Hikayeye geçmeden önce senden minik bir ricam olacak, profilimdeki diğer hikayelerime de bakar mısın?
Seni seviyorum, iyi okumalar~
‧:❉:‧
Belki biraz smut vardır.
"Siz ikiniz beraber misiniz?"
Jimin ve Jungkook birbirine baktı Yoongi'nin sorusuyla.
"Sana ne bundan?"
"Tamam anladım ben."
Derin bir nefes alıp Hoseok'a baktı Yoongi, Jimin bakıştaki aşkı fark etti, Jungkook'un da fark etmesini diledi.
"Bak Jungkook, gerçekten bu şekilde olmasını istemezdim. Tabii Yoongi de istemezdi. Ah kahretsin nasıl konuşacağımı bilmiyorum." Hoseok açtığı ağzını pişmanlıkla kapattı. İkisi de nasıl konuşacaklarını bilmiyorlardı.
Jungkook ayaklanmak için hareket ettiğinde Jimin tuttu onu. Kulağına yaklaşıp fısıldadı,
"Sakin ol."
Jungkook derin nefesler alıp sakinleşmeyi bekledi, neden geldiklerini hâlâ anlamamıştı.
"Jungkook, o günde söylediğim gibi, biz seni kaybetmek istemiyoruz."
"Evet Jungkook, hem bak artık Jimin de var hayatında, ne olur arkadaşlığımızı bozmasak? Tamam suçluyuz, tamam yaptığımız iğrenç bir şey fakat anlayışına sığınarak senden özür diliyoruz."
"Size açıkça bir soru soracağım; buraya bencilliğinizden dolayı mı geldiniz yoksa yüzsüzlüğünüzden dolayı mı?"
Nefes verip gözlerini devirdi Yoongi. Jimin, Jungkook'a kötü kötü baktı, Jungkook ise ona sinirlice. Uzunca sessizlik oldu dörtlünün arasında, sessizliği bozan ise Yoongi'ydi
"Jungkook, lütfen bize bir şans ver."
Jungkook derin bir nefes alıp ellerini saçlarından geçirdi.
"Hem, baban olsaydı bir şans vermeni söylerdi."
O an Jungkook'un üzerinden döküldü kaynar sular, nefesleri düzensizleşti. Hızla ayağa kalkıp Yoongi ve Hoseok ikilisini oturdukları koltuktan ittirdi,
"Gidin buradan!"
Nefesleri kesilmeye başlamıştı fakat umursamadı Jungkook, arkadından onu durdurmaya çalışan sevgilisini umursamadığı gibi.
"Size gidin buradan dedim!"
Nefesleri iyice kesildiğinde seslice nefes alıp vermeye çalıştı Jungkook. Durumu fark eden Jimin ilacı hızla Jungkook'a verdi. Yoongi ve Hoseok daha sonra yine gelmek üzere çıktılar evden.
Jungkook defalarca nefes çekti ilaçtan, ancak düzene girdi nefesleri.
"Tamam sakin ol, bak gittiler."
Son bir nefes çekti ve ilacı koltuğa fırlattı.
"Buraya geldikleri yetmiyormuş gibi birde saçma sapan konuşuyorlar."
Gözleri doluydu Jungkook'un, haklıydı Yoongi belki de.
Kendini koltuğa attı Jungkook, Jimin ise onun önünde ayakta durdu ve ellerini Jungkook'un yanaklarına yerleştirdi. Jungkook'un başını yukarı kaldırdı ve gözlerine bakmasını sağladı. Yavaşça eğilip alnını defalarca öptü Jimin.
"Biliyor musun, babamla çok benziyorsunuz. O da herkese iyi gözüyle bakardı, herkesin bir hatta ikinci şansı bile hakkettiğini söylerdi. Yaptığım her hatada bana kızmak yerine benim yanımda olurdu."
Jimin kendini Jungkook'un bacaklarına bıraktı usulca, yüz yüzeydi ikili.
"Ağlama Jungkook-ah."
Yanağından süzülen minik damladan öptü Jimin Jungkook'u, ruhunun yaralarını sarmak, kalbini okşamak gibiydi bu. Hem imkansız, hem de imkanlı.
Jungkook'un elleri Jimin'in beline indi yavaşça, artık ağlamıyordu. Kucağındaki meleğin etkisiydi bu.
Fısıldadı sevdiğinin dudaklarına: "Teşekkür ederim, sana minnettarım meleğim."
Aynı şekilde o da fısıldadı sevdiğinin dudaklarına: "Teşekkür etmene gerek yok veya bana minnettar olmana, sadece seni iyileştirmek beni de iyileştiriyor. Gülümsediğini görmek üşüyen kalbimi ısıtıyor."
"Kalbini gülümsemem değil, ben ellerimle ısıtacağım."
Jimin, kucağında oturduğunun dudaklarına uzanıp uzun ama usul bir öpücük başlattı. Belki de ikisi de ilk gülüştükleri andan beri bu anı bekliyorlardı. Birbiri için yaratılmış dudakların birleştiği anı.
Kucaktakinin belindeki eller yavaşça aşağıya kaydığında, daha önce hiç hissetmediği hissi hissetti Jimin, aşk. Sarhoş edecek derecede aşk.
İkisinin arasındaki sevgi öylesine bir sevgi değildi, sevginin en saf haliydi; aşktı. Hatta belki aşkın da en saf haliydi. Hiçbir kir olmadan, hiçbir kirli düşünce olmadan sadece aşktı. Aralarında hiçbir çıkar yoktu, birbirlerini iyileştirmeleri aşkın getirdiği bir istekti.
Jimin'in sırtı yumuşak koltukla buluşurken hiçbir tereddütü yoktu. Çünkü biliyordu, ne ruhu yaralanacaktı ne de canı acıyacaktı. Üstündeki beden dudaklarına bile bu denli nazik davranıyorken ona güvenmemesi hata olurdu.
"Sence durmalı mıyız?"
"Evet, durmalıyız çünkü burada devam etmek yerine sen kokan yatağında devam etmeliyiz."
"Yani, yatağıma senin de kokunu sindirmeliyiz, değil mi?"
Jimin gülümsedi ve Jungkook'un dudaklarıyla birleştirdi tekrar dudaklarını. Kısa süren öpücükten sonra Jungkook Jimin'i kucağına aldı.
Dünyanın en kırılgan, en değerli parçasını taşıyormuş gibi dikkatli, nazik ve yumuşaktı Jungkook.
Jimin'in sırtı ikinci kez yumuşak zeminle buluştu. Dudaklarındaki dudaklar boynuna kaydı, yumuşak öpücükler boynuyla buluştu, ruhu en huzurlu dakikalarını geçiriyordu.
Üzerlerindeki ince engeller sıra sıra yerle buluşurken, biraz daha yanıyordu tenleri. Jimin dudaklarından sıyrılan ufak sesleri tutamıyordu artık.
"Her şey yolunda değil mi?"
"Daha önce hiç bu kadar yolunda olmamıştı."
Jungkook pantolonunu sıyırdı miniğinin. Zor durumda olduğu fazlasıyla belli oluyordu. Kuş tüyünden hafif öpücükler bıraktı miniğine.
Kumaşlar bir bir yeri buluyor, onların yerini öpücükler kapatıyordu, onların yerini sevgi kapatıyordu.
Birbirleri karşısında çırılçıplak kaldıklarında ruhlarının önündeki tek engel tenleri kalmıştı.
Onların yaptığı şey tam olarak sevişmeydi, cinsel anlamda sevişmek değil, sözlük anlamındaki sevişmekti; aşk yapmak, birbirini sevmekti.
Hiçbir can yanmadı, hiçbir yara açılmadı.
Tenlerin yanında, ruhları da birbirine karıştı.
•••••••••••••••
Can yanmadı yazdığıma bakmayın, Jungkook Jimin'in sahibi ;).
~JikookShipperB
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tattooist|Kookmin|✔️
FanfictionKüçük bir dövme stüdyosu olan Jeon, ısrarları üzerine Park'ı işe alır. #1 Jeonjungkook (07/04/2019) #1 Parkjimin (09/04/2019)