1. Bölüm

334 8 0
                                    

"Bedenim dört duvar arasında çürüyecekti adeta..."

İnsanların özgürlüğünü ellerinden almak ne kadar kolay olmuştu! Bir kaç yıldır dışarıda ne olduğunu bilmeden dört duvar içinde yaşıyordum. Soğuk, nemli beton duvara yaslanmış bacaklarımı karnıma çekmiştim. Üzerimde kirlenmiş ve yırtılmış bir atlet, altımda ise kısa bir şort vardı. Bundan bir kaç yıl önce üniversiteme giderken hiç tanımadığım insanlar beni arabalarına sokup buraya getirmişlerdi. Tahminimce büyük bir evin deposundaydım. Neden kaçırıldığımı, beni neden tuttukları hakkında hiç bir bilgim yoktu. Ailem olmadığı için benim peşimden beni arıyacak bir kimsede yoktu. En üzüldüğüm şey ise bu zaman içinde kampüse gitmediğim için tüm lise hayatım boyunca çalışıp aldığım bursu kaybetmiş olmamdı. Özel bir üniversite'de tam burs kazanmıştım ve bu kadar devamsızlık yapmam beni attırabilirdi.

Tavana yakın küçük parmaklıkları olan boşluktan soğuk bir rüzgar estiğinde vücudunun açıkta olan bölgeleri ürperdi. Dizlerimin üzerinde bana verilen eski bir yatağa doğru ilerledim. Üzerime battaniyemi örterek ısınmaya çalıştım. Küçük boşluktan araba lastiklerinin çakıl taşlarını çiğneme sesleri geliyordu. Genelde bir çok zaman olurdu bu ses, eve gelip gidenler eksik olmuyordu.

Demir büyük kapı açılıp içeriye elinde tepsi ile bir adam girdi. Bana yemeklerimi o getiriyordu. Ama hiç konuşmazdı, bakmazdı bile bana. Yüzünde derin bir yara izi vardı ve saçları kazıtılmıştı. Burada ki bir çok adam takım elbise ile geziyordu. Tepsiyi yatağa koyup geri çıktı. Battaniyeyi vücudumdan ayırmadan tepsiyi aldım ve kucağıma koydum. Önümdeki sıcak yemekleri soğumadan yemek istiyordum. Ekmeği çorbanın içine parçalayarak karıştırdım. Yurtta genellikle böyle yaptığım için alışkanlık olmuştu. Çorbanın yanında gelen et ve pilava bakıp gülümsedim. Bana sadece verdikleri yemekler mutluluk veriyordu. Zaten başka bir şey vermemişlerdi.

Akşam yemeğimi hızlıca soğumadan yiyerek tepsiyi yere koyup kapıya doğru ittim. Yatağa tekrar yatarak ısınmayı umut ederek gözlerimi kapattım.

Sarı ışığı yanıp sönen bozuk tepe lambası burayı aydınlatırken silah sesleri duymamla sıçrayarak kalktım. Dışarıya bakan boşluktan çakıl sesleri geliyordu. Silah sesleri gittikçe artarken bacaklarımı kendime çekip ellerimle kulaklarımı kapadım. Bir an önce seslerin kesilmesini istiyordum. Birazdan geçer umudu ile beklerken demir kapı arkasındaki beton duvara sertçe çarparak açıldı. İçeriye takım elbiseli silahını bana doğrultmuş şekilde bir adam girdi. "Kalk." diye bağırdığında titreyerek kalktım ve çıplak ayaklarımı soğuk betona koyarak ona ilerledim. Ellerimi teslim oluyormuş gibi yapıp önünden çekildiği kapıdan yavaşça çıktım. Silah sesleri kesilmişti. Saç köklerimde hissettiğim yanma ile kaldırdığım ellerimi saçımı tutan adamamın koluna sardım. Hızlıca buraya ilk getirildiğimde indiğim merdivenleri çıkarttı. Onun adımlarına yetişemeyip yere düştüğümde adam bunu umursamayıp yerde beni sürükleyerek saçlarımdan çekti. Siyah lekeler olan kirlenmiş bacaklarım yerde sürünürken soyuluyordu.

Adamın kavradığım sert bileğini sıkarak çözmeye çalışsamda beceremiyordum. Beni bir halıya fırlattığında yüzümü yere çarptım. Ağzımdan istemsizce inleme çıktı. Yüzümü kaptan saçlarımı çekerek beni getiren adama döndüm. Elindeki silah bana dönüktü ama gözleri bana bakmıyordu. "Öldüreyim mi abi?" diye soru yönelttiğinde başımı çevirip baktığı yere baktım. Tek kişilik koltuğa oturmuş elinde bardağı olan adam bana bakıyordu. Üzerindeki beyaz gömlek yarısına kadar açıktı gömleğin üzerinde kanlar vardı. Adam sert bakışları ile beni süzerken kafasını 'Hayır' Anlamında salladı. Toparlanıp ayağa kalktım ve omzumdan kayan atlet askısını düzelttim. Kafamı çevirerek etrafıma baktım. Bir sürü takım elbiseli adam yerde kanlar içinde yatarken, bir kaç tanesi ise etrafımızdaydı ve bana bakıyorlardı. Üzerimi örtmek istercesine ellerimi bedenimde gezdirdim. Dolan gözlerimden bir yaş firar ettiğinde hemen sildim. Koltukta oturan adam elindeki bardağı son damlasına kadar içerek bir köşeye fırlattı. Bardak saniyeler içinde tuzla buz olurken olduğum yerde sıçradım.

Adam evin çıkış kapısına yönelirken arkasını bile dönmeden "Kızda bizimle geliyor." diye bağırdı. Takım elbiseliler adamın peşinden hızla evden çıktılar. Burda ki ızdırabım bitiyor yeni bir ızdırap başlıyordu.

Kan KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin