Bölüm -1-

18 7 2
                                    




          


Notlarıma yazdığım bir adresi daha görüşmeye geldiğim yerden çıkarken silmiştim. Gün boyu tam altı kafe gezmiştim ve son üç adresim kaldı. Aslında buralarda olabildiğince çok kafe var ama kimisi işlek değil kimisi köhne yerlerde. Aldığım burs ihtiyaçlarımı neredeyse tam anlamıyla karşılıyor fakat öğrenci evinde tek başıma kaldığım için faturalara, kiraya yetişemez oldum. Her ay ailesinden para isteyen biri de değilim. Zor durumda kalırsam istiyorum. Onun dışında zaten ben istemeden babamın göndermişliği çok oluyor.

"Merhaba!" diyerek yedinci adresimdeki kafeye girdim.

Orta yaşlarda bir adam yanıma gelip "Buyurun. Hoş geldiniz. Şuraya alabilirim sizi." diyerek sol taraftaki boş bir masayı işaret etti eliyle.

"Aslında müşteri olarak gelmedim. İş için gelmiştim." Dedim kendimden emin  bir tavırla.

Adam anlayamadığım bir şekilde memnuniyetle yüzüme bakıp "Biraz önce elemanlarımla akşam çıkışta kapıya eleman alımı için yazı yazmamız gerektiğini konuşuyorduk. İsterseniz oturup konuşalım." Dedi.  Çok mutlu olmuşa benziyordu. Orta yaşlarının ortasında, saçları beyazlamaya başlamış benden biraz kısa bir adamdı.

Gösterdiği masaya oturdum. "Bir şey içer misiniz?"

"Bir çay alabilirim aslında." Dedim gülümseyerek. "Oğuz! Oğlum bize iki çay getirir misin?" diye garsona seslendi. Kafenin çok hoş bir havası vardı. Koltuk ve masaların her biri birbiriyle uyumluydu. Son dönemin popüler şarkıları çalıyordu. Biraz daha gençlere hitap eden bir kafeydi. Çalışanların hepsi güler yüzlü duruyorlardı.

Çok geçmeden çaylarımız gelmişti. "Adını ve yaşını öğrenebilir miyim?"

"Çağla. 20 yaşındayım. Üniversite 2.sınıf öğrencisiyim." Dedikten sonra sıcak çayımdan bir yudum alıp masaya geri bıraktım. "Çok güzel Çağla.Ben de Mehmet. Memnun oldum." Dedi ve devam etti "Elemanlarım da neredeyse seninle yaşıtlar. Ben elemanlarımı alırken garson yada mutfak elemanı diye ayırt ederek almıyorum. Yeri geldiğinde garsonluk yapıp yeri geldiğinde mutfakta çalışman gerekebilir eğer işe girersen." Dedi Mehmet Bey.

"Anlıyorum. Her ikisini de yapabilirim. Daha önce bir tanıdığımın da kafesi vardı oraya neredeyse her gün yardım ederdim. Profesyonel olmasam da tecrübem var." Dedim

"Gayet iyi. En azından biraz olsun işi biliyorsun. O zaman benim için tamamdır. Sen numaramı kaydedip bana ders saatlerini atarsan çok iyi olur. Okuyan elemanlarıma ders saatleri dışında çalışma programı hazırlıyorum. Haftada bir günde izin hakkınız oluyor." Dedi. Çok şükür sonunda iş bulabilmiştim ve buranın sahibi Mehmet Bey inanılmaz anlayışlı birine benziyordu. Bugün gezdiğim yerlerde genel olarak ders saatlerimde çalışamayacağım için kabul etmemişlerdi.

Adamın yani yeni patronumun numarasını alıp elini sıktıktan sonra kafeden çıktığım. Durağa doğru yürürken telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkardığımda arayan Berindi. Berin ile üniversite tercihleri açıklandığında kayıt yaptırmaya geldiğimde tanışmıştık ve aynı sınıftaydık. Burada edindiğim arkadaşlarımı ve arkadaş grubumdaki herkesi çok seviyordum ama Berin benim için çok özeldi. Yaşadığım o faciayı sadece ona anlatmıştım. Aklıma her geldiğinde kötü olduğumda krize girdiğimde her zaman yanımda olmuştu. Ve ben açmadığım sürece bir kere bile o konuyu açmış değildir. O konu...

"Efendim?" diyerek telefonu açtım. "Neredesin bebeğim? Halledebildin mi bari?"

"Evet evet hallettim. Sonunda buldum bir yer." Dedim.

"Oh süper! Okuldayım ben gel haydi seni bekliyoruz. Bir şeyler içer sonra derse gireriz."

"On beş dakikaya geliyorum." Deyip telefonu kapattım ve gelen otobüse bindim.

Kampüse indiğimde bizim fakültenin kantinine doğru yola koyuldum. Tam Berin'i gördüğümde elimi havaya kaldıracakken kapüşon kafama geçirildi ve kim olduğunu anlayamadığım biri kafamı kolunun altına alıp sevmeye başladı. Zorla kurtulup kapüşonumu açtığımda Ozan olduğunu görebildim. Bütün saçlarım birbirine girmişti ve bir kısmı yüzüme düşmüştü. İşaret parmağımla yüzümü gösterip "Saçlarıma bakar mısın?" dedim. "Dur sakın kıpırdama!" dedi ve ben yine ne olduğunu anlayamamıştım. Cebinden telefonunu çıkarıp resmimi çekti ve ikimiz birden kahkaha atmaya başladık. Üstüne birde benim bu halimle selfie çektik.

Saçlarımı elimle düzelttikten sonra kantine Berin'lerin yanına gittik. "Çağla ve Ozan da geldiğine göre artık bir şeyler içebiliriz." Dedi Onur zafer kazanmışcasına. Oturduğumuz çardağın masasına hepimiz cebimizden bozukları ortaya attık. Cem hepsini alıp yaklaşık on dakika sonra elinde tepsiyle çay ve kahvelerle gelmişti.

Kahvemden bir yudum alıp bize doğru gelmekte olan Çağın'a baktım. Bu çocuğa oldum olası kanım ısınmamıştır. Ukala değil de daha çok kendini beğenmiş bir tavrı vardı. Hiçbir şey beğenmeyen, her şeye sahip olabileceğini düşünen bir tipti. "Acele etmeseydiniz de okul kantini yerine başka bir yerde ders çıkışı içseydik şunları." Dedi ellerini saçlarında gezdirerek. "Niye dışarıda kahve altında yapılıyor da bunlara fare zehri mi katıyorlar." Dedim ve dememle birlikte Berin ve Ozanın kahkaha atması bir oldu. Aslında şakayla karışık biraz laf sokmuştum. Asla tahammülüm yok böyle insanlara. Tamam biz de dışarıda içiyoruz yiyoruz ama hiçbir şeyi küçümsemiyoruz. Özünde iyi bir çocuk olabilirdi bize hiçbir zararı dokunmamıştı. Ama böyle kendini beğenmiş laflara falan gerçekten gıcık oluyordum.

Cebinden telefonunu çıkarıp "Artık derse girmeliyiz." Dedi Onur. Ve hepimiz sürü halinde sınıfa girdik.

Yaklaşık yarım saat geçmişti ama dersten sonra yeni işe gidecek olmamın heyecanıyla hiçbir şey anlamamıştım.

Bir saatin sonunda ders bitmişti. Çok şükür üç beş not tutabilmiştim. Defterlerimi çantama koyarken Onur "Bugün başlıyor musun işe?" diye sordu. "Evet bugün başlıyorum." Zafer kazanmışcasına gülüyordum.

Okuldan çıkıp ilk otobüsle kafeye gittim. Girdiğimde patronum beni karşıladı. "Hoş geldin Çağla erken geleceğini tahmin etmiyordum." Deyip gülümsedi ve elimi sıktı. "Şansıma dersim erken bitti. Bende hemen buraya geldim." Dedim. "İyi etmişsin. Gel seni elemanlarımla tanıştırayım." Dedi ve tek tek hepsiyle tanıştırdı. Çoğu yaşıtımdı. Bir kaçı bizim okuldaydı göz aşinalığım vardı. Adının Serap olduğunu öğrendiğim kız bana belime bağlamam için bir önlük verdi ve "Tekrar hayırlı olsun Çağla." Deyip gülümsedi. "Teşekkür ederim." Dedim ve uzattığı önlüğü aldım.

"Ooo babanızın sözünü dinleyip teşrif edebilmişsiniz. Çok sevindim." Patronum kahkaha atarak biriyle konuşuyordu. Önlüğü belime bağladığımda tanıdık bir ses duydum "Gerçekten çok sağ ol Mehmet amca. Ne zamandır gelmediğimi öğrenmiş. Artık nasıl duyduysa." Kafamı çevirdiğimde ağzımdan sessiz bir şekilde "Yok artık!" nidası döküldü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 04, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MAVİ SÜRGÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin