3. BÖLÜM

46 4 7
                                    


                        Ezgi'nin ağzından
                 Olaydan on iki saat önce
       Pencereden sızan ışık gözlerime doğru sinsice yol aldığı sıra gözlerimi kırpıştırdım. Derslerimiz sağolsun Güneşle gece geç yattığımız için sabah kalkması da böyle canımızı sıkıyordu işte. Zorlukla da olsa ayağa kalkmayı denedim ve kollarımı yukarıda birleştirip esnedim. Yurt odamızın penceresini aralayıp odaya hava girmesini sağladım. Bu sırada Güneş hanımın mırıltıları duyulmayacak şekilde kulağımı tırmalamaya başladı.
'' Az daha uyusam derslerim beni rüyamda mı kovalar mı Ezgi? Kapat şu pencereyi üşüyorum. ''
      Her seferinde aynı şeyi yapar ve beni çıldırtır canım arkadaşım. Aslında daha dersin başlamasına 1 saat var ama Güneş'in Şeyma ile hazırlanması yarım saat sürdüğü için, maalesef Güneş'i sabahları erken kaldırmak zorunda kalıyorum. Zaten Yaren'in hazırlanmasına gerek yoktu. O hemen hazırlanabilme yeteneğine sahip. Bugün yine sıradan anlarımızı yaşıyorduk işte.
    Güneş'in yataktan kalkması ile bende odadan çıktım ve yüzümü yıkamak için lavaboya ilerledim. Yüzümü yıkadıktan sonra Yaren'in odasına gittim. Neredeyse bir haftadır yarış yapmıyorduk ve ben sıkılmaya başladım. Onu kızlarla yarışa çağıracaktım.
''Günaydın.'' Gülerek odasına girdiğimde o da bana sevecen bir şekilde '' Günaydın. '' dedi.
'' Ee, dün yediğin çikolatalardan sonra nasılsın bakalım? ''
Dün lanet bir iddiaya girmiştik ve tabiki ben kaybetmiştim. Ona tam yirmi tane çikolata aldım ve sanırım hepsini tek gecede bitirdi. Aynı Güneş gibi obur bir arkadaşımdı buda işte.
'' İyiyim. Çikolatalar için teşekkürler. '' dedi ve gıcık gıcık sırıttı. Ben de daha fazla lafı uzatmadan konuşmaya başladım.
'' Bayadır bizim pist bomboş. Bir gidelim de tozunu attıralım ha? Gece yurttan eski yöntemle kaçalım. Olur mu? Ellerini çırparak onayladı ve boynuma atladı.
'' Valla benim yaramazı da özlemiştim. Çok iyi olur. Ne zaman gidelim? ''
'' Bugün gece, saat on iki gibi kapı önünde buluşalım. Dikkat çekmemek için tek tek gitmemiz gerek. Sabaha karşı da döneriz. Ben şimdi gidip bizimkilere haber vereyim.''
                                      ***
                             OLAY GÜNÜ
      '' Ne de güzel birinci oldum ama? '' dedim kızlara adi bir gülüş atarak. Hepimiz birden gülerken araya giren Yaren oldu. 
'' Şurda bir içecek dükkanı olduğunu duydum. Sessiz, sakin bir yermiş. Tam bizlik yani. Bence bir gidelim. ''
Evet, obur olanımız kendini belli etti. Gözlerimi devirerek kızlara baktım.
'' Bence de ya, hem yoruldum. Biraz dinlenmiş oluruz. '' Şeyma da Yaren'e katılınca bizim de onaylamaktan başka çaremiz yoktu. Aslında hiç fena olmazdı.
     On dakika ormanın içinde yürüdük ve Yaren'in bahsettiği yere geldik. Motorlarımızı dükkanın önüne koyduk ve içeri girdik. Burası... Ne kadar da tuhaf böyle. Herkes birbirine benim düşündüğüm gibi bakarken yerimizde kaldık. Çünkü duvarlar siyah, üstünde kan lekeleri, umarım boyadır, ile yapılmış el izleri vardı. Daha ne kadar korkutucu olabilirdi ki?
  '' Burası ne böyle Yaren? Bizi getirdiğin yere bak. '' Fısıltıyla konuşan Güneş'e hak verdiğimi belirterek kafamı salladım ve arkamızdan gelen adamı fark ettim.
    Küt!
   Kulaklarımızı sağır edecek bir el silah sesi ve bizim yere yatmamız neredeyse aynı saniye içinde yaşandı. Neler oluyordu? Bu adam kimdi ve neden bize ateş etmişti? Acaba başka birini mi bekliyordu?
   Ses kesildiğinde etrafa bakarak ayağa kalktım. Omzumdaki eli hissettiğimde irkildim ve tekrar yere yatmak zorunda kaldım. Yüzüstü yatan arkadaşlarım hatim indirircesine dua ederken ben ölmeyi bekleyemezdim. Sırtüstü döndüm ve adamın yüzünü görmeye çalıştım. Yüzüme doğrulttuğu silahı gördüğümde birden ayaklarımı adamın kasıklarına doğru hızla savurdum.
     Adamın elindeki silah Şeyma'nın yattığı yere düşünce bir şeyler yapmak istedim.
    '' Şeyma silahı al!'' diye bağırdığımda adamın yerde kıvrandığını gördüm. Güneş ve Yaren de ayağa kalktılar ve ellerine kasanın yanındaki bıçakları aldılar. Adam ayağa kalktı ve pis gözlerini üzerimizde gezdirirken elini cebine attı. Ne yapacağımı bilmiyordum ama birden üzerimize doğru koşmaya başladı. Şeyma gözlerini kapatarak elindeki silahı ateşledi.
     Küt!
     Adamın kafasında oluşan bir delik, yere dökülen kanlar ve beraberinde yere yıkılan o pislik...
                                                 ***
     Güneş, Şeymayı omuzlarından tutup sarsamaya başladı. '' Şeyma sen ne yaptın? Ne yaptın ya!? Napacağız bu adamı? Katil olduk, katil olduk, katil...'' Son dediklerini tekrar ederken araya Yaren girdi.
  '' Ne yapsaydı kız Güneş? Adamın bize saldırmasını mı bekleseydi?'' Şeyma boş boş yerde yatan adama bakarken gözleri kapanır gibi oldu ve Güneş'in kollarına düştü.
   15 dakika sonra
Şeyma sonunda ayıldığında biz ne yapacağımızı düşünmek için dükkandaki sandalyelere oturduk. Kimse bir şey konuşmuyordu ve buradan nasıl çıkacağımız düşünüyordu. En azından ben böyle düşünüyorum.
  '' Adamı gömelim. ''
     Sessizliği bozan Yaren oldu. Ayrıca söylediği şey ne kadar mantıklı olsa da ne zamana kadar saklayacaktık bu durumu? Eğer bir ailesi varsa onun yokluğunu fark eden birisi olmayacak mıydı içlerinden? İçim içimi kemirirken bunun bizim işimiz olmadığını düşündüm ve telefon rehberimde gözüme kestirdiğim ilk kişiyi aramaya karar verdim.
Aklıma ilk gelen isim ve benimle uğraşmayı seven Umut'u çağıracaktım. Hem güçlü hemde güvenilir olduğunu düşünüyordum.
   '' Alo? Hayırdır zilli? Bizi o çok sevdiğiniz ve gözünüz gibi sakladığınız yarış alanına mı davet ediyorsunuz? Eğer öyleyse konum at geliyorum.'' dedikten sonra güldü ve susması bekledim. Bir şey belli etmemem gerekiyordu. Eğer hemen telefonda söylersem gelmezdi. O yüzden ilk buraya yarış yapmak için çağıracaktık. Gerekirse yarıştıktan sonra açıklayacaktık her şeyi.
'' Evet, yenilgiyi nasıl tadacağınızı merak ediyorum doğrusu. Bizim her zamanki gittiğimiz barın iki kilometre ilerideki ormanlık alana gel. Orada pisti göreceksin zaten. '' Tek başına mı gelmeliydi acaba? Yoksa birini daha getirse işimiz kolaylaşır mıydı? Telefonun mikrofon kısmını elimle kapatarak kızlara döndüm ve fısıldayarak konuştum.
   '' Arda vardıya hani. Şu motorcu çocuk. Umut'un arkadaşı. Onu da yanında getirse ha? Tek başımıza yapamayız bunu biliyorsunuz değil mi?''
  '' Kesinlikle evet, ben o pis adamın vücuduna dokunmayacağım çünkü.'' yüzünü buruşturarak konuşan Şeyma'ya aynı şekilde onay verdi Güneş. Yaren ise sessizce yere bakıyordu. O yüzden tek ayakta durmak zorunda olan isim bendim ve telefonu tekrar kulağıma götürerek konuşmaya başladım.
'' Alo, orda mısın kızım ya? Sesleniyorum cevap vermiyorsun. Tam da kapatacaktım.'' Alayla konuşurken konuyu uzatmak istemedim.
'' Şey dicektim. Gelirken Arda'yı da getirir misin yanında? Hem ortam güzel olur hemde zaten Şeyma yarışmayacak. Biraz yorgun da. Onun yerine yarışabilir.
    Gözlerimi Şeyma'ya çevirdiğimde teşekkür edercesine bakış attı. Çünkü gerçekten hareket edecek hali kalmamıştı.
'' Tamam, o zaman bugün saat kaçta gelelim? '' diye sorunca hemen lafa atladım.
'' Saat şuan gecenin ikisi. Bunu bildiğinizi varsayarak konuşuyorum ve en az bir saat içinde burada olmazsanız gideceğiz.'' Tedirgin bir şekilde konuşurken bir yandan da tırnaklarımı kemiriyordum. Ne zaman kendimi kötü hissetsem bunu yapardım çünkü.
'' O zaman bir saat sonra görüşürüz.''
''Görüşürüz.''
   Telefonu kapattım ve ellerimi dizlerimin üstüne koyarak gözlerimi adamın kanlı kafasına sabitledim. Gözleri yerinden çıkacak gibi olmuş, dudakları aralık kalmıştı. Yüzünden yayılan kanlar yavaş yavaş yere damlıyordu. Bu görüntü o kadar iğrençti ki kafamı kızlara çevirdim. Güneş hariç herkes solgun ve korkmuş görünüyordu.
  '' Kızlar, ortamı yumuşatmak gibi olmasın ama şuan koca içecek dükkanının sahibini öldürdük. Ve hala oturmuş kara kara düşünüyoruz. Kalkın da bir şeyler içelim. Bedavaya hemde.'' Evet, Güneş yine her zamanki gibi oburluğunu göstermiş oldu. Yine de dediğine gülmemek imkansızdı. Aynı anda hepimiz kahkaha attık ve kahvelerin olduğu yere doğru ilerledik.
  '' Buyrun ne istemiştiniz?'' Kasiyer havalarına giren Güneş 'e baktığımızda hepimiz gülmeye başladık.
''Ben bir tane kola alacağım'' dedim kola dolabını göstererek. 
  '' O zaman al.'' diyerek bir havayla kasadan çıktı ve kendine bir kahve alıp içmeye başladı. Neden böyle bir şey yaptı anlamadım ama deliydi bu kız vallaha deli. Nerede olursak olalım belli ediyordu kendisini. Hatta bir cesedin ayaklarımızın altında yattığı yerde bile...
'' Kızlar hızlanın, oyalanacak vaktimiz yok birazdan gelirler ve bizi pistte görmeleri gerek. Eğer gelir gelmez bizi bu halde görürlerse işin içinden çıkamayız.'' dedim ve bardağın dibinde kalan kolamı kafama diktim.
Bu sırada cebine çikolata ve sakız dolduran Yaren'i gördüğümde kahkaha atmadan duramadım.
'' Ay ne var be? Zaten açım. Katiller de acıkabilir, değil mi? ''
    Söylediği şey ne kadar komik olsa da bir o kadar da kötüydü. Çünkü katil olmak demek, suçumuz ortaya çıktığında hapisi boylamamız demekti. Cesedi ortadan kaldırırsak gerçek bir katil olabilirdik. Bu fikir hoşuma gitti ve gülümsemeden edemedim.
     Biz katil olmuştuk...
Gelmek üzere olduklarını tahmin ediyordum ve hepsine birer bakış atıp kapıya doğru yöneldik.
'' Kızlar etrafa iyi bakın, nerede olduğunu unutursak cesedi almak için gelemeyiz ve buraya bizden önce gelenler polise haber verebilir.'' Güneş'in dediğine güldüm çünkü buraya bizi Yaren bildiği için getirmişti. Yani endişelenmemize gerek yok. Bu sırada ceplerindeki çikolatayı yemeye çalışan Yaren konuştu.
'' Ben getirdim ama kendi adımı bile unutmuş olabilirim. O yüzden bana hiç güvenmeyin. '' dediğinde içime bir kurt düştü. Bu demek oluyordu ki birimiz burda kalacak.
''Telefonunun şarjı en çok olan kim? Çünkü burada kalması gereken kişi o olacak.'' dedim ve herkes cebindeki telefonlarına baktı.
'' Benimki yirmi beş.'' dedi Yaren.
'' Benimki de altmış sekiz. Ama hiç kusura bakmayın benim bataryam bozuk. Hızlı biter yani. Beni eleyin o yüzden.'' Eğer dediği doğruysa Güneş'i de burada bırakamazdım.
'' Söymeyi hiç istemezdim ama maalesef benimki doksan bir. Bu demek oluyor ki ben burdayım. Hadi başıma bir şey gelirse, korkarım ben. Yanımda biri daha kalsın.''
'' Sızlanmana gerek yok, Şeyma. Çünkü zaten senin yarışa katılmayacağını söylemiştim Umut'a. Senin kafede beklediğini söylerim olur biter. Korkmana gerek yok. Yarışı çok kısa tutmaya çalışacağım. Hatta silahı sen eline al ve hiç bırakma biz gelene kadar. Ben kasanın yanında başka bir silah gördüm ve belime koydum. Bir şey olursa da hemen ararsın. Tamam mı? '' Güven vermek için sıkıca sarıldım ve stresten kızaran yanaklarından öptüm. Ne olur ne olmaz diye Güneş ve Yaren'e de sarıldı ve dükkana döndü.
                                    ***
  '' Ooo, bakıyorum erken gelmişiz.'' Umut'u motoruna yaslanmış bir şekilde görünce derin bir oh çektim. Çünkü yanında Arda'yı da getirmişti ve bu işimizin daha da kolaylaşacağını gösteriyordu.
    Umut, son derece yakışıklı göründü nedense gözüme. Dağınık siyah saçları ve sert çene kemiğiyle... Fazlasıyla hoş görünüyordu. Siyah tişört ve deri siyah ceketiyle de kombinini tamamlayan  Umut'a puanım 10!
     Bir dakika ne diyordum ben?
Bakışlarımı Umut'un üzerinden çektim ve motoruma doğru pembeleşen yanaklarımla ilerledim.
'' Hadi o zaman, vakit kaybetmeyelim. Herkes yerlerini alsın bakalım.'' Umut yanıma doğru geldi ve kulağıma fısıldadı.
'' Bol şans gecenin buklesi... ''
Fısıltı kulağımda adeta melodi oluştururken gözlerimi kapadım. Arkamdan usulca geçerek motoruna doğru gitti ve o sırada Arda'nın sesini duyarak gözlerimi aniden açtım. Elim ayağıma dolaşmıştı ve bunu gizleyemediğim için Umut motorunun üzerinden bana çapkın bir gülüş attı. Ne güzel gülüyordu o öyle?
'' Şeyma nerede bekliyor peki bizi bu arada?'' Arda'nın sesindeki endişeyi sadece ben mi hissettim diye Güneş ve Yaren'e bakarken onlar da şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlardı.
'' O bizi ilerdeki kafede bekliyor. Yorgun olduğunu ve gelmek istemediğini söyledi.'' dedim ve motoruna atladım. Artık daha fazla oyalanmadan yarışı bitirmemiz gerekiyordu ve Şeyma da korkmaya başlamıştır zaten.
Yarışı başlatması için Güneş'e baktım.
'' Herkes yerlerini alsın ve kasklar takılsın. Yarış başlıyor.
3-2-1''
    Herkes birer kez egzoz verdikten sonra yarış başladı ve hızla yol almaya başladık. Arda ve Güneş birbirlerini geçmeye çalışıyor, bense Umut'un benimle uğraşmasını kesmesi için çabalıyordum. Ben sağa geçiyorum o da sağa geçiyor, sola geçiyorum o da geçiyor. En sonunda ağzı kaskın içinde olduğu için boğuk bir sesle '' Hiç şansın yok bukle kız'' dedi ve beni tek hamlede geçti.
'' Çok konuşuyosun Umut! '' diye bağırsam da duymadı tabii sesimi. Bende hızımı biraz daha artırdım ve yanından onu sarsacak şekilde hızla geçtim. En sonunda Arda ve Güneş'i de geçtiğimde bitiş çizgisine yaklaştım ve kornamı çalarak bunu herkese duyurdum. Amacımız kızlardan birinin kazanmasıydı zaten ve bunu ben başarmıştım. Arkamdan gelen Yaren, Umut, Arda ve Güneş' e bakarak sırıttım.
'' Valla helal olsun kıvırcık. '' dediğinde Arda'ya teşekkür edercesine göz kırptım.
'' Ben ayıp olmasın diye seni arkamda bıraktım bir kere bukle kız.'' Umut'un dediklerine kahkaha atarak cevap verdim.
'' Gördük canım onu. '' dedim ve sonra aniden bizi bekleyen Şeyma'yı hatırladım. Eğer şimdi gitmezsek ya Şeyma orda kafayı yiyecek ya da Umut ve Arda eve gideceklerdi.
'' Ne oldu? Bir şey demek istiyor gibisin? '' Konuyu oraya getirmek için bilerek sormuştu bu soruyu Yaren.
''Ee, şey... Şu yukarıdaki Şeyma'nın bizi beklediği içecek dükkanına gidelim ve birer kola içelim. Ben ısmarlarım. '' Bunu dediğimde sadece Güneş ve Yaren güldü. Çünkü bedava olacağını zaten biliyorduk.
'' Oo Arda, o zaman hiç durmadan, ne var ne yok içelim kardeşim. Nasılsa Ezgi hanım ödeyecekmiş. Değil mi Ezgi?'' Gıcıklığına daha fazla dayanamadım ve omzuna bir tane yumruğumu geçirdim. O omzunu sıvazlarken motorumu gölge bir yere koydum.
'' Motorları götürmeye gerek yok, zaten yakın gideceğimiz yer. '' dedi Güneş.
Hepimiz ormanlık alana doğru ilerlerken Güneş ve Yaren Arda'nın koluna girmiş gülerek bir şey konuşuyorlardı.
Onları izleyen ben omzuma dokunan bir elle irkildim.
'' Doğruyu söylemek gerekirse... Çok iyiydin. Motor kullanmaya kaç yaşında başladın?
'' Bunu senden duymak güzeldi Umut bey.'' dedim ve gülerek devam ettim. '' Çok küçükken babam bana elektrikli bir motor almıştı. Her gün ona biner mahalledekilere saçma sapan havalar atardım. Babam büyüyünce daha güzelini alacağını söylemişti ama... Sözünü tutamadan... '' Bunları neden ona anlatıyordum bilmiyorum ama gözlerimin dolmasına sebep olduğu için sözlerimi yarıda kestim.
'' Şştt. Tamam, özür dilerim. Bilmiyordum babanın öl... Yani... Her neyse, ağlama.'' dedi ve ellerini gözlerime götürerek gözlerimi sildi. Bu ne kadar hoşuma gitse de beni ağlarken arkadaşlarım bile görmemişti, ki Umut'un mu  görmesine izin verecektim?
'' Her neyse, sorun değil. Ama bu konuyu
birdaha konuşmasak daha güzel olur.'' dedim. İki dakika sonra bakışlarını üzerimden çektiği sırada cebimdeki telefonu çıkarıp Şeyma'ya mesaj attım.
  '' Geliyoruz Şeyma. Adamı görünmeyecek bir yere sakla. Şimdilik görmemeleri lazım. İlk önce biraz eğlenelim değil mi? ''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 31, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gökyüzündeki SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin