Hikayeye geçmeden önce senden minik bir ricam olacak, profilimdeki diğer hikayelerime de bakar mısın?
Seni seviyorum, iyi okumalar~
‧:❉:‧
Tüm hislerimi kaybetmiş gibi hissediyordum.
Ev sessiz, ismimi söyleyen biri yok. Dolapta atmaya kıyamadığım babam kokan kıyafetler, yatağı o gün hastaneye kaldırıldığı gibi dağınık, halının bir köşesi kıvrılmış.
Ben, elimde astım ilacım, kalbimde babamla kapalı televizyonun karşısında nefes almaya çalışıyorum.
Bir hafta oldu. Babam gideli bir hafta. Stüdyoya uğramadığım bir hafta.
Neyse ki Jimin vardı. Her gün yanıma geliyordu, yanıma gelip bana sarılıyordu.
Oturduğum koltukta yavaşça yana bıraktım kendimi, başım yumuşak yastığı bulduğunda ayaklarımı da koltuğa çıkardım. Üşüyordum, yalnızlık beni üşütüyordu. Evet, Jimin yalnız hissettirmiyordu fakat kalbimin köşesindeki yalnızlık hissi hiç geçmeyecekti. Hayatım boyunca.
Gözlerimi yumdum yavaşça, yanıyordu gözlerim kuruluktan.
Annem, cenazeye bile gelme tenezzülünde bulunmamıştı. Zaten gelen kişiler sayılıydı, kimsem olmadığından.
Hoseok hyung ve Yoongi de gelmiş cenazeye, ben görmedim fakat Jimin'e sorduğumda o söyledi. Onlar bile babamı, annemden daha çok önemsiyorlardı.
Kapıdan gelen anahtar sesiyle yumduğum gözlerimi açmadım. Biraz poşet ve adım sesi ile kapı kapanmıştı.
"Jungk-" fısıldadı, "Ah, uyuyormuş."
Ona minnet duyuyordum, Jimin'e minnet duyuyordum. Yavaşça gelip saçlarımı okşadı ve ufak bir öpücük bıraktı. Bana acıyordu.
Bilerek gözlerimi açmadım, uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim. Koltuğun kenarındaki örtü olduğunu düşündüğüm örtüyü yavaşça üzerime serdi.
"Yorgun olmalısın." Fısıldıyordu.
Elimdeki astım ilacını yavaşça aldığında gözlerimi araladım, göz göze geldik.
"Ah, üzgünüm. Amacım uyandırmak değildi."
"Uyandırmadın ki." Anlamamışçasına bana baktığında devam ettim konuşmama, "Uyumuyordum zaten."
Hafif bir tebessümle yanıma oturdu, kalkmaya yeltendiğimde ise omuzumdan beni tuttu.
"Kalkma, gözlerinden uyku akıyor. Gece uyuyamadın mı?"
"Uyuyamadım. Tüm gece bu koltukta oturdum. İçim huzursuz oluyor, yalnızlık hissi uykumu saklıyor benden sanki."
"Hadi biraz uyu. Bak, ben yanındayım. Yalnız değilsin."
Jimin
İçim paramparça oluyordu bu haline.
"Elimi tutar mısın?"
Hafifçe gülümsedim ve iki elimle elini kavradım. Gözlerini tekrar kapattı ve elimi sıktı hafifçe.
Tek elimi birleşik ellerimizden çekip saçlarına götürdüm ve usulca okşadım.
Kısa bir süre sonra nefesleri düzenli bir hal aldığında eli yavaşa saldı elimi. Fırsattan istifade yanından kalktım ve mutfağa ilerledim. Aldığım bilgilere göre bugün onun doğum günüydü. Onun için küçük bir pasta almıştım, hediye olarak da bere takmayı çok sevdiğinden siyah bir bere almıştım. İçinde küçük bir beyaz yazıyla 'The best tattooist' yazıyordu, bilerek içine yazdırmıştım. O kendini belli etmeyi sevemzdi. Belki mutlu olurdu.
Daha kahvaltı etmemiştim, zaten Jungkook da benim zorumla yemek yiyordu.
İlk ne gördüysem hazırladım ve salondaki iki kişilik masaya koydum.
Jungkook bir anda nefes nefese uyandı ve ben hızla yanına koştum. Yastığının kenarına koyduğum ilacını alıp hızla birkaç nefes çekti fakat nefesleri düzene girmediğinde ilacı yere fırlattı.
"Ne oldu Jungkook?!"
"Bitti."
"Aldım ben sana az daha dayan."
Hızla koştum ve kenara koyduğum poşetlerde astım ilacını aradım.
"Jimin. Çabuk."
İlacı bulduğumda kutusundan çıkarıp hızla Jungkook'a verdim. Birkaç nefes çektikten sonra huzurla nefes vermişti.
"İyi misin?"
"Rüyamda babamı gördüm, o yüzden tetiklendi yine."
Nefesleri iyice düzene girdiğinde tek elimle kahvaltı masasını gösterdim,
"Kahvaltı hazırladım sen uyurken, gel bir şeyler atıştıralım."
Kahvaltı masasını gösterdiğim elimi ons uzatarak ayağa kalktım, yavaşça elimi kavradığında onu oturduğu yerden kaldırdım ve masaya oturttum. Bende karşısına oturdum ve yemeği yemeye başladım.
Yemeğim bitmek üzereyken ayağa kalktım,
"Ah, bir şey unuttum hemen döneceğim."
Hızla mutfağa gidip pastayı çıkarttım ve üzerine mumu koydum, hızla yakıp elime aldım ve içeriye ilerledim.
"İyi ki doğdun Jungkookie~!"
Şaşkınlıkla bir bana birde elimdeki pastaya bakarken gözlerindeki doluluk çekti dikkatimi. Pastayı dikkatle önüne koydum ve arkasına geçip kollarımı boynuna sardım.
"Ağlama Kook~"
Pastayı üflemeden hızla arkadına döndü ve bana sıkıca sarıldı. Boynumdaki ıslaklık ağladığının en büyük belirtisiydi.
"Annemin bizi terk ettiği zaman da babam kutlamıştı aynı bu şekilde. O zamanda üzgündüm, elimde yine astım ilacım vardı. O zaman babam daha hasta değildi."
Kendimi geri çekil gözyaşlarını sildim iki elimle, ellerimi çekmek yerine yanaklarını okşadım.
"Hadi mumu üfle, güzel bir dilek tut."
Pastaya döndü ve gözlerini yumdu, birkaç saniye bekleyip mumu üflediğinde hızla ellerimi çırptım.
"Sana bir sürprizim daha var."
"Hediye aldım deme sakın."
"Hediye aldım." Dedim gülümseyerek ve koltuğun arkasına koydum paketi aldım.
"Küçük bir şey ama, kullanışlı olsun dedim." Paketi verdim bunları söylerken. Paketi elimden aldığı gibi masaya koydu ve hızla ayağa kalkıp bana sıkıca sarıldı yine.
"Bana bir şeylet almana gerek yok, sen zaten bana gelen en güzel hediyemsin."
Gözlerimiz ve alınlarımız birleşirken, bir şeylerin alevlendiğini hissettim aramızda. Evet erkendi, fazlasıyla erkendi fakat ne önemi vardı ki.
"Sende öylesin Jungkook, hayatımdaki en güzel şeysin."
Vücutlarımızın birleşikliğinden kalp atışlarını hissetmiştim sağ göğüsümde.
"Jimin, bir şey yapsam bana kızar mısın?"
Alınlarımızı biraz ayırıp gözlerine baktım gülümseyerek,
"Yaptığın veya yapacağın hiçbir şeye kızamam Jungkook."
"Peki, senden bir şey istesem sen yapar mısın?"
"Ne istersen yaparım Jungkook."
Yutkundu ve burnunu hafifçe burnuma sürttü,
"Öp beni Jimin."
••••••••••••••
Ofofofofof ne kadar şerefsiz bir insanım.
~JikookShipperB
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tattooist|Kookmin|✔️
Hayran KurguKüçük bir dövme stüdyosu olan Jeon, ısrarları üzerine Park'ı işe alır. #1 Jeonjungkook (07/04/2019) #1 Parkjimin (09/04/2019)