#Kris#
Her dolunay kurtun ve benim paylaştığımız tek ruh tek bir beden de olurdu. Mental olarak güçlü olan beden diğerinin hakimiyetini kazanıyordu. Ben bebekken bunun çok zor olduğunu söylüyordu annem. Çünkü çok küçük olduğum için hep kurt kazanıyor ve onun bedeninde birleşiyormuşuz. Sonra da bütün evin altını üstünü getirir, bütün gece kırılmadık bir şey bırakmazmışız. Ama ben büyüdükçe benim bedenimde birleşmeye başladık. Yine tedbir amaçlı dolunay gecesini evde Sehun'la geçiriyordum. Toplantının ortasında kaybolmam biraz tuhaf kaçabilirdi sonuçta.
"Ne düşünüyorsun?"
"Hiçbir şey." Evde kimse yokken onunla konuşmayı seviyorum ancak bunu alışkanlık haline getirip insanların içinde de ona cevap verdiğim oluyordu ki bu çok utanç vericiydi.
"Dolunaydan mı korkuyorsun?"
"Hayır... Sence bu sefer kimin bedenin de birleşiriz?"
"Bunun bir önemi yok farkındasın dimi?"
"Yine de merak ediyorum.""Neyi?" Sehun elinde tuttuğu mısır kaselerinden birini bana uzatıp yanıma oturdu.
"Bu akşam olacakları." diye mırıldanırken filmi açtım. Dolunaya daha 1.5 saat vardı. Filmi nerdeyse bitirmeme yeterdi.Zaman ilerledikçe sanki biraz terleyeme başlamıştım. Daha önce hiç böyle olduğunu hatırlamıyordum. Saati kontrol edip dolunayın etkisini göstermesine ne kadar olduğuna baktım. Ama daha sadece yarım saat geçmişti film başlayalı.
"Kris?"
"Efendim"
"Gözlerin parlıyor bu normal mi? Daha önce olduğunu hatırlamıyorum."
"Bilmiyorum bu biraz tuhaf."Bu konuda yorum yapmadığını fark ettiğimde kurdun ayağımın ucunda uyuduğunu gördüm. Önce bir öldü mü diye korkmuştum ama nefesleriyle düzenli bir şekilde inip kalkan göğsü derin bir nefes almamı sağladı. Sanırım kötü bir şey olsaydı uyumazdı.
#Kai#
*Aynı anda başka bir yerde"Kai bir sorun var?" Baek paldır küldür salona daldığında nerdeyse dalmak üzereydim. Bu gün benim için yorucuydu. Sürekli dosyaların peşinde koşmak bana göre değilmiş bunu öğrendim.
"Ne oldu?" Koltukta doğrularak Baekhyun'a oturması için yer verdim. Hemen yanıma oturdu.
"Bunu sana daha önce söylemeliydim biliyorum. Ama ne biliyim ne fark eder diye düşündüm."
"Ne diyorsun Baek hiçbir şey anlamıyorum."
"Kris'in ruhunu hissediyordum."
"Bu da ne demek?"
"Biliyorsun babam ölen ruhları hissedebiliyor. Bundan 25 yıl önce Pekin'e öylesine yolum düştü. Şehir de dolaşırken birden ölü bir ruh hissetmeye başladım. Ve geçen günlerde bu his içimden ayrılmayınca kaçak bir ruh olabileceğini düşündüm. Bu yüzden de onu yer altına götürebilirim diye ruhu takip ettim. Her şeyi beklerdim ama beşikte bir bebek beklemiyordum. Ayrıca ölü falan da değildi. Yaşıyordu ama ruhu ölüymüş gibi hissediliyordu. Tabiki tuhaf bir durumdu ben de babama danışmaya karar verdim. Bana Kris'in kehanetinden bahsetti. Her neslin en büyük çocuğunun ruhunun hep ölü olarak hissedildiğini ama ilk defa melezlerinden birinin Kris'i hissedebildiğini söyledi. Kris'in içleri içinde en güçsüz olanı olduğunu söyleyerek beni başına dikti. İlk başlarda görevim sadece Kris'i izlemekti ama onların yanında olmayı sevdiğimi fark ettim. Neyse konumuza dönersek senin de onu hissedebildiğini sanmıştım. Çünkü sen babam için kaçak ruhları toplarsın ve ilk başta sandım ki Kris için geldin. Ama görüyorum ki Kris'i hissedemiyorsun. Ve şimdi ben de hissedemiyorum."Baek'in anlattıklarını sessizce dinlediğimde kaşlarım çatılmıştı.
"Nasıl yani birden mi gitti o his."
"Evet birden gitti. Yatakta tembellik ediyordum. Ve birden Kris'in ruhunu hissedemedim. Öyle birden kayboldu. 25 yıldır onu hissetmeye öyle alışmışım ki tuhaf bir boşluğa düştüm. Ne olduğunu anlamıyorum."
"Baek ruhların sadece yer altı dünyasına döndüğü zaman hissiyatları kaybolur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOW TO TRAIN YOUR WEREWOLF//Krisyeol//Sekai
FanfictionAynı sayfayı beşinci okuyuşumdan sonra elimdeki kitabı sıkıntıyla yanımdaki masaya bıraktım. İzleniyor olma hissi bir an olsun peşimi bırakmazken kitaba odaklanmak çok zordu. Kafamı kaldırır kaldırmaz verandadaki kurtla göz göze geldim. Kürkü kehrib...