4. Ev Arkadaşım (Liam Payne)

12.1K 256 60
                                    

Çalışma masamda otururken elimdeki kalemi çevirmeye devam ettim. Önümdeki konuya konsantre olamıyordum. Kafamdaki düşünceler beni çıldırtıyordu. Ne yapmam konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kendimi hem suçlu hem masum hissediyordum; en yakın arkadaşım ayrıca ev arkadaşım da olan adama aşık olduğum için suçlu fakat sadece aşık olmakla yetindiğim, ona bir şey söylemediğim için de masum hissediyordum. Hangi taraf ağır basıyordu bilmiyorum ama bu suçluluk duygusu beni günden güne yiyip bitiriyordu. Bazen kendimde ona duygularımı açıp, kurtulma cesareti bulsamda o cesaret onu görene dek sürüyordu. Ona bakınca her şey silinip gidiyordu aklımdan. Ömrüm boyunca o sıcacık kahverengi gözlerine dalıp gitmek istiyordum. Benim olmasını, ona istediğimi yapmak istiyordum..

Onu unutmayı çok kez denedim. Hatta evden ayrılmayı bile fakat o bunu kesin bir dille reddetmişti. Bende ona dayanamayıp gitmekten vazgeçmiştim. Bana değer veriyordu. Fakat ben, bana değerden çok aşkını vermesini istiyordum..

Bazı geceler yalnız uyurken sabah onu yanımda görüyordum. Gecenin bir yarısı odama girip yatakta yanıma sokuluyordu. Çoğunlukla bunu farketsemde uyuyor gibi yapıyordum. Böylelikle kokusunu içime doyasıya çekebiliyordum.

Fazla değil iki veya üç defa yakınlaşmamız oldu. Beni tam öpecek sanırken tavır değiştiriyor benden uzaklaşıyordu. Bu kafamın daha çok karışmasına neden oluyordu. Benden birazda olsa uzaklaşsa da dokunuşlarını benden hiç esirgemiyordu.

Başımı eğip bileğimdeki saate baktım, saat gece yarısından sonra birdi. Muhtemelen uyumuştu. Sandalyemi arkaya itip ayağa kalktım. Her gece yaptığım gibi yanına gidecek, o uyurken onu izleyecek, öpüp odama geri dönüp hıçkırıklara boğulacaktım.

Kapının kolunu sessizce aşağı indirdim. Odamın ışığını kapatıp kapıyı arkamdan çekip kapattım. Odamın karşısında bulunan Liam'ın odasının kapısını usulca araladım. İçeri girmeden odada gözlerimi gezdirdim. Yatakta uyuduğunu gördüğümde parmak uçlarımın üzerinde içeri girdim, kapıyı arkamdan kapattım. Burnuma hücum eden sigara kokusuyla yüzümü buruşturdum. Masasının üzerindeki boş paketi görünce gözlerimi devirdim; çok fazla sigara tüketiyordu, onun için endişeleniyordum.

Pencereye doğru ilerleyip, pencerinin bir kanatını açtım. Tüm gece boyunca sigara kokusunu içine çekmesi onun sağlığı açısından iyi olmazdı. Oksijeni içime çekip Liam'a döndüm. Yatağının yanına gidip, yüzüyle aynı boyda olmak için yavaş hareketlerle dizlerimin üzerine çöktüm.

Yalnızca baksırla uyumasına alışmıştım. Pencerenin açık olmasından dolayı üşümesin diye ince örtüyü üzerine çektim.

Kahverengi saçları yastığın üzerine düzensizce serpilmişti. Kirpikleri elmacık kemiklerinin üzerine dökülüyordu. Dudakları uyurken daha dolgundu.

Ona derin derin bakıp iç geçirdim. Umutsuz bir aşıktım. Umutsuzca en yakınıma aşık olmuştum..

"Seni seviyorum." Uyanamayacağı şekilde fısıldadım.

"Seni çok seviyorum." Cümlemin sonuna doğru gözümden bir damla yaş yuvarlanıp Liam'ın elinin üzerine düştü. Hala akmaya devam eden göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Uzanıp dudaklarının üzerine bir buse kondurdum. Geri çekilip odadan çıkıp gittim.

Odama girdiğimde kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladım. Gözlerimi kapattım ve göz yaşlarımın hızla yere düşmesine izin verdim. Ben imkansızı sevmiştim. Asla benim ona karşı hissettiğim gibi hissetmeyecekti. Beni hep arkadaşı olarak görecekti.

Yatağıma girdim ve abajurdan gelen ışığı kapattım. Gözlerimi kapatıp unutmayı denedim, denedim..

Tam dalmak üzereyken kapının açıldığına dair ses duydum. Odamı birden onun kokusu doldurmuştu. Yatakta arkama sokuldu ve koluyla belimden tutup beni kendine doğru bastırdı. Yatak tek kişilik olduğu için resmen iç içe geçmiştik.

Gözlerimi kapalı tutup uyduğumu sanmasını diledim. Burnunu boyun girintime sürtüp kulağıma doğru fısıldadı,

"Ben de."

Ne? 'Ben de' mi? Ne demek istiyordu?

Dudağımın kenarından öptüğünde sessizce yutkundum.

"Ben de seni seviyorum, Madison." Aman Tanrım! Ama- Ben ona onu sevdiğimi söylerken uyumuyor muydu? Peki ya onu öperken? Utançtan kıpkırmızı olduğuma yemin edebilirdim.

Ben ne diyordum böyle? Beni sevdiğini söylemişti! Beni. Sevdiğini. Söylemişti. Aman Tanrım!

"Uyumadığını biliyorum Madison." Yutkumdum. "Gözlerin kıpırdıyor." Kıkırdadı. "Bana dön." Çenemi kibarca kavradı.

Ona döndüm. "Liam sen söylediklerinde ciddi misin?" Şaşkınlık içersinde konuştum. Bakışları çok derinime işliyordu. Bel kıvrımımdan tutup beni kendine doğru çekti. Şimdi aramızda hiç mesafe yoktu.

"Ciddiyim." Gözlerimi gözlerinden kaçırıp yüzümü ellerimle kapattım. "Çok utanıyorum." Ellerimi yüzümden çekti. "Utanmanı gerektirecek bir şey yok." Olanlara inanamıyordum.

"Seni hep sevmiştim, sen sevmediğimi sanırken." Hızlı konuşmasıyla kelimeleri sıraladı. "Söyleyecek cesareti bulamadım kendimde. Her gece, her gece uyuduğumu sanıp yanıma gelmene, bana duygularını açmana..." Baş parmağını alt dudağımın üzerinde gezdirdi. "...Beni öpmene rağmen kendimde sana açılacak cesareti bulamadım. Birkaç defa dile getireceğime dair kararlar aldım lakin yine kendime engel oldum. Aptallık ettim. Fakat artık çekinmeden söylüyorum; seni deliler gibi sevdim ve seviyorum." Söylediklerinin yanında, yüzüme çarpan nefesi düşünmemi daha çok zorlaştırıyordu.

Dudaklarıma yaklaştı. Nefes almakta zorluk çekiyordum. Aylardır beklediğim o an gelmişti. "Seni öpebilir miyim, Madison?" Konuşurken dudakları benimkilerle temas halindeydi. Başımı olumlu anlamda salladım. "Evet."

Sırıttı. Ardından dudaklarımızı hızla birleştirdi. Ona karşılık verirken göğsüm hızla inip kalkıyordu. Titreyen ellerimi sakallarının arasına yerleştirdim. İçimden Tanrı'ya, yaşananların bir rüyadan ibaret olmaması için dua ettim.

*

Şimdi gözlerini kapat ve bunun gerçek olduğunu düşün.

One Shots [One Direction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin