Jennie için okulun ilk haftası gerçekten yoğun geçmişti ve yorulmuştu. Bu yüzden Irene ile birlikte sahile gitmeye karar verdi.
Irene:
"Jen bir sorun mu var ? Canın sıkkın görünüyor."
Derin bir nefes verdi.
"Kai'ye açılma düşüncesi epey kafamı karıştırıyor."
Irene başıyla onayladı
"Anladım, aşk meselesi... Kai'ye açılmak kolay değil, hem de onun etrafında bir sürü kız varken. Herkes ona asılıyor. Özellikle de Jisoo..."
Jisoo'nun ismini duyunca sinirlendi.
"O diğer kızlardan farklı, neden böyle davrandığına anlam veremiyorum."
"Kimse anlam veremiyor ki.
Elbette ondan Kai'ye açılmanın bir yolunu bulacaksın. Eğer açılmazsan onun senin reddedip etmeyeceğine dair bir cevap hiç bir zaman alamayacaksın.
Ne olursa olsun arkandayım."Jennie bir anda olduğu yerde durdu ve içten gelen bir kucaklamayla Irene'a sarıldı.
"Teşekkür ederim. Irene."
"Ne demek..."
Irene ile Jennie genelde birlikte takılırdı. İkisi yakın arkadaşlardı.
Birbirlerine her şeylerini anlatırlardı. Jisoo ile ise araları ilk başta fena değildi. Ancak bu durumdan sonra Jennie ondan soğumuştu, hatta nefret bile ediyordu. Bir ara Jisoo Irene ile takılmak istiyordu zırf Jennie'ye inat olsun diye. Ama Irene ve Jennie buna kanmadılar. Jisoo'nun şu an yakın arkadaşı Rosé'ydi. Rosé ile Jennie'nin arasında sorun yoktu. Birbirlerini bile seviyorlardı ancak şimdi ikisi de birbirinden soğumuştu, Jisoo yüzünden. Garip olansa kimse Jisoo'nun gerçek yüzünü ve neler yaptığını bilmiyordu, belki de bilmek istemiyorlardı. Herkes onu güzelliği ile, zekasıyla ve derslerine gösterdiği çabadan dolayı övüyordu. Ama Jennie onun gerçek yüzünü göstermeye kararlıydı. Sadece sabırlı olmalıydı.Bu arada ana yola gelmişlerdi.
Birbirleriyle vedalaşıp ayrıldılar.İki gün sonra okulda...
Yeri dolabını açtı ve çantasındaki lazım olmayan ders kitaplarını koydu.
Tam dolabını kapatacakken Jennie çıkageldi."Merhaba Yeri!"
"Selam, nasıl gidiyor?"
"Her zamanki gibi, peki senin ?"
"Benim de öyle, epey yoğun çalışıyorum." dedi Yeri yüzüne tatlı bir gülümseme kondurarak.
"Şey, müsait miydin?"
"Müzik sınıfına gidecektim, noldu?"
"Konuşmamız gereken bir konu var."
Yeri merakla kaşlarını kaldırdı.
"..."
"Jisoo hakkında. Fazla uzun sürmez."
"Iı şeyy... neyse, pekala ama burada olmaz. Yerin kulağı vardır."
"Tamam, bana uyar."
Bu sırada Lisa yanlarından geçiyordu. Onlara şüpheci bir bakış attı.
Durup Jennie hakkında düşünmeye başladı. Jennie ile pek yakın sayılmazlardı, bazen birbirlerine soğuk bile davranıyorlardı.
Ama Lisa Jennie'yi bir yönden kendisine benzetiyordu. Kendi gibi havalı mıydı, yoksa aldırmaz mıydı?
İki seçeneğin arasında gidip geliyordu. Bu durum Lisa'nın kendisini Jennie'ye yakın hissetmesini sağlıyordu.Sınıfa girdiğinde sadece bir kaç kişi vardı. Kimisi ders çalışıyor kimisi de sırasında uyukluyordu. Lisa da sırasına geçti, yorulmuştu, kafasını sıraya gömdü. Rosé sandalyeye oturmuş, öğretmen masasının üzerinde ojesini süren Jisoo ile konuşuyordu.
"Şu kız voleybol takımlarının turnuvası hakkında ne düşünüyorsun Jisoo?"
Jisoo buz mavisi ojesini sürerken
"Bir şey düşünmüyorum, büyük ihtimaller yenilirler.Umurumda değil"
Rosé ise aksini düşünüyordu.
Oturduğu yerden dışarıya baktı."Bence kazanma ihtimalleri var.
Bir kaç kişide potansiyel gördüm.
Ben de mi girsem takıma, ne dersin ?"Jisoo oralı bile değildi. Tamamen tırnaklarına odaklanmıştı.
Buz mavizi ojeleri mavi elbisesine çok yakışmıştı. Adeta bir peri gibi görünüyordu."Rosé parlatıcımı getirsene."
Rosé bozulmuştu
"Tanrım, Jisoo sen beni dinlemiyor muydun ?"
Jisoo
"Hı, hayır... Tabiki de dinliyordum."
Rosé Jisoo'nun bu umursamaz tavırlarından bıkmıştı. Her zaman kendini düşünüyordu.
Ama Rosé de pek bir şey diyemiyordu çünkü fazla arkadaşı yoktu. Sadece bir kaç kişiyle konuşur, ara sıra Tzuyu ile takılırdı.Hışımla Jisoo'nun sırasının üzerinde duran parlatıcıyı aldı ve sert bir şekilde Jisoo'nun önüne koydu.
Jisoo şaşkınlıkla Rosé'ye baktı.Lisa konuşmalarına kulak misafiri olmuştu. Başını kaldırıp oldukları tarafa baktı.
Sessizce
"Şu Jisoo ne kadar da ukala bir kız öyle. Rosé'nin yerinde olsam dayanamazdım."Rosé Jisoo'ya bir şeyler dedikten sonra Lisa'nın önündeki sıraya oturdu. Lisa'ya döndü. Üzgün görünüyordu.
"Yine mi tartıştınız? Artık bu çok sık olmaya başladı."
"Evet, ne yapacağımı bilmiyorum."
"Hadi ama Rosé. Onunla muhattabını kesmeyi deneyebilirsin. Ona bağlı değilsin sonuçta."
"Ama en yakın arkadaşım o.
Onunla muhattabımı kesersem yalnız kalabilirim. Pek arkadaşım olduğu söylenemez."Sesinde bol miktarda hayal kırıklığı vardı.
Lisa elini Rosé'nin üzerine koydu.
"Merak etme bir çaresi bulunur.
Seni mutsuz etmeye devam eden biri senin en yakın arkadaşın olabilir mi?"Rosé parlayan gözleriyle baktı.
"Sanırım haklısın."