"Jaebum, Mark'a nasıl olduğunu sorsana yanına gidip. Beni hatırlaması konusunda endişeleniyorum."
Bunun üzerine Jaebum kafasını sallayarak masadan kalkmıştı. Mark'ın yanına gittiğinde Mark şaşırmıştı ama belli etmeden kısa bir süre baktı sadece ona. Tekrar önüne döndü ve dün geceyi zihninde canlandırmaya çalıştı.
O sırada Jinyoung ve BamBam, Jackson'ın yanına gelmiş olayı sorguluyorlardı. Jackson ise Jaebum ile Mark'ı izlerken olayları anlatmaya çalışıyordu.
Dün gece bara gittiklerinde Mark hâlâ sarhoş, Youngjae ise sızmıştı. Jackson, Mark'ın yanına gitmiş, sevdiğinin yüzünü yakından incelemenin mutluluğunu yaşamıştı.
Mark sürekli "Geldin mi? Sen misin?" gibi sorular sorarken Jackson bunların kendisine olduğunu düşününce tuhaf hissetmişti. Bir süre sarhoş haline rağmen Mark ile konuşmuştu. O sıra Jaebum'da Youngjae ile ilgileniyordu.
Jackson sevdiğinin gül gibi yüzüne bakarken iç çekti. Gerçek bir güldü. Dokunuyordu ama kanatıyordu elini bir diken misali. En çok da kalbini kanatıyordu. Ama gülü alabilmenin tek yoluydu dikenine katlanmak. Mark'ın keskin ve güzel yüzü de bir parçasıydı bu kusursuz gülün. Dikeni bile güzeldi ya Jackson için. Kanatışı bile ayrı güzeldi.
Jackson ihmal etmeyerek Mark'ın telefonunu aldı ve son mesajları sildi. Sabah uyandığında görmesini istemiyordu.
Mark'ı kucağına alıp arabaya götürdükten bir süre sonra Jaebum'da Youngjae ile gelmişti. Arabaya yerleştikten sonra Jackson, Mark'ın evini bildiğinden Jaebum'u oraya yönlendirmişti.
Geldiklerinde Mark'ın cebinden anahtarını alarak ikisini içeriye sokmuşlar ve yatağa yerleştirmişlerdi. Ardından oradan ayrılarak uzun geceyi sona erdirmişlerdi.
Jaebum Mark'ın yanına oturup ona baktı.
"Daha iyi misin Mark? Dün gece bayağı sarhoştun."
Mark anında bu soru ile Jaebum'a dönmüştü.
"Bizi eve bırakan sen miydin?"
"Evet, bendim. O ara ben de bardaydım ve ikinizi gördüm, yardım etmek istedim."
Dakikalar boyu Mark, Jaebum'un yüzüne rahatsız edici bir şekilde bakmıştı. Ardından yavaş bir şekilde konuşmuştu.
"Teşekkürler. Ama.. Yanında biri olmadığına emin misin?"
"Evet, neden ki?"
Kısa bir süre duraksadı yine, düşünmeye çalışıyordu.
"Çünkü dün geceye dair aklımda canlanan bazı görüntüler var. Mesela bazı mesajlar, sabah uyandığımda asla bulamadığım mesajlar... Ve bir yüz. Bu kesinlikle seninki değildi.
Daha çok..."Etrafa bakındı uzunca, ardından görmeyi beklediği bedeni farketti ve işaret etti.
"Onun gibiydi, tıpatıp. En azından hatırladığım kadarıyla."
Jaebum, Mark'ın hatırlamasını beklemediği için saşmıştı bu duruma ama belli etmedi de bunu.
"Yanılıyorsun sanırım, yanımda değildi."
Mark hâlâ Jackson'dan gözlerini ayırmamıştı. Jackson, Jinyoung ve BamBam'de Mark'a bakıyordu.
"Genelde sarhoşken hatırladığım şeyler doğru çıkar."
"Orada olmayan bir kişinin hayalini kuruyorsun. Her neyse, bu beni pek de ilgilendirmez. Ben üzerime düşeni yaptım ve iyi olduğuna da kanaat getirdim. Görüşürüz."
Jaebum ayaklandı ve dikkat çekmemek için Jackson'ın yanına değil başka tarafa gitti. Mark ise bakışlarını sürdürüyordu. Jackson, Jaebum gidince Jinyoung ile BamBam'e dönmüştü.
"Bu niye sürekli bize baktı?"
"Hyung, anlamış olabilir mi?
Jackson, BamBam ve Jinyoung'a karşılık yere bakıp derin bir nefes verdi.
"Bilmiyorum Bam, bilmiyorum."
Texting olmayan bir bölüm evet
Düşüncelerinizi görmek isterim lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyinSizi seviyorum, MarkSon'lı akşamlar💜
![](https://img.wattpad.com/cover/165268071-288-k921749.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love is not the appearance - markson
Fanfiction"Sen gösterebilir misin ona gerçek aşkı?" Jackson bir süre öylece tereddütle Jaebum'a bakmış ardından yandan bir gülüş atmıştı. "Gösterebilirim."