Jisoo sırtını yavaşça geri yasladı.
Uzun zamandır böyle tatil yapmamıştı. Çok rahatlamıştı gerçekten harika hissediyordu.
Gözlüğünü kaldırıp, denize doğru baktı. Sahil, diğer tarafta uçuşan martılar, kumda oynayan çocuklar ve denize giren insanlarla doluydu.
Gözlüğünü tekrar taktı ve bu sefer şezlonga uzandı."Keyfin yerinde mi Rosé?"
dedi kıpırdamadan.
"Elbette." dedi Rosé
"İnsan buraya gelince stresini atıyor."
Rosé aslında hala ona dargındı.
Hatasını anlamasını istiyordu.
Sadece bir özür dilese nolurdu?
Artık bu durumdan çok sıkılmıştı ve
sabrının taştığını hissediyordu.
Derin bir nefes alarak kokteylinden bir yudum aldı. Düşünmeye başladı.
Aniden aklına bir fikir geldi.
Jisoo'ya bir tuzak kuracaktı.
Herkese onun yaptıklarını gösterip insanlardan soğutacaktı böylece bir anlığına gündemde olup ve sonra unutulup popülerliği azalacaktı.Zaten Rosé de bir şeylerle uğraşmak istiyordu.
Bu planı uygulayarak acısını çıkaracaktı ve rahat edecekti.
İntikam alacaktı.Irene gün boyu evi silip süpürmekten yorulmuş olacak ki tüm ağırlığını vererek yatağına uzandı.
Uzanınca ne kadar rahatladığını ve gevşediğini fark etti.
Hemen yanındaki komidinin üzerinde duran telefonuna gözü takıldı. Ekranın şifresini girip internette takılmaya başladı.
Dolaşırken bir sponsorluk dikkatini çekti. Bunlar yaklaşmakta olan halloween için kostümler ve kıyafetlerdi.Aklına her sene
ekimin sonunda yapılan maskeli halloween balosu geldi. Bu balo için herkes bir eş seçiyordu ve Irene
güzel olmasına rağmen erkekler konusunda pek iyi sayılmazdı.
Bu yüzden rahatlığı kayboldu ve biraz endişelenmeye başladı. Biriyle çıkmayı çok isterdi ama bırakın bu ülkeyi bu dünyada kendisine uygun bir eş olduğunu bile sanmıyordu.
Belki karşısına çıkan birisi kendine aşık edip mükemmelmiş gibi davranabilirdi fakat aşk bitince Irene kendine gelir ve onu terk ederdi. Biraz karamsar düşünüyor olabilirdi ama erkeklere hiç güvenmiyordu.
Baloda mutlaka bir yolunu bulurum diye düşündü ve kestirmek üzere bu saçma endişeyi sonlandırmak için telefonunu komidine bırakıp arkasını döndü.Bu sırada Joy ile Yeri kafa dağıtmak amacıyla şık bir kafeye gitmeye karar vermişlerdi. Siparişlerini vermek için sıraya girdiler. Sıra Joy'a geldiğindeyse Joy şaşkın görünüyordu.
Karşısında orta boylu, turuncu saçlı ve dolgun dudaklı biri vardı."Hyuna? Se-senin burada ne işin var,
görüşmeyeli uzun zaman oldu."Hyuna zorla gülümsedi.
"Ah evet evet. Burada çalışıyorum. Sadece bugünlük, çalışanım gelmediği için, normalde ben burayı işletiyorum."
"Aa demek öyle. Sen, solgun görünüyorsun."
Hyuna bezmiş bir şekilde
"Evet biliyorum çok yoğun olduğumdan bu sıralar çökmeye başladım ama her şey yoluna girecek,
ve hadi siparişini ver."" Iı... orta boy capucchino alacaktım."
Yeri, Joy ile tepsileri taşırken
"Hyuna kesinlikle çok bıkkın görünüyordu."
"Aynen, normalde çok neşeli bir kadındı." dedi sandalyeye çekip otururken.
Birazdan Hyuna tezgahı silmek için işe koyuldu. Joy ile Yeri tam karşısındaki masada oturuyorlardı.
Yeri takılarak
"Unnie! İstediğin zaman işini değiştiriyor musu?"
Hyuna tezgahı silerken
"Ah evet sonuçta buranın sahibi benim öyle değil mi?" dedi gülerek.
Toparlanmış görünüyordu.Yeri pastasına dönerek çatalıyla bir lokma aldı. Yerken dışarıya baktı.
Şehir her zamanki halindeydi.
Trafik ve her yeri aydınlatan ışıklar.
Joy'a dönüp"Haloween balosu hakkında ne düşünüyorsun Joy?" dedi
Joy Yeri'ye gözlerini ayırmadan bakıp kahvesini yudumladı.
"Ne demek istiyorsun?"
"Yani şey, bu sene biriyle çıkacak mısın?"
"Imm, sanırım bu sene derslerime daha çok ağırlık vereceğim.
Bilirsin hem ders çalışıp hem de sevgilimle yeteri kadar ilgilenemem."Yeri anlayışla başını salladı.
Ve çok geç olmadan, hesabı ödeyip Hyuna'ya veda ettiler.