Yazar' ın Ağzından (multimedyadaki müziği açabilirsiniz...)
22 Ocak 1995
(TÜRKİYE, Antalya)Soğuk bir kış günüydü, Antalya için fazlasıyla soğuk bir gün. Ece kendini kötü hissediyordu, uyuması lâzımdı, telefonunu eline alıp saate baktı, sadece bir saat uyumuştu.
Karnına ağır sancılar saplandı, nefesi sıklaştı kesik kesik nefes alıyordu, yatağına tutunarak yerinden kalktı.
Mutfakta ki Onur' a seslendi sesi kısık çıkıyordu, bağırdı yine duymadı, zorlukla merdivenlerden indi, Onur bebekleri için gerekli olan herşeye bakıyordu, evet...Ece ve Onurun bir bebekleri olacaktı Ece' nin karnında 8,5 aylık bir erkek bebek vardı.
Onur' un tek istediği Eceye süpriz yapmak istiyordu, bakışlarını merdivenlerden yavaş yavaş karnını tutarak inen Eceye dikti, hızla eceyi kucağına aldı ve söylenmeye başladı ;
"- Neden ayağa kalktın, uyuman gerek!"
"- O... Onur, doğum başlamış olmalı!"
"- T...Tamam"
Ecenin ailesi hepsi doktordu, onunda doktor olmasını isteyen bir aile vardı fakat Ece kendi ayaklarının üstünde durabilmek, özgür olmak istiyordu bu yüzden Hukuk Fakültesi okumak istemişti, kimse onu tutamamzdı çünkü ailesinin Ece de "kafasına koyduğnu yapar" özelliği vardı ve en çokta bu özelliği hoşlarına gidiyordu ve tabi ki Ecenin' de hoşuna gidiyordu.
Onur' un aileside doktordu, işin garip tarafı ise Onurda Ece gibi düşünüyordu, oda bir avukattı sanki birbirleri için yaratılmışlar gibiydi.
Ecenin annesi ona defalarca anlattı, herşeyin en ayrıntısına kadar ; Doğumun başlamasını, nasıl davranması gerektiğini kısacası herşeyi.
Onur hızla bir odaya girdi, burası bebeklerinin odasıydı, bir çanta ve gereken birkaç eşyayı aldı. Hızlıca merdivenlerden indi, Ece bir eli karnında, diyer eli mutfak tezgahına tutunmuş Onur' u bekliyordu.
Onur, Eceyi kucağına aldı arabaya doğru ilerlediler, hastahaneye gitmişlerdi ve o gün Arıkan Ege isimli bir bebek doğdu, doğduğunda ise bir kaosun içindeydi çünkü 22 Ocak 1997 yılında Antalyada deprem oldu. Herkes korku içindeydi, herkes kaosun içindeydi...
***
23 Temmuz 2001
(TÜRKIYE, Antalya)Arıkan 6 yaşındaydı, bahçede koşuyor, kendince eğleniyor, babası onla top oynuyordu.
Annesi ise tadı nefis olan, meşhur portakallı kekinden ve yanında da taze sıkılmış portakal suyu getirdi.
Ece sanki midesi bulanan normal bir insanın refleks olarak yaptığı gibi eline ağzına götürdü, yüzünü ekşitti ve hızlı adımların yerini hızlı bir koşu yer değiştirdi.
Banyoya gidip elini, yüzünü yıkadı. Hastahaneye gittiler Ece " hiçbir şey yok. " demesine rağmen Onur kabullenmiyordu, tabi Ece bu güzel haberi bilmeden söylüyordu bu sözleri çünkü Arıkan' dan sonra 2. bebekleri olacaktı, herkes çok sevinçliydi ama Arıkan pek memnun değil gibiydi.
Arıkan' ın doğumundan sonra Ece ve Onur diğer ki bebeği için endişeliydiler, daha rahat ve daha güvenli bir yere ihtiyaçları vardı, İstanbul' a gitmeye karar verdiler, böylesi onlar için daha iyidi.
***19 Nisan 2002
(TÜRKİYE,İstanbul)İstanbul' a taşınalı neredeyse 9 ay olmuştu, orada 3 katlı geniş bir ev satın aldılar, hadda yanında göl bile vardı. Arıkan ve ikizlerin oraya gitmesini engellemek için diyerki taraftaki bahçeye "oyun bahçesi" yaptırdılar, tatlı renk renk çit ile çevrelediler bu Arıkan' ın hoşuna gitmişti.
Tatlı telaşlarla ikizler doğdu. Biri kız, biri erkek. Alara ve Canalp ikizleri doğmuştu. Arıkan kardeşlerini ilk önce pek sevmesede sonradan sevmişti, eve geldiklerinde tek sorun çok fazla bağırarak ağlamalarıydı, biri ağlayınca diğeride ağlıyordu. Arıkan her gece buna dayanamıyordu, Ece bunu farketmiş olsa ki Arıkanın odasını üst kata aldılar, hem Arıkan' ın daha büyük bir odası hem de yeni eşyaları vardı burayı sevmişti.
***26 Eylül 2011
(TÜRKİYE, İstanbul)Arıkan artık büyümüştü, her sene bir fazla yaş demek onun için "zorlu hayatı" temsil ediyordu, her bir yaş büyüdüğünde çok daha fazla sorunlar, sorumluluklar demekti .Arıkan genelde hep içine kapanıktı, hiç konuşmaz saatlerce odası kilitli olarak odasında sonradan keşfettiği çatı katında çokta küçük olmayan,minik penceresinden dışarı görebileceği bir yerde saatlerce müzik dinliyordu. Dinlediği bütün müziklerin tekrar başa alıyor ve tekrar tekrar dinliyordu, o zamanlar saadece müzikte ilgisi yoktu farklı alanlarda da başarılıydı.
Babası gibi sayısal yeteneği, annesi gibide sözel ve sanat yeteneği vardı. Sınıfta en arkaya oturan, derslerini fazla dinlemeyen bir çocuk için fazlasıyla zeki biriydi Arıkan, onu örnek alanlara ;
"- Beni neden örnek almaya çalışıyorsunuz? Kendiniz olsanıza, başkasına benzemek yerine kendiniz gibi davranırsanız o zaman daha çok dikkat çekersiniz, benim gibi olmaya çalışmayın!"
Bunu kapıda dinleyen sınıf öğretmeni çok sevmişti, tabi Arıkanı derslerde ki başarısından takdir ediyordu fakat bu olgun ve dürüst davranışları öğretmeni için daha güzeldi.
Arıkan odasına kapandığında annesinin, ikizlerin veya babasının girmesini pek sevmezdi, genel olarak gizli bölümde saatlerce müzik dinlediğinde nerede olduğnu iyi bilen birileri vardı nasıl olsa.
Arıkan' ın bu yeri ilk keşfettiğinde herkes Arıkan' ın kaybolduğnu veya bir yere gittiğni düşünerek telaşlarınlardı, ama bu Arıkan işte önemsemezdi ailesi onu saatlerce aradığında önemsemeden müziğini dinler beklerdi.
Bazen piano ve keman derslerini kaçırdığında annesi veya babası nerede olduğnu bilirlerdi, Arıkan bu gizli yerini göstermedi veya söylemedi sadece evde biryerde olduğunu onun için gizli biryer olduğnu söylemişti, Arıkan yalandan nefret eden biriydi, sürekli dürüstlükten yanaydı bu yüzden açık vermeden, yalan söylemeden yerinin sadece evde bir yerde ve güvende olduğnu söylemişti.
Geceri uyumaz saatlerce müzik dinlediği gibi teleskoptan yıldızları, ay' ı izlerdi, bu onu rahatlatıyordu.
Make You Feel My Love...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİMİ SANA HİSSETTİRMEK İÇİN (ARA VERİLDİ)
Dla nastolatkówBu bölümü okuyun yeter...