Güneş doğudan usulca yükselmeye başlarken,O aceleyle avını tüketmekle meşguldü.Güneş etrafında dans ederken açlığı katlanıyordu ve bu zamanlar av bulmakta sorun yaşıyordu.
Buraya geldiğinden beri mekanın her türden sakini ya av olmuş yada kaçmıştı.Şimdi bu çorak arazide yerden sinsice yükselen sarı otlar ve güneşle yıkanmaktan rengi değişmiş kayalar bulunuyordu sadece.
Bir yangın.Burada eskilerden kalma bir felaketin izlerini fark edebiliyordu.Ondan kaçamayacak,fark edilmesi zor izler.
Güneşi üzerinde hissetmeye başlayınca avının kalanınıda özensizce tüketti ve 'in' olarak kullandığı deliğe kaçtı.
Uzak Batı'da,Avathar'da sahip olduğu gibi bir mekana sahip değildi artık.Işık ulaşılamaz bir yere kaçmıştı ve ağları ışığı örtemiyor,karanlığa katamıyordu.Bununla birlikte Ona ulaşan her zerresi Ungoliant'ı ölçülemez bir arzuyla tutuşturuyordu.
Bu ölmüş mekandan gitmeyi istemişti,istiyordu ama bunu yapacak iradeyi kendisinde bulamıyordu.
Açlık asla tatmin olunamaz bir duyguydu ve bir yolculukta Onunla baş edecek güce sahip değildi.Kendisini kaybederek bunu yapamazdı.
İn diye kullandığı çukura varınca güneşe ani bir bakış attı.Işık derin ve karanlık gözlerine işleyip onları yakınca geri kaçtı.Işık,Ona o günü hatırlatıyordu.Valar Ağaçlarını.Onların verdiği muhteşem hazzı.
Melian Onu uzaklaştırdığından beri güneye doğru ilerlemişti,amaçsızca av peşinde koşmuştu.Çiftleşecek başkalarını bulmuş,onlarla üremiş ve onlarıda yemişti.
İn olarak kullandığı çukur dairesel bir girişe sahipti,girişin altında bir gölet vardı.Suyun biraz üstüne bir oyuk yapmıştı.Burada güneşten saklanabiliyordu.
Son yediği avı bulması günlerini almıştı ve tatminsizliği her saniye giderek artıyordu.
Arda'dan,Ea'dan önce de hırslıydı ancak bu hırsın ne olduğunu ancak Arda'da anlamıştı.Sonsuz bir tutku,bitmeyen bir açlık.Bu Ungoliant için bir lanetti,taşımak zorunda olduğu bir zincir.
Melkor ile olanlardan sonra git gide zayıflamıştı,açlık Onu tüketiyordu.Bu hissi tatmin etmenin bir yolu yoktu ve her çaba bu hissi harlıyordu.
Uzun süre önce bunu kabul etmişti.Zincirlerin kendisinin bir parçası olduğuna ikna olmuştu.
Gözleri suya kaydı.Neredeyse tepeye ulaşmış olan güneşin ışıltılarını saçıyordu etrafa.Usulca suya doğru süründü ve sanki ışığa ulaşmak ister gibi kana kana içti.Bu sahte ışık her seferinde delirtiyordu onu.
Gölet sonunda yalnızca boş bir çukur olana dek içti.Tıpkı Varda Pınarlarını kuruttuğu gibi.İlkkez açlığı ona hakim olduğunda kendisini yatıştırmak için uzanmıştı suya ve aç gözlülükle sahip olmuştu ışıl ışıl akan pınarlara
Oyuğuna geri tırmandığında güneş tepede Arda'yı selamlıyordu.Ondan kaçarak oyuğun en derin kısmında uyumaya çalıştı.Uyku onu hissizleştiriyordu.
Bir süre kendisi ile mücadele etti,güneşe uzanmak ve uyumak arasında.
Uyandığında gece olmuştu ancak Ay ortalarda yoktu.Yağmur yağıyordu.Açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açlığa Mahkum,Ungoliant.
FantasyZaman ilerleyip Beleriand yıkılmaya yüz tutarken Kudretli Ungoliant'ın aslında ne kadar zayıf olduğu ve iradesizliği gün yüzüne çıkıyor.Uzanamadığı ışığın Onu deliye çevirişi nihayetinde kendi sonunu getiriyor.