Yer biraz titrer gibi oldu. Kalbim biraz tekler gibi oldu. Küçükken önüme konulan yemeği yerken bile olan utanmam şimdilerde nerede bilemiyorum. Gözlerim sanki daha fazla ağırlaşabilecekmiş gibi ağırlaştı. Ancak beynimin içindekilerin uyumama pek müsade edebileceğini zannetmiyorum. Sanırım bir kahve daha içmeliyim. Eskiden olsa kahveden nefret ederdim. Ne değişti ki içimde bu hâle geldim,kabullenemiyorum. Sanki o kaza babamın ve annemin ölümüne sebep olmamış ama beni hayattan koparmış gibi. Öylesine soğuk ve ıssız hissetmiyordum ki,ben ölesiye soğuk ve ıssız hissediyordum. Telefonumun sesi kulaklarımda yankılanırken odaya gidip telefonu almak içimden gelen en son şeydi.
07:43. Zilin sesi beynimin içine işlerken kalkmak zorunda olduğum gerçeği beni rahatsız ediyordu. Sürünerek bile olsa yataktan kalkmayı başardım. Delikten baktığımda 49 cevapsız arama,117 mesaj'ın sahibi olan Meva'yla bakışıyordum.
"Sanırım hâlâ uyuyordun Arya,ve ben kendimi kutsal bir görev yapmış hissediyorum. Bu çok heyecan verici"
diyerek içeri geçen Meva'ya aslında bütün gece beynimin içindekilerle bir savaş verdiğimi anlatamadım,anlatmadım. Gülümseyerek içeri geçtiğimde Meva'yı kahve bardaklarına bakarken buldum.
"Birileri yine sabahlamış anlaşılan yine çok çalışılmış" dedi Meva,gözlerimi ona sabitleyerek "başka şansım mı var senin aksine" dedim. Bunun onu yaralayacağından emindim ama içimden bunu yapmak geçiyordu. Ve ne olursa olsun,bir şey söylemek istersem kimse beni susturamazdı. Okuduğum bölüm hukuk olduğu için evet sabahlamam gerekiyordu ancak tek sorun bu değildi ve Meva bunun farkındaydı. Boğazını temizleyerek;
"Yarın Edirne'ye,Emir Can İğrek geliyormuş. Ne dersin beraber gitmeye ? Hem belki Mert'de gelir."
Mert. Bu dünyada taviz verebileceğim bir kişiydi. Hayır tek taviz verebileceğim kişi. Üniversitenin ilk yılında,okula girdiğim andan itibaren klişe bir şekilde onunla tanışıp tabiri caizse ona aşık olmuştum. Başlarda pek varkında değildim elbet ancak sonra onun başka biriyle olma ihtimali bile canımı yakmaya başlayınca anladım. Adımı duymam beni kendime getirdi.
"Arya,sana diyorum. Duymuyor musun beni ?"
"Ha şey tabii gidelim. Mert'i ben çağırmak istemiyorum. Lütfen sen konuşur musun onunla ? Malum biliyorsun olanları." derken Meva'ya yalvarır gözlerle bakmayı ihmal etmemiştim. Aslına bakarsak mert'ten utanıyordum. Karşısına geçip benimle beraber konsere gelir misin demek bana çok uzak geliyordu. Meva tabiki bu isteğim karşısında benden bir şey isteyecekti,onu tanıyordum.
" yaparım ama bir şartla. üstünde görmekten çok mesut olduğum o buz mavisi elbiseni giyeceksin."
Şaşkın bakışlarımla Meva'ya döndüm.
"Sen neden bahsediyorsun Allah aşkına hangi ayda olduğumuzu unutmuş gibisin. Şubat ayındayız kışın ortası donarak ölmemi istiyorsun herhalde."
"Hadi ama Arya. İkimizde biliyoruz ki başka türlü Mertle konuşmayacağım"
Delirmiş olmalı. Bu soğukta o elbiseyi nasıl giyeceğim tek bir fikrim bile yok. Ama kabul etmek zorundayım. Mert için. Demiştim ya bu hayatta taviz verebileceğim tek insan.
"Tamam,tamam giyeceğim ama Mert'i ikna edeceksin" dedim bir hışımla. Sinirlendiğimi anlamıştı ve çekinerek evet demek zorunda kaldı. Sanırım yarın çok soğuk ve uzun bir olacaktı.23.58 Kafamda neler dönüyor bilmiyordum. Meva gittiğinden beri öylece oturup yarın yaşayacaklarımı düşünüyordum. Aslında elbise bana çok yakışıyordu,açıkcası bunu söylemekten asla çekinmiyordum. Mert'in beğeneceğinden ise adım kadar eminken içimdeki ve beynimdeki bu garip his ne bimiyordum. Bir an evvel yarın olmalıydı aksi takdirde cidden kafayı yiyecektim. Bazen sadece Meva gibi olmak istiyor,bazense Eylül'den memnun oluyordum. Her ne kadar herkes bana Arya dese de ben Eylül'düm. Ne Arya ne de Eylül Arya. Sadece Eylüldüm işte. 6 eylül gecesinin ilk saatlerinde doğmuş,adını doğduğu aydan alan Eylül,babasının Narin kızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLAR ŞEHRİ +18
Literatura KobiecaHayat bir resim tablosundan ibaretti belki de. Fırçanın ucuna hangi boyayı koyarsam ona boyanacaktı bembeyaz tuval. İçimden gelen sadece fırçayı siyah boyaya batırmaktı. Yorgun gözlerim ellerime eşlik ederken yavaşça fırçayı siyah boyaya batırdım. S...