~20~

183 30 1
                                    

Ertesi gün Jackson gün içinde Mark gelir diye tereddütle etrafına bakmıştı ama Mark'ı hiç görememişti bile. Bu onu bir nebze olsun rahatlatıyordu ama bugün Mark'ın ezbere bildiği o güzel yüzünü göremediği için kötü de hissediyordu. Çıkış saati geldiğinde farkında olmadan hızlı hızlı ilerliyordu.

Mark ise yetiştirmesi gereken işleri olduğundan gün boyunca sınıftan çıkamamıştı. Ve gün boyunca yaptığı her şeye küfürler savururken o an tek isteği Jackson ile konuşmaktı. Nihayet çıkış saati geldiğinde kendini hemen dışarı attı. Etrafını süzerken aradığı bedenin hızla ilerlediğini görünce peşinden koşturmaya başladı.

En sonunda kolundan tutup yakaladığında nefes nefese kalmıştı. Jackson arkasına döndüğünde Mark'ı görünce şaşırmıştı. Üstelik okul kıyafetlerinin üstünde olması okulda olduğunu gösterirdi. Aklındaki sormak istediği deli soruları bir rafa kaldırdı ve yüzüne anlamsız bir bakış takındı.

"Neden beklemedin?"

Mark'ın sorusuna karşılık hafifçe alayla güldü. Tabii bunun anlamını Mark anlamayacaktı. Beklemek.. Jackson zaten uzun zamandır bekliyordu.

"Gün içinde gelip konuşsaydın, işim var Mark."

"Gelemedim. Şansıma işte, sınıftan bile çıkamadım."

"Ama bu benim suçum değil ve işim var."

"Bana ayırabileceğin 5 dakika olduğunu düşünüyorum Jackson."

"Yanlış düşünüyorsun."

"Jackson."

Mark, Jackson'ın üzerine doğru birkaç adım daha attı.

"Her şeyden çok daha eminim sen olduğuna. Ne yaparsan yap hislerimin ve düşüncemin yanılmadığına eminim."

Mark'ın derin bakışlarına ve sözlerine karşılık Jackson yutkunmuştu. Ne diyeceğini bilememişti. Öylece bakmaya devam etti.

Mark daha da yaklaştı Jackson'a. Bedenleri arasında az bir mesafe vardı. Hafifçe yüzünü okşadı o narin elleriyle. Jackson'ın nefesi tükenmişti adeta. Mantıklı düşünemiyordu o an. Şu an onun için ömre bedeldi.

Mark, Jackson'ın gözlerinin içine o kadar samimi ve sıcak bakıyordu ki, Jackson iki çift gözde kendini kaybetmişti.

"Gözlerinin içine bakarken yabancılık çekmiyorum biliyor musun Jackson? Bunca zamandır konuştuğum, sevdiğim adamın gözlerini görüyorum gözlerinde. İstediğin kadar inkar et Jackson. O olduğunu kanıtlayacağım."

Kısa bir süre daha durup yüzünü inceledi Mark, Jackson'ın. Ardından bir şey demeden usulca geri çekildi ve küçük bir gülümseme ile ona veda ederek uzaklaştı.

Jackson, Mark'ın arkasından bakarken bacaklarının tutmadığını hissetti. Hemen bir yere oturarak olayları idrak etmeye çalıştı. Az önce ne olmuştu? Kalbi neden durmak bilmiyordu?

Kendi soruları ile baş başa kalan Jackson tüm gün boyu yaşanan bu dakikaların güzelliğini aklında defalarca canlandırdı.


Düşününce kalbim bir hoş oluyor arkadaşlar.....

Umarım beğenmişsinizdir💙



love is not the appearance - marksonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin