let's have dinner

1.2K 107 83
                                    


Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism


Jongdae hiç haber vermeden ve Chanyeol'ü korkutup yerinde sıçratacak kadar bağırarak ofisine daldığında Chanyeol parmakları hala klavyedeyken çalışma masasının üzerinde uyuyakalmak üzereydi. Bir süre önce hissettiği uykulu hali tamamen şokla gitmiş ve Chanyeol Jongdae'nin ofisine böyle dalmasından hoşlanmadığını bilmesine izin vererek kaşlarını çatmıştı.

"Neye çalışıyorsun?" diye sordu Jongdae, gözlerindeki hançerle ona bakan Chanyeol'ü görmezden gelmişti. Chanyeol'ün koltuğuna oturdu, kedi gibi yayıldı.

"Aptal e-mail'e." Chanyeol bakışlarını Jongdae'den çekip bilgisayar ekranına bakarken derin bir iç çekti ve huysuzca cevapladı.

Onlarla çalışmak isteyen bir şirket vardı, yeni çıkan ürünleri için reklam istiyorlardı ama Chanyeol birlikte çalışırlarsa Park Reklamcılığına kötü bir ad çıkabilecek dedikodularını olduğunu babasından duymuştu. Dedikodulara göre şirketin mafyayla bağlantısı vardı ve Chanyeol gizli bir örgütün parçası olarak risk almak istemiyordu. Teklifi reddetmek zordu çünkü onları reddetmek için iyi bir yol bulmalıydı, bu da demekti ki öylece gidip 'Park Reklamcılık Şirket'i adına, mafyayla çalıştığınıza dair dedikodular olduğu için, teklifinizi kabul edemeyiz. Hadi iyi günler, görüşürüz.' yazamıyordu tabi. Chanyeol'ün onlara hakaret etmeden reddetmek için iyi bir sebebe ihtiyacı vardı ve hemen düşünmeliydi.

"Aslında onları nasıl reddedeceğime dair bir fikrim var." Dedi Jongdae gururla, kirpiklerinin altından Chanyeol'e baktı. "Sangwoo Grup'un ve Jong Grup'un aralarının kötü olduğunu geçen haberlerde gördüm."

"Evet, ben de okudum." Chanyeol düşüncelere daldı, sandalyesine gömüldü, tüm ilgisini Jongdae'ye verdi.

"Jong Grup ile bizim aramız gerçekten iyi. Nereye varacağımı biliyor musun?" Jongdae sesini azalttı, Chanyeol'e manalı manalı baktı. Birkaç dakika birbirlerine sessizlik içinde baktılar çünkü konuşmaya gerek yoktu, Chanyeol Jongdae'yi mükemmel bir şekilde anlıyordu.

"Jongdae, sen dâhisin!" Chanyeol bağırdı, heyecanla sandalyesinden kalktı ve arkadaşının rahatça uzandığı koltuğa doğru gitti. Dev vücuduyla Chanyeol üzerine düşerken Jongdae'nin kaçmak için fırsatı yoktu, ağırlığıyla kısa olanı ezmişti. Jongdae çaresizce CEO'yu üzerinden itmeye çalışsa da işe yaramadı. Jongdae'nin şimdilik tek seçeneği Chanyeol'ün altında bir süre böyle kalmayı kabul etmesiydi – garip geliyordu ama sorun yoktu – Chanyeol'ün bir süre minnettarlıkla onu sıkmasına izin verdi. Chanyeol hep dışavurumcu biri olmuştu ve Jongdae buna yıllar boyunca alışmıştı o yüzden Chanyeol'ün ilgisini umursamadı. Çoğu zaman umursuyordu çünkü şu an mesela Jongdae nefes alamadığı için yakında öleceğinden emindi.

"Bana yardım ettiğin için seni öğle yemeğine çağırmalı mıyım?" diye sordu Chanyeol, başını Jongdae'nin boynuna gömdüğü için sesi boğuk çıkmıştı.

"Gelemem. Baek ile buluşacağım." Jongdae kibarca kabul etmedi, dev olanın sırtını artık gerçekten nefes alamadığını ve Chanyeol'ün kalkması gerektiğini göstermek için patpatladı. Sadece bir saniye sonra Jongdae bunu yapmak zorunda olmadığını fark etti çünkü Baekhyun'un adını duyduktan sonra Chanyeol onu hemen bıraktı.

"Baekhyun burada mı?" Pekala, sesi fazla hevesli çıkmıştı. Chanyeol kendini aklından azarladı, boğazını temizledi ve bu sefer daha düz bir sesle soruyu tekrarladı. Jongdae gözlerini devirdi, o da doğruldu.

(Arada) without you to hold i'd be freezingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin