6 -FİNAL-

9 1 0
                                    

Ben Arya KORKMAZ. Kormkmaz holdingin sahibi, ceosuyum. Bugün bu vasiyetnameyi yazmamın sebebi kendimi pekte iyi hissetmemem. Sizlere içimi tamamiyle açacağım. Eşim ve çocuklarım vefat ettikten sonra hali hazırda büyük bir düşüş yaşadım. Ki bunu herkes gözleriyle gördü. Daha fazla dayanabileceğimi zannetmiyorum. Çocuklarım, eşim. Ben onları canımdan çok sevdim, fakat onlar benden alındı. İsyan değil bu, katiyen öyle anlaşılmasın lütfen. Belkide olması gereken budur. Allah, der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım... ve ekler , o'nsuz yaşayamam deme, seni o'nsuz da yaşatırım... ve mevsimler geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur.. aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya işte.. olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.. düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın.. en garibi de budur ya, öldüm der durur, yine de yaşarsın. Ben kendimde o yaşama duygusunu hissetmiyorum.

Velasıl kelam sadede geleyim ben. Ben Arya KORKMAZ. Holdingimin tamamının yetim çocuklar için kullanılmasını istiyorum. Ayrıca işçilerime 2 aylık maaşlarının verilmesinide. Kimisi evli, kimisi bekar, kimisi ailesine bakıyor. Bundan dolayı 2 aylık maaşlarının verilmesini istiyorum.

Mutlu olun, beni de mutlu bilin.

Arya KORKMAZ

Arya gülümsedi ve elindeki vasiyetnameyi sehpaya koyup evden çıktı. Arabasına bindi, eşi ve çocuklarının kabrine sürmeye başladı. Gözünden yaş çenesine doğru yol aldı. Yapacağı şeyden çok korkuyor bir yerden de çok mutlu oluyordu. Artık sevdiklerine kavuşabilecekti. Çokta uzakta olmayan mezarlığa geldiğinde arabasından yavaşça indi ve eşiyle çocuklarının mezarının başında durdu. Derin bir nefes aldı, o an tüm ciğerleri yandı. Göğsüne sanki taş koymuşlardı. 'Bu ne ağırlık böyle yarabbim. ' diye düşünmeden yapamadı. Yeniden bir nefes çekti ciğerine doğru ve eşinin ayaklarının ucuna oturup toprağında gezdirdi elini.

"Balım. Bak ben geldim. Hadi kalk, kalsana, sarıl bana. Beni üzgün gördüğünde dayanamazdın sen hemen sarılırdın. Şimdi çok üzgünüm, neden sarılmıyorsun? - Gözlerinden sicim gibi akan yaşlarını elinin tersiyle sildi ve akan burnunu çekti.- Hayatım yapamıyorum artık sizsiz. O dik duran ben, kimseye eyvallahı olmayan ben, bükülüyorum bal, kambur kaldım. Üzerimde tonla yük var, herşey sarpa sarmış bir durumda. Birisi olsun diyorum yanımda, herkes mi itici gelir. Hiçbiri bir sen yapamaz ama şirketi ayakta tutmak zorundaydım fakat onu da yapamadım. Çok zorlanıyorum,hemde çok.

Asrın ve Aras nasıl? İyilerdir inşallah. Bal lokmalarım, ne de çok özledim onları. Ama gelicem yanınıza. Bu akşam sizinleyim bebeklerim. - Elini çocuklarının mezar taşına sürdü ve gülümsedi. Sanki onları sever gibi.- Akşam o zaman hep beraberiz. Anlaştık o vakit, ben gideyim artık hazırlamam gereken bir ip var. " Arya güldü ve mezarlara doğru bir öpücük atıp çıktı oradan. Arabaya bindi ve birden bir kahkaha tufanı koptu. Sinirleri bozulmuştu ve kendini gülmekten alı koyamıyordu. Derin derin nefes aldı ve kendini sakinleştiridi. Fakat her an bir daha gülcekmiş gibi hissediyordu. Sakince arabasını çalıştırdı ve evine doğru sürdü.

Eve geldiğinde hızlıca içeri girdi ve alt kata inip depoya girdi. Ulaş'ın bir an dağa tırmanması çok hoşuna gitti çünkü evde halat vardı. Depoda rafta duran halatı aldı ve üst kata çıktı. Şimdi bunu nereye bağlayabilirdi? Etrafına bakındı fakat hiç bir şey göremedi. Kafasını yukarı kaldırmasıyla odanın ortasından geçen merdiven basamağına aşkla baktı. Hızlıca basamakları çıktı ve halatı bağlayarak aşağıya indi. Hayatın tam altına sandalyeyi koydu ve öylece durarak yaptığı şeye baktı.

Bunu gerçekten yapabilecek miydim? Bilmiyordum. Bir anda tüm hayatım gözümün önünde canlandı. Bu hayatta galiba en güzel şey olan zengin olmamdı. Aslında dünyadaki herkes zengindi. Peki ya zenginliğin elimize getirdiği bir şey var mıydı? HAYIR. Arabam, evim, bir kariyerim, büyük bir holdingim vardı. Ama mutlu muydum? HAYIR.
Masanın üzerinde duran vasiyetnameyi elime aldım ve gözden geçirdim. Doğru olan bu değildi biliyorum ama kendimi başka türlü avutabileceğimi sanmıyordum. Tekrar halata çevirdim gözlerimi. Yutkundum ve derin bir nefesektim ciğerlerime doğru. Bunlar son nefeslerindi.

Elimdeki vasiyetnameye baktım yeniden. Kimsem kalmamıştı bu dünyada; eşim, çocuklarım, annem, babam hiç kimsem. Gözümdeki yaşlarla tavandan aşağıya sarkan ipe baktım. Ne kadar yanlış olduğunu bilsem de bir yaş çeneme doğru yol aldı. Elimdeki kağıdı masanın üzerine koyarak sandalyenin üzerine çıktım. Boğazımdaki yumru yutkunmamı engelliyordu. Ağlamak istiyordum, hemde hıçkıra hıçkıra ama o düğüm bir türlü izin vermiyordu. Titreyen ellerimle ipi boğazıma geçirdim. Geriye sadece ayağımın altındaki sandalyeyi itmek kalmıştı.

"Bir, iki... " Derin bir nefes daha çektim ciğerlerime doğru. Yapamıyordum. Ölmeyi bile beceremiyordum. Ayaklarımı sandalyenin ucuna getirdim." Üç deyince iticeksin ayağının altındakini neydi bunu bu kadar zor yapan ki? Hadi yaparsın çocukların için, eşin için. " Gözlerimi sıkıca yumdum ve ayağımın altından itmeye başladım yavaşça. Taki gözüme doğru gelen ışıkla durmam bir oldu. Ne ışığı ya? Gözlerimi hafifçe araladım ve karşımda duran Ulaş, Aras ve Asrınla karşı karşıya kaldım.

" Annemmm. " koşarak bacaklarıma sarılan çocuklarımla şok geçirdim. Hissediyordum. Sarıldıklarını hissediyordum. 'Öldüm ben, kesin öldüm. Ama cennet değil cehennemde olmam lazım.' Boynumdaki ipi çıkarttım ve dizlerimin kırıp yavaşça elimi çocukların saçlarına götüruyor. "Hissediyorum. Çok saçma ya elimde saç tutamını hissediyorum." Gözlerinden akan yaşlarla sandalyeden inip çocuklarını kollarının asarına alıp öpücüklere boğmaya başlıyor. "Ballarım, kokunuza kurban olsun anneniz sizin." kolundan tutulup kaldırılmasıyla kocasıyla göz göze geldi Arya. "Fazla zamanımız yok güzelim buradan çıkmamız lazım, herşeyi sana anlatacağım ama ilk önce buradan gitmeliyiz. Hadi çocuklar geçin kapıdan geliyoruz." Çocuklar hızlıca kapıdan geçtikten sonra Ulaş karısını hızla kolları arasına aldı ve nefesini doyasıya içime çekti. "Nasıl yaparsın, nasıl kıyarsın canına? Ben o canda can buldum sen nasıl o canı öldürmeye kalkarsın? Bunların hepsini konuşacağız ama ilk önce buradan çıkmalıyız. Hadi." Arya dan ayrılan Ulaş eşinin elini tuttuğu gibi kapıdan çıktı ve o an tüm hayatları bir anda değişti.

Arya çıktıkları kapıya baktığında oranın aslında bir kapı değil bir küre olduğunu gördü. İçerisinde ne var ne yoksa yıkılıyordu. Evler, iş yerleri, herşey yok oluyordu. Bu da neydi böyle? Gözlerini kısarak oraya iyice yaklaştı, kendi evini vede şirketinin yıkıldığını gördüğünde hıçkıra hıçkıra ağlamaya çoktan başlamıştı. "Ulaş bu ne? Bana bir şeyler söyle neler oluyor?" Ulaş eşinin elinden tuttu ve ona dönmesini sağladı. "Yalan olan dünyamız, yıkılıyor. Çünkü o dünya senin hayal ürünün, senin oyun alanınmış." Arya nın kafası fazlasıyla karışmıştı. Neyden bahsediyordu bu adam? "Ne diyorsun sen düzgün anlat şunları." Ulaş Arya'yı koltuğa doğru çekti ve oturttu. "Orası senin dünyan. Senin hayal ürünün. Orayı fark etmeden yöneten kişi sendin. Bizim araba kazası geçirmemiz, senin orada tek kalman, Semra'nın seni bırakmaması, hepsi senin isteklerin. Oranın yöneticisi sendin ve şuanda gerçek dünyaya geldik. Ölen kim varsa hepsi burada. " Arya bir hışım ayaklandı ve bağrınmaya başladı." Ben kimsenin ölmesini istemedim, hele sizin asla istemedim. Neyin kafasını yaşıyorsun sen Ulaş, delirdin mi? " Arya nın göğsüne giren ağrı, kalbinin sıkışması derin derin nefes alması hiç hayra alamet değildi. Ne oluyordu? Şimdi bitti dediğinde yeniden ne başlıyordu?

İki tür nokta var
Biri önüne ve ardına bakar,
Biri ardına bakmaz
Ardını noktalar.

Özdemir ASAF

-SON-

Benim Dünyam | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin