•0.0•

46 0 0
                                    

Babamla bir yere çıkmıştık ve her zaman olduğu gibi ciddi bir kavga etmiştik. Arabada giderken zaten yoldan dolayı da sürekli bağırıyordu ve ben iğrenç bir durumdaydım.

"Baba beni Junmyeon'da indirir misin?"

"SAÇMA SAPAN KONUŞMA EVE GİDİYORUZ!"

"BENİ JUNMYEON'DA İNDİRİR MİSİN?!"

Sinirle arabayı sürüp beni Junmyeon'un evinin önüne getirdi. Ben kemerimi çözerken yüzüme bakmadı.

"Akşam beni eve beklemeyin." Deyip sinirle kapıyı çarptım.

Tek bir kelime bile söylemeden, içeri girip girmediğime bakmadan arabayı aniden sürdü ve gitti. Çok sinirlenmişti ama en az bende onun kadar sinirliydim. Kalbimin son zerresine kadar kırmış ve asla geri çekilmek istememişti. Bazen beni çok zorluyor ve üzüyordu her ne kadar yaptıklarına göz yummaya çalışsam da bir yerden sonra patlıyordum. Hava yağmurluydu. Güvenliğe Junmyeon'un oturduğu dairenin numarasını ve ismini söylemiştim. Güvenlik evde olmadığını söyleyip beni içeri almadı. Daha sonra hatırlamıştım o gün Junmyeon arkadaşlarıylaydı ve evde olmayacaktı. Biraz ıslanmıştım. Junmyeon'a mesaj atıp eğlencesini bozmak istemedim ve evine geldiğimi söylemedim. Bir yandan ağlıyordum. Yüzüme düşen yağmur damlaları ve gözyaşlarım birbirine karışmıştı. Nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Bir kafeye girdim. Kendime ne söylediğimi tam hatırlamıyordum. Garsonda yüzümün haline şaşırmış olsa gerek tuhaf bir şekilde bakıyordu bana. Kim bilir ne haldeydim. Yolda yürüdüğüm zaman boyunca ağlamıştım ve hala da ağlıyordum. Telefonum aklıma geldi. Gözlerimdeki yaşların süzülüşü durmazken zar zor görerek telefona baktım. Birkaç arkadaşımdan mesaj vardı, annem ve babam telefonumu sürekli aramış bir ton cevapsız arama da vardı. Zaten telefona bu halde bakamayacağım için telefonumu komple kapattım. Telefonumu çantama attığımda kahvem gelmişti. Ne istediğimi o an fark etmiştim. Garson sanki bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sormak istercesine bakıyordu. Ama soramadı. Gerçekten o kadar kötü mü görünüyordum merak ediyordum çünkü etraftaki insanlar da kafayı yemişim gibi bakıyordu bana. Bu durum beni güldürdü. Kendi kendime hafifçe kahkaha attım. Gülerek ve kafamı sağa sola sallayarak kahvemi elime aldım ve bir yudum içtim. Ellerimin aşırı derecede soğuk olduğunu o an fark ettim. Resmen kanım çekilmişti. Saçlarım yavaş yavaş kurumaya başlamıştı. Belli ki uzun süre dışarıda yağmurda kalmıştım. Zaman kavramını bende yitirmişti ama bildiğim tek şey havanın karardığıydı. Hayatımı mahveden ve beni üzen ne varsa aklıma gelip gözyaşlarımın dinmesini engelliyordu. Bu akşam da iki akşam önceki gibi ya hastanede bitecekti ya da olduğum yerde bayılıp kalacaktım. Ya da hiçbir şey olmayacaktı kimsenin umurunda olmayacaktım ve bir şekilde en geç haliyle eve dönecektim. İki akşam önce hastanede serum yiyordum. Herkes midemin bozulduğunu düşünse de ben ondan olmadığını biliyordum. Stres ve ailemin davranışları beni fazlasıyla üzmüş ve doğal olarak bu mideme vurmuştu. Zaten midem çok hassas olduğu için hemen etkilenmişti ve kusmuştum. Kustuğumu kimse fark etmediği an aslında ne kadar yalnız olduğumu anladım çünkü kimse sesimi duymamış eğlenmeye devam etmişti. Gidip yanlarına iyi olmadığımı söylediğim an hastaneye gitmiştim ve bir serum yiyip eve dönmüştüm. Şu an da midem tabi ki yine bulanıyor ve yanıyordu. Burnumun akması hiç durmuyor sürekli akıyordu. Tuvalete gitme ihtiyacı hissetmiştim. Zaten kafe biraz boşalmıştı. Tuvalete girdiğimde yüzümü fark ettim. Gözlerim aşırı derecede şişmiş dudaklarım mosmor olmuştu. Rengim beyaz ve sarı arası bir renk almış ellerim titriyordu. Burnum kıpkırmızı olmuş başıma şiddetli bir ağrı girmişti. Yüzümü suyla yıkadıktan sonra ellerimi ve yüzümü kuruladım. Güzelce burnumu sildim ve ellerimi lavaboya dayayarak ağlamamın biraz dinmesini bekledim. Biraz daha iyi olduğumu düşündüğümde masaya gittim ve oturdum. Kahvem biraz soğumuştu. Yine de ellerimden soğuk olamayacağı için biraz olsun ısınmak için elime aldım ve içtim. Artık daha iyiydim. En azından gözyaşlarım eskisi kadar çok akmıyordu. Tek tük birkaç insan kalmıştı kafede. Kahvemi koyarken tabağın altında bir not olduğunu gördüm. Notu elime aldım ve etrafıma bakındım. Bırakan kişi sonuçta okuduğumu ve yüz ifademi görmek isteyecekti ama kimse bana bakmıyordu. Notu açtım. Not bayağı uzundu.

Notes •XiuChenWhere stories live. Discover now