örtümüş, etrafa zifiri karanlığı vermişti. Odayı aydınlatan tek ampul yoğun bir koyuluk katıyordu. Karşısında dikilen adam diğerinin yüzüne bir fiske attı.

"Hey dostum. Şimdi bana vur. Neresi olursa, özgürsün."

Jongin şaşkınca uzun olana bakarken vücudunda neresine vurması gerektiğini düşünüyordu. Fazlaca yapılı görünüyordu. Ve kaslı.

Fakat en kolay tekniği yapması gerektiğini düşündü. Gözlerini adamın gözlerinden ayırmadan dizini diğerinin bacak arasına salladı. Adam karşısında nefesini tutmuş; yüzü kıpkırmızı olmuş, nefesini daki dışarıya vermemiş bir şekilde duruyordu. Elleri acıyan uvzuna indi ve kükrercesine bir çığlık bıraktı.

"Sürtük bir kız gibi nasıl orama vurursun? Lanet olsun. Erkek gibi yüzüme vurman gerekirdi."

Tıslayarak konuşunca Jongin gülmesini içine attı ve diğerinin yüzüne baktı. "Farklılık iyidir. Hadi ama senin gibi düşünen binlerce düşmana bunu yaptığımı düşünsene." Gülmeye başladı esmer olan.

Diğeri gözlerini devirdi ve kollarını bağladı.

"Yine de sana erkek gibi dövüşmeyi öğreteceğim."

-

"Park Da Som. Iki yıl önce kaldığı yetimhane müdürü tarafından istismara uğramış. 12 yaşında. Bebekken yetimhaneye getirilmiş.

Belgelenmiş yazıya göre Kaeun Wi görgü tanığı olup, müdürü dava eden kişi. Ve Da Som'un psikolojik destek alması için yetimhaneden alan kişi ayrıca. Ve Da Som Kaeun Wi'nin sahip olduğu psikoloji binasına psikolojik yardım için götürülmüştü. Ve ben onu müdür odasının 2 kapı ötesinde küçük kilerin içinde elleri, kolları ve ağzı kapalı bir şekilde buldum.

Bu, küçük çocuğun ikinci şanssızlığı yaşadığı olarak akıllara geliyor. Ama fark edilmeyen bir şey var. Yetimhanenin sahibi. Kim Jun Sun. Kaeun Wi'nin eski kimliği.

Bunu sadece ilgi çekmek için yaptı. Çünkü dünyaca ünlü Orlando Bloom'dan ayrılmak onun ününü sarstı. Ve başından beri olan olayı, sırf yeniden medyada eski yerine gelebilmek için gözler önüne serdi.

Ama akıllı değildi, hemde eski kimliğinin bulunamayacağını düşünecek kadar.

Şuan Japonyada. Ve psikoloji binası ile iletişim içinde."

Yerinden kalktı ve başını eğdi. Dünkü olayı hala atlatabilmiş değildi. 8 yıldır birçok vaka ile karşı karşıya gelmişti. Hatta böyle bir vaka bile vardı. Ama hiçbir zaman istismara uğramış küçük bir çocukla karşı karşıya gelmemişti.

Iç çekerek odadan çıktı. Şef onun sabahki bembeyaz halini hatırlayınca soru sormamayı seçmişti.

Çocuk şuan gözetim altındaydı. Ki defalarca böyle iğrenç bir şeye maruz kaldığı için büyüdüğünde büyük ihtimalle intihar edip ölecekti. Ya da Soo çok karamsar olmuştu.

Hiç beklemeden binadan çıktı ve kendini eve attı. Kendisini kapıda karşılayan Jongin'i fark etmemişti bile.

Jongin küçüğün omuzlarından tutarak sarstı. Yüzü bembeyazdı ve kendi de ürkmüştü.

"Soo bebeğim neyin var?" Dedi omuzlarından daha sıkı tutarak.

Kapı kapandığı gibi Soo Jongin'e sıkıca sarıldı. Kollarını sıkıca sarmaya devam ederken, Jongin bir şey demedi ve sarılmasına karşılıklı verdi. On beş dakika kadar aynı pozisyonda durdu ikiside. Ayrılan Soo olmuştu.

"Bu gece sadece sarılıp uyuyabilir miyiz?"

Titrek nefesi sesinin tuhaf çıkmasını sağlamıştı. Jongin bir şey demeden elinden tuttu ve yatağa kadar eşlik etti.

Asla unutamayacakmış gibi gözlerini kapamamakta direnen Soo, sonunda sıcak kollarda rahat ettiğini hissetti. En azından bu gece unutup, kendini kaybettiği kokuda uyuyabilirdi.

Her şey güzel olmalıydı.

Berbat olmak için çok erken.

Y/N: Kısa ve geçiş bölümü gibi bir şey oldu. Kusura kalmayın T_T

GreaTask - [Askıya alındı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin