Genç kız evden çıkarken çok dalgındı. Yataktan kalktığından beri üzerindeki anlamsız uyuşukluğun nedenini bir türlü çözememişti. Sanki ağır çekime alınmıştı ve hareketleri hiç olmadığı kadar yavaşlamıştı. Duş alması bile hücrelerinin canlanıp günebakan gibi kocaman açılması ve canlılıkla dik durması için ona etki etmemişti. Hala aynı yavaşlıkta hareket ediyordu. Bir koala kadar yavaştı!
Çantasını ve unutmamak üzere cep telefonunu sıkıca tutarak evden çıktı. Aklına aniden dört yıldır bileğinden çıkartmadığı bilekliği geldi. Ağabeyinin geçen doğum gününde hediye ettiği saatin yanında duruyordu. Tüm agresifliğine rağmen bilekliği sevgiyle okşadı. İsimsiz hayranı ona hediye etmiş, o günden sonra bir daha çıkartmamıştı.
Dönüp son kez alacaklarını gözden geçirerek bir şey unutup unutmadığını kontrol etti. Bu haldeyken unutursa kesin sinirden çıldırabilirdi. Agresifliğinin nedenini bilmiyordu ama bu hali hiç ona göre değildi. ‘Nerede benim enerjik, pozitif halim?’ diye geçirdi içinden. Her şeyi aldığına emin olunca kapıyı çekerek dışarı çıktı. Dairesinden aşağı asansörle inerken kabindeki aynadan dış görünümünü son kez inceledi. Giydiği kolsuz, yakasında fiyongu olan spor beyaz gömlek ve dizlerine kadar inen mavi eteği ile iyi görünüyordu. Keşke içi de dışı gibi iyi olsaydı!
Apartmanın önündeki özel park bölümüne çektiği arabasının yanına yavaşça ilerledi. Gözleri öylesine bakıyor ve sokakta yürüyen insanları görmeden yürüyordu. Çantasının ağzını açarak anahtarı bulmak için elini bir tur döndürdü. Bulamayınca bir dizini havaya kaldırıp çantayı dizine yasladı ve tek elle içine bakarak karıştırdı.
“Neredesin?” dedi anahtara seslenerek. Sanki ona gıcıklık olmasını istermiş gibi ortada gözükmüyordu. Evde unutmuş olamazdı. Çıkarken çantasına tıkarcasına koymuştu. Tek ayağının üzerinde durmaktan dengesini yitirince hafifçe yalpaladı. Bu da elindeki çantanın içindekileri boca edecek şekilde düşmesine neden oldu.
“Hay aksi şeytan!” diyerek homurdandı. Hızla yere eğilip içinden çıkanları tekrar çantasına doldurarak anahtarı aradı. Sanki tüm aksilikler onu bulurmuş gibi çantasını yere düşürdükten sonra anahtar ‘Ben buradayım’ der gibi tam gözünün önünde belirdi. Hışımla eline alıp sıktı. Ceza vermeye çalışır gibi bir hali vardı. Dışarıdan biri baksa kesinlikle deli zannederdi!
Genç kız derin bir nefes alıp bugün başka sorunla karşılaşmayacağını tekrarlayarak kendini teskin etmeye çalıştı. İkinci bir derin nefesle anahtarın düğmesine basarak otomatik kapıları açtı ve küçük spor arabasının şoför koltuğuna yerleşti. Arabayı çalıştırırken saatine bir göz attı. Yemeğe daha on dakika vardı.
Bugün Esma ve Baran’ın tanışma günüydü. Esma’nın kaçırılma günü denmesi daha çok uyardı ama onlar dört sene boyunca bunu aşmıştı. Artık o kaçırılmanın sonucunda mutluluğu bulduklarına inanıyorlar ve o günün iyi ki olduğunu düşünüyorlardı. Bugünü kutlamak adına çocukları ve kardeşleriyle bir yemek ayarlamışlardı.
Eğer Betül zamanında hareket edip uyuşukluğu yol boyunca sürmezse tam vaktinde yemeğe yetişebilirdi. Sahil yolunu kullanması trafiğe takılması demekti. Çevre yoluna çıkıp sahile tekrar inmeyi düşündü. Mantıklı gelince uygulamaya koydu. Restoranın oraya inişi kolay olurdu. Ara sokaklardan geçip çevre yoluna çıkacaktı ki yan sokaktan çıkan aracı görmeyip tosladı. O kadar şiddetle çarpmamıştı ama araçlar sanki kâğıtmış gibi hemen birbirinin içine geçerek yamulmuşlardı. Betül emniyet kemeri takılı olduğundan kafasını çarpma olasılığından kurtardı ama yine de başı şiddetle öne gidip geri geldi. Sersemliği bir kaç dakika üzerinde kaldı. Başını kaldırıp ön camdan çarptığı araca ve şoförüne baktı. Adam direksiyona başını dayamış kıpırtısız duruyordu. Betül korkuyla titredi ve hızla araçtan inip diğer aracın şoför mahalline koştu.