Hazır mıyız millet!

414 22 0
                                    

"Ben sana rastladığım günlerde, hangi günlerdi onlar...Tuhaf, bir günde değişiyor kişi. Senden öncesi  öyle uzak ki, anılar bile yok sanki. "

*Mert (medyadaki karakterimiz :) )

"Bahar gezisi için 2 gün sonrası uygun olur diye düşünüyorum. "

dedim elimdeki kağıdı incelerken. Bu, meteorolojinin bize verdiği son incelemelerdi.

"Tamamdır karaoke partisi için mekanı hazırlamaya gidiyorum."

Yavaş adımlarla uzaklaşan Melis' e baktım. Sonra bahçenin ortasından açık bar'a doğru ilerlemeye başladım. Yüksekçe bir tabureye oturduğumda daha iyi hissetmeye başlamıştım. Tanrım, sabah 8'den beri ayaktayım. "Bi tane bira versene." Efenin önüme koyduğu soğuk, köpüklü birayı kafama diktim. "Sizinki de zor iş" dedi ben saçlarımı bir şekle sokmaya çalışırken. Yüzümü kaldırıp suratına baktım. Omuzlarına kadar gelen siyah düz saçları vardı ve bu onu İtalyan biri gibi gösteriyordu. "Zor ama zevkli." dedim onu izlerken. Kadehleri birbiri ardına cilalayıp tavandaki bölmelere diziyordu. İşimden bahsetmişken: Ben animatörüm. Yani mevsim bahar olunca benim işim başlıyor. Animatörler olarak büyük otellerde, pansiyonlarda ve paintball alanları gibi yerlerde günlük etkinlikler organize ediyoruz. Mevsim bahar olduğundan henüz yoğun değil. Bulunduğum Samsun Amisos Otel'de şuanlık sadece Yat gezileri, Bahar piknikleri, karaoke partileri, mini barlarda dans show ve kapalı yüzme havuzlarında yarışlar duzenleyebiliyoruz. Bu işe 16 yaşındayken bir yaz tatilinde başladım. Başlarda keyif almak için yapıyordum ama sonradan bu mesleğin karakterime uygun olduğunu farkettim ve şuan 18 yaşına basmama 1 ay kala hala bunu yapıyorum. Yaz tatili girince nefes almak için vaktim olacağından şüpheliyim. Saat öğleden sonra 16.00. Selini merak ediyorum. Bu sabah mülakata girmek üzere babasıyla evden ayrıldı ve hala bir haber yok. Geçemezse neler olacağını düşünmek bile istemiyorum, o bu kadar umutlu bu kadar polisliğe hevesliyken benim yapabildigim tek şey onun yanında olmak... Bazen elimde bir sihirli değnek olsa da onu tüm bu mülakat, yazılı sınav, sağlık testleri zirvalıklarindan kurtarabilsem diyorum. Sanırım sadece gülümsemesini istiyorum. Sürekli olarak. Onu ilk gördüğüm andan beri...

"Mert!" Parti alanından bana seslenen Çelik ve Melisin sesiyle düşüncelerden siyrildim. Elimi kaldırdım "Geliyorum!"

Efe ben söylemeden ses mikrofonunu ayarlayıp tezgahın üstüne koymuştu bile. Deneme amaçlı elimle üzerine vurdum hafifçe. Bogazımı temizledim.

Ses deneme 1 2

Efenin 2 hafta önce mikrofonun sesini double seviyede açıp beni rezil etmesinden sonra düzenli olarak frekansı test ediyordum. Bana sırıtan efeye baktım. "Kimse aynı hataya 2 kere düşmez seni piç kılıklı." Güldüm ve önümdeki kağıda bakarken söze başladım.

"Sayın misafirlerimiz, saat 16.15'de turkuaz kafede başlayacak olan Karaoke Partisine katılacak tüm konuklarimizin isimlerini animatör arkadaşlarimıza yazdırmaları ve 10 dakika içerisinde etkinlik alanına gelmeleri rica olunur. Iyi tatiller. "

Aynı duyuruyu bir defa daha tekrarladım ve mikrofonu kapatıp efeye verdim. Çıkarttığım tişörtümü omzuma atarken "Kolay gelsin." diyen efeye selam verip bizimkilerin yanına yürümeye başladım.

"Bağlantılar tamam mı?" İçeri girdim ve kabloları kontrol ettim. Kafe tıka basa doluydu.

İsimleri yetiştirmekte zorlanıyor gibi görünüyordu melis. Masadan bir form daha alıp yanına geçtim.

"Sırada bekleyenler bu tarafa lütfen."

Herkes bana yönlenince Melis minnettar bir ifadeyle salladı başını. Omuz silktim ve gülümsedim. Biz isimleri alırken Çelik te konukların istediği şarkıları laptop'tan bulup karaoke versiyonlarını indiriyordu. Tam anlamıyla takım olmuştuk. Telefonum titreyince formu ve kalemi masaya bıraktım. Mesaj atan Selin'di. Gürültüden uzaklaşmak için dışarı koştum.

Geçtim!

Bu bugünkü en güzel haberdi.

Işte benim kızım!

Kocaman sırıttım ve beni çağıran seslere aldırış etmedim. Şuan Selin'den önemli birşey yoktu.

Eve dönüyoruz konuşuruz OMG! Baykuş işe yaradı ^-^ Seni seviyorum ^-^

"Bende seni." diye geçirdim içimden. Sadece senin beni sevdiğin gibi değil.

Olur akşam için sabırsızlanıyorum bunu kutlamazsak intihar ederim nokta.

Telefonu kapattım ve tekrar kafeye koştum. Döndüğümde içecek servisi yapılıyordu ve çelik'te küçük bir çocukla konuşuyordu. 7-8 yaşında vardı. Şarkıları yazarken konuşmalarına kulak misafiri oldum.

"Ne olmak istiyorsun büyüyünce Çağlar?" Güzel bir adı vardı.

"Animatör." Cevabını duyunca kulaklarım daha hassas oldu.

"Hadi ya, peki animatörler ne yaparlar biliyormusun?"

"Ortam yaparlar."

Kendimi tutamadan güldüm.Sonra arkamı döndüm ve adımın yazdığı animatör atletini çıkartıp ona giydirdim.

"Bunca yıllık animatorum senin kadar kimseye yakışmadı." Selinle konuşmak yine iyi hissettirmisti. Herzaman olduğu gibi. Çağlar yüzünde bir hayranlık ifadesiyle gozleri ışıl ışıl bana bakıyordu. Çelikten yeni bir atlet aldım ve coğunluğu gençlerden olusan ,oturan kalabalığı costurmak üzere sahneye ilerledim. Insanlarla aram hep iyiydi.

Hazır mıyız milleetttttt !

***

*Nazlı (Yeni karakter)

Doğu Anadolu'da hava kışları çok soğuk -bazen kemiklerinizin donduğunu hissederdiniz- yazları ise Afrika'nın en kızgın çölleriyle kıyaslanabilecek kadar sıcak olurdu.

Temmuza girecek olduğumuzdan ikinci seçenek tüm gücüyle kendini gösteriyordu. Elimi neye atsam buharlastığını hissediyordum. Erzincan bu mevsimde kavruluyordu resmen.

"Nazlı, kızım babana bi yemek hazırlayıver." Sabahları tarlada tütün eken babam hergün 18.00 gibi gelirdi ve geldiğinde gözü yemek ve uykudan başka birşey görmezdi. Ramazana 10 günden az vardı. Dışardaki kuyudan taşıyabildiğim kadar suyu aldım ve maşrapaya doldurdum. Yavaş adımlarla içeri girip yufka ekmekleri aldım ve oturma odasına kurduğum yer sonrasına yerleştirdim. Dolapta ki kurufasulye pilavı isittim, soğuk bir ayran da yapınca herşey tamamdı. Fermuarlı bir dolap küçük bir divan ve ders çalışmak için aldığımız bir sehpadan oluşan odama girmeden önce annemin ne yaptığına göz attım. Bahçedeki otları çalılardan temizliyordu. Kapıyı arkamdan yavaşça kapattım ve divana yatıp gözlerimi kapadim. Şu sınav belli olsaydı diye geçirdim içimden. Sıcaktan uyunmuyordu bile. Sadece 4 kanal çeken televizyonda bozulmuştu aksi gibi. Uzanıp tahta pencereyi açtım ve erzincanın çamurdere köyünün serin havası odaya dolarken kendimi uykuya teslim ettim.

"Amca kızı! Amca kızı kalk! " Yaklaşık 1 saat sonra yaka paça uyandırıldım.

"Ne var hasan!"karşımda duran selim amcamın oğlu hasandi.

"Kazanmışşın Nazlı."  o kadar hızlı doğruldum ki altımdaki divan oynadı. Şoka girmiştim yada öyle bişeydi.

"Polislik mektebini kazanmışsın amca kızı." Gozlerimi kırpıyordum durmadan. Ben? Okul? Kazanmıştım! Ben Kazanmıştım! Girdiğim kısa süreli şoktan çıkınca hasana sımsıkı sarıldim.

"Kazandım hasan ben kazandım!" gözlerime yaşlar dolmuştu. Dışardan gelen silah sesleri bunu destekliyordu. Babamla amcamlar kuru sıkı ile ateş ediyorlardi kazandım diye. Hemen hasandan ayrıldım ve dışarı çıktım. Annem tüm çevre komşuları toplamış bizim eve doğru ilerliyordu. İnsan kalabalığının uğultusu, silah sesleri arasında bir adım öne çıktım, başımı gökyüzüne kaldırdım ve dedim ki

"Kazandın Nazlı. Erzincanın kaybolmaya yüz tutmuş ıssız bir dağ köyünden polis okulunu kazandın."

Ve sonra biri gelip beni kaldırana kadar dizlerimin üzerine çöküp dua ettim.

#Bolum sonu

Bu bölüm yeni karakterimize ve merte yer verdim. Şuan farkettim ki hikaye Karadeniz, Marmara ve doğu Anadolu derken tam bir Anadolu hikayesi oluyor umarım begenirsiniz sizi seviyorum! :)

Alo 155: Aşık oldum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin