-78-

97 4 259
                                    

Zeynep, kaşları çatılmış, yüzü gerilmiş ama kalbi sanki göğüs kafesinden çıkacakmış da kendini pencereden atacakmış gibi bir haldeydi. Kekeleyerek: "Sen...Sen ne dedin?" dedi. Aynı anda Davut'un tuttuğu eline bakıyordu heyecanla. Davut onun bu haline gülümseyerek: "Ben...ben seni seviyorum dedim!" dedi taklidini yaparak.

Zeynep tekrar eline baktığında içini ani bir cesaret kaplamış ve aklında ne varsa dile getirmeye başlamıştı. Aklı yerine kalbi demek daha doğru olurdu.

"İyi de...Sen beni sevemezsin.Yani, sen beni sevmezdin." Davut, onun kırgın tarafının tekrar ortaya çıkmaya başladığını sezerek ona daha çok yaklaştı ve dinlemeye devam etti: "Beni hiç sevmedin, hep kötülüğümü düşündün...Benim, sana karşı bir umut beslediğim günlerde senin bana verdiğin tek şey acı oldu." Davut, Zeynep'ten bu yeni duyduğu şeylerin kafa karışıklığıyla kaşlarını çattı. Daha fazlasını duyabilmek için onu sıkıştırması gerekiyordu ve yaptı: "Bana umut mu besledin Zeynep?"

Zeynep, kırgın gözleriyle Davut'a döndü: "Ben sana sadece umut beslemedim; sana güvendim, belki sığınacağım bir limanım olur diye hayal ettim hep, elini uzatır da ben de güvenle tutarım diye düşündüm kaç gece!" Zeynep bu sefer ağlamamıştı, sadece donuk gözlerle karşıya bakmaya başlamıştı. Bilinçaltı, Davut'la ilgili acılarını bir bir dile getiriyordu şimdi.

"Ben sana güvenmiştim...Ama bir polis olduğun, güvenliği sağlamakla görevli olduğun için değil..." Zeynep başını eğdi. Davut onun söyleyeceği şeyi heyecanla bekliyordu: "Peki, niye bana güvendin Zeynep?" Zeynep ona döndü: "Sana kalbimle güvendim, kalbim seni seçti." Davut gözlerini büyüterek Zeynep'in o son söylediğine heyecanlanıyordu. Az önce Zeynep, onu sevdiği için mi güvendiğini söylemişti? Ona karşı bir sevgi bağı mı kurmuştu o zamanlar, o sıkıntıda, berbat zamanlarda?

Davut çok büyük bir sevgi selinde boğuluyordu şimdi. Zeynep'in konuşması hariç her sese kulaklarını tıkamıştı.

"Ama...Sen kalbimi de o duygularımı da eline alıp bir oyuncak gibi oynadın, çiğnedin, göz göre göre...Sahi, hiç görmemiş miydin sana duyduğum güveni, bir kere olsun düşünmemiş miydin bu kadın bana güveniyor olabilir mi diye?" Davut bu sefer ki duyduklarına karşı üzerine büyük bir yük binmişti tekrar,tekrar ve tekrar: o yük vicdan azabıydı, geçmişin hatalarını silememekti. Yüzü kaskatı kesilmiş, yine o ağlamaya ramak kala bir insanın ifadesine bürünmüştü.

"Hayır, düşünseydin bu halde olmazdık zaten! Düşünmedin, görmedin, duymadın, iyi ettin...Her şeyi şimdi görüp duysan, düşünsen ne fayda?" Zeynep hararetle konuşuyordu. Konuşurken aynı zamanda ellerini sıkıyordu, Davut bunu görmüştü. Zeynep'in huzursuzluğu, siniri, acısı onu da çok derinden üzüyordu.

"Düşünemedim, göremedim, duyamadım ama yemin ederim şimdi, şu an hepsini görüyorum, çabalıyorum...Seni yeniden kazanmak, sevgini yeniden hak etmek için çabalıyorum." Diye hararetle cevap vermişti Davut da.

Zeynep, Davut'un bu söylediğine histerik bir gülüşle cevap vermişti: "Kendine haksızlık etme, bir zamanlar da çabalardın; beni yakalamak için." Son cümlesi Davut'un kalbine binlerce oku aynı anda saplamaya yetmişti. Bu acı üzerine Davut, gözlerini sıkıca kapatmıştı. Gücünü toplamaya, sevdiği kadın için savaşmaya çalıştı. Gözlerini açtığında Zeynep, ona sinirle bakıyordu. Biraz sonra yapacağı şey ne olursa olsun pişman olmayacaktı.

Davut, güçlü kollarıyla aniden Zeynep'e sarılmıştı ve çok geçmeden Zeynep'teki o dalgalanma durulmuş, birden sakinleşivermişti. Sonra kulağına doğru yaklaşıp fısıldamıştı: "Benim tek isteğim var bundan sonra: Kalbini yakalamak." Davut'un kulağına fısıldadığı cümleye karşı Zeynep heyecandan tir tir titriyordu."Kalbimi mi?" diye kekeleyerek sordu Zeynep. Davut, Zeynep'ten hiç ayrılmak istemeyerek cevapladı: "Hıhı."

Mavi RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin