#Kai
Gözümü kamaştıran ışıkla ellerimi gözüme siper ettim. Yataktan kalkmak için doğrulduğumda başıma saplanan ağrı tekrar yatmama sebep olmuştu. Ne çılgın bir geceydi öyle Sehun'nu görmüştüm. Ki kendisi kilometrelerce uzaklardaydı. Bu imkan-sız... diyecektim ki yatağın diğer yanındaki yarı çıplak beden bütün bedenimin kast katı kesilmesine sebep olmuştu. O klişe sahne vardır ya filmlerde, başrol çok içer ve sabah kendini biriyle yatakta bulur. Sonra da eli birden yorgana gider ve kendini kontrol edin. Yemin ediyorum bu içgüdüsel bir hareketti. Yanınızda yarı çıplak bir beden görünce kendi durumunuzu kontrol ediyordunuz.
Neyseki altımda pantolonum duruyordu. Ki bu iyi bir şey olabilirdi. Sanırım... Peki yanımdaki beden kime aitti o zaman? Ve neden ikimiz de yarı çıplaktı. Eee şu durumda ikinci hamlem yorganı kaldırıp onu kontrol etmek olmuştu. Yani normal koşullarda sakso çekmekten hoşlanmazdım ama dün gece normal bir koşulda değildi.
Yanımdaki beden hareketlenip bana doğru döndüğünde nefesim kesildi. Sanırım hala sarhoştum. Gözlerim bana neden böyle oyunlar oynuyordu.
"Uyandın mı?" sesi de nasıl benziyor be. Ben de iyice kafayı sıyırdım herhalde. Bu şizofreninin kaçıncı seviyesi oluyordu.
"Sehun" sesim oldukça kısık çıkmıştı ama Sehun'nun uykuyla kapanan gözlerine rağmen beni duyduğunu belirten bir mırıltı bıraktı.
"Hmmm"
"Dün gece sarhoştum şimdi de rüya mı görüyorum?"
Kısık bir kahkaha duyuldu odanın içinde. Sehun gözünü açamayacak kadar uykulu yüzüyle bana gülümseyerek doğruldu. "Dün gece gerçekten sarhoştun ama şuan rüya görmüyorsun. Yani bilemiyorum ikimizin aynı rüyada olması mümkün mü?"
"Anlamıyorum neden yarı çıplağız?"
Sehun'nun yüzündeki gülümseme daha da yayılırken odanın sol tarafındaki küçük koridordan bir odaya girdi. Arkasından kapıya bakmaya devam ettim. Ben Hades'in oğlu lanetli Kim Jongin, Sehun'la birlikte olduğuma değil geceyi hatırlamadığıma yanıyordum. Tek hakkımı da kullanıp hatırlamıyor oluşum nasıl bır şansızlıktı.
Sehun banyo olduğunu düşündüğüm odada çok az durup geri döndüğünde beni aynı yerde şaşkın ördek yavrusu gibi onu beklerken bulmayı hiç aklından geçirmemiş olmalı ki bir an koridordu durup öylece bakıştık.
"Sehun aramızda bir şey oldu mu gerçekten?"
"Bilmiyorum, hatırlarmıyor musun?" tekrar küçük bir kıkırtı. Ve yüzünden akan birkaç damla suya takılı kalmıştım.
"Hayır hatırlamıyorum"
"Ben de" diyerek omuz silkti. Bir dolap açıp eline ilk geçirdiği şeyi üzerine giydi. Bir sweetshirt de benim için çıkardıktan sonra yatağın yanındaki masanın üzerinden telefonunu aldı. Ben hala yatağın üzerinde bana çıkardığı sweetshirte bakarken telefonunda biriyle mesajlaşmaya başlamıştı. Dün gece ne olduğunu biri bana söylemezse kesinlikle ağlamaya başlayacaktım şimdi.
"Sehun-" yataktaki sweetshirtü es geçip yatağın diğer ucuna, yanına ilerledim. Daha ben ağzımı açmadan Sehun konuşmaya başlamıştı.
"Baekhyun mesaj attı. Kyungsoo seni bekliyormuş." durdu. Önce çıplak göğsüne sonrada yatağa bıraktığı dokunulmamış sweetshirte baktı. "Bu arada Kyungsoo kim?"
***
Soo'nun ellerindeki alışveriş poşetlerine bakılırsa birileri yine yenik düşmüştü. Ellerindekiler bagaja yerleştirdikten sonra sürücü koltuğuna doğru yürüdü. Baekhyun ön koltuğa çoktan kurulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOW TO TRAIN YOUR WEREWOLF//Krisyeol//Sekai
FanfictionAynı sayfayı beşinci okuyuşumdan sonra elimdeki kitabı sıkıntıyla yanımdaki masaya bıraktım. İzleniyor olma hissi bir an olsun peşimi bırakmazken kitaba odaklanmak çok zordu. Kafamı kaldırır kaldırmaz verandadaki kurtla göz göze geldim. Kürkü kehrib...