Aslında görevleri geçmişteki görevlerine çok benziyordu. Adama yaklaşıp bilgi alma görevi Sehun'a verilmişti Sehun yine şarkıcı olarak içeri sızarken Jongin yine barmendi. Chanyeol ve Kyungsoo ise müşteriydi. Fakat bir şey önceki görevden farklıydı.
Sehun buradaki herkesi baştan çıkaracak ve Jongin'i kıskançlıktan öldürecekti. Beyin hatırlamasa bile kalp hatırlıyordu, Sehun bundan emindi. Şarkıya başlamasıyla birlikte tüm bedeni şarkıya dansıyla eşlik etti. Dürüst olmak gerekirse biraz yaşlanmıştı. Bedenini eskiden olduğu kadar esnek hareket ettiremiyordu. Buna rağmen idollerden farksızdı ve oradakilerin gördüğü en iyi dansçıydı.
Şarkı bitiğinde seyirciye selam verdi. Üzerinde olan gözlerin farkındaydı. Derin bir nefes verdi ve sahneden inip tam Jongin'in önündeki boş sandalyeye oturdu ve ona göz kırptı.
Jongin bu göz kırpmanın ne anlama geldiğini çözemedi. Bu her şey yolunda demek miydi? Görev iyi gidiyor mu diyordu? Ne demek olduğunu çözememesine rağmen bildiği tek bir şey vardı. Bu göz kırpış tuhaf hissetmesine neden olmuştu. Tıpkı Sehun'un her hareketinin üstünde tuhaf bir etki bırakması gibi bu da tuhaf bir etki bırakmıştı.
"Bu kadar iyi şarkı söyleyebildiğini ve dans edebildiğini bilmiyordum." dedi. Fakat konuşmaları fazla uzun sürmeden hedefleri Sehun'un yanına oturmuştu.
Sehun'un cazibesiyle sohbetleri ilerlemiş ve adam sandalyesini biraz daha Sehun'a yanaştırmıştı. Adam elini Sehun'un elinin üstüne koyduğunda ve Sehun adamın yaptığı espriye güldüğünde Jongin sol kaşı seğirmeye başlamıştı.
"Çok iyi dans ediyorsun? Benim için dans eder misin?"
"Elbette. Ne kadar vereceksin?"
"Değişir." dedi adam. "Kucağımda dans edersen burada bir ayda kazandığının iki katını veririm. Birde kıyafetlerini çıkarırsan..."
Adam Sehun'un çenesini tutup baş parmağıyla yanağını okşadığında Jongin yeni doldurduğu içki bardağını sertçe tezgaha bırakmış ve içindeki içkinin dökülmesine sebep olmuştu.
"Dikkat etsene!" dedi adam. Sehun ise yutkunmuştu. Jongin'in bu bakışlarını biliyordu. Sanırım biraz fazla ileri gitmişti.
"Çek. Elini. Onun. Üstünden." dedi her bir kelimeyi bastırarak.
Jongin'in bakışlarına rağmen adam geri çekilmemişti. "Onu tanıyor musun?" diye sordu Sehun'a.
"Evet." dedi Sehun. Jongin'in bakışları altında tanımıyorum demeye cesaret edememişti.
"Kimsin sen?" diye sordu adam. "Sana ne oluyor? Sevgilisi misin, kocası mısın?"
Jongin öne doğru eğildi. "Diyelim ki kocasıyım. Ne olacak?"
Adam kahkaha attı. "Değişen bir şey yok. Senin gibi eşini barda çalıştıran bir pezevengin laf söylemeye hakkı yok."
Bu gerçekten Jongin için bardağı taşıran son damlaydı. Ellerini tezgaha dayadı ve onlardan güç alarak adamın göğsüne tekme attı. Adam darbenin etkisiyle yere düştüğünde o da tezgahın diğer tarafına geçmişti. Sehun'un elinden tuttuğu gibi kaçacağı sırada önü adamın adamları tarafından kesildi.
Chanyeol ve Kyungsoo da ayaklandı. Tekme ve yumrukların havada uçuştuğu büyük bir bar kavgası başladı. Biri Chanyeol'un sırtında sandalye kırmıştı. Ancak dörtlü bunun dışında bir zarar görmedi çünkü polis arabalarının siren sesleriyle adamlar kaçmıştı. Çıkan kavgayla diğer müşteriler de kaçtığı için dağılan mekanda baş başa kalmışlardı.
"Ne yaptın Jongin? Görevi mahvettin." dedi Sehun bir hayıflanmayla. Ancak özünde çok mutluydu. Jongin onu kıskanmıştı. Anıları olmasa bile Jongin'in kalbi değişmemişti.
"Başlatma görevinden Sehun. Yemişim görevini. Adamları ele geçirmek için başka yol mu kalmadı? Yok sana bundan sonra böyle görevler."
"İyi de Jongin, bu görevi bana sen verdin."
"Hata etmişim. Bundan sonra vermem."
"Peki kocacığım." dedi Sehun ve kahkaha attı.
Jongin'in kalbi bir atış kaçırdı. "Kocacığım?"
Sehun tekrar güldü. "Az önce kocam olduğunu söyleyen sen değil miydin?"
"Şey.... Ben onu şeyden söyledim. O şey deyince...."
Sehun kahkaha attı ve onun kolunu patpatladı. "Takma Jongin, espri yapıyordum. Şu haline bak kıpkırmızı oldun."
Sehun ayrılırken Jongin hala ona açıklama yapmaya çalışarak peşinden gitmişti. Chanyeol arkalarından iç çekti. "Şunların cilveleşmesi yüzünden neredeyse dayak yiyorduk." diye mırıldandı.
Bu görevden sonra doktora gitme sırası Jongin'deydi ve geldiği andan itibaren bahsettiği tek şey görev ve Sehun'du.
"Yani ona adama yakınlaş ve bilgi al dedim diye dans edecek kadar ileri gitmesine ne gerek vardı. Sadece hedef değil, herkesin gözü onun üzerindeydi resmen."
"Haklısın." dedi Kris. "Dans etmesine gerek yok, Sehun hiç bir şey yapmasa bile yeterince çekici biri."
Jongin farkında değildi ama Kris'in sözleriyle yüz hatları sertleşmişti. "Ne demek istiyosun?"
"Sehun hoş biri. Ayrıca güçlü bir karakteri var. Sanırım ondan hoşlanıyorum."
"Ondan hoşlanamazsın." dedi Jongin.
"Neden olmasın?" diye sordu Kris.
"O eşini daha yeni kaybetmiş. Üstelik... Üstelik bir çocuğu var."
"Min Joon tatlı bir bebek. Onu Sehunla birlikte büyütebilirim."
"Sehun sana bakmaz. O eşini çok seviyor."
"Evet ama ölü bir adamı. Eminim zamanla sevgisini kazanabilirim acelem yok."
Jongin o gün oradan ayrılırken ilk kez Krisle olan sohbetinden nefret etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amnesia
FanfictionBiri uyandığında hayatından beş yıl gitmişti. Diğeri ise eşini kaybetmişti. Ona karşı bir yabancı olmaktan daha fazlasıydı. Ondan nefret ediyordu. Eşini tekrar kendine aşık edebilecek miydi?