13. Bölüm

1.7K 163 10
                                    

Dayanamadım ve yeni bölüm yazdım. Yine iyisiniz 😉😉😉

Baekhyun tarafından terk edilmiştim. Dans etmeye gidiyorum diye beni masada yalnız bırakmış sonra da yok olmuştu. Kim bilir yine nerelere kaybolmuştu. Birkaç kadeh ne olduğunu bilmediğim barmenin önerisi olan renkli içkiyi devirmiştim. Hafif çakırkeyif olmama rağmen sarhoş olduğumu söyleyemezdim.

Sarhoş olmayı istiyordum aslında. Jongin'i seviyorum, kolay bir çocukluğu olmadığını da biliyorum. Belki de onu kırmıştım ona inanmayarak ve şimdi kendimi berbat hissediyordum. Sarhoş olup sokakta uyanmak gibi planladığım bir ceza vardı kendime vermek istediğim. Ancak ben iyi bir içiciydim. İçkiye karşı dayanıklığım ilk defa beni hayal kırıklığına uğratıyordu.

Sonunda Baekhyun'dan ümidi kesince eve dönme kararı alıp içkilerimin parasını ödedim. Ayağa kalkınca başıma ani bir ağrı saplansa da hızla kendimi toparlayıp yürümeye başladım. Adımlarım ne kadar düzgündü bilmiyorum. Kapıya kadar gayet iyi çıktığımda belki de eve kadar yürümeliyim dedim. Soğuk hava yüzüme çarpar çarpmaz uyandığımı hissetmiştim nasıl olsa. Biraz yürüyerek hem daha çok açılırdım hem de yürümek iyi gelirdi diye düşündüm.

Hava oldukça soğuk olmasına rağmen yaprak bile kıpırdamıyordu. Bu sevindirici bir şey değildi benim için. Rüzgarın yüzüme aptallığımı vurmasına ihtiyacım vardı. Aptal demeliydi bana. Bir kere de bu kadar garantici olma!

Kafamı kaldırıp karanlık sokağa baktığımda benden başka kimsenin olmayışı beni biraz endişelendirmişti. Koskoca adam olabilirdim ama 10 adam beni kenara sıkıştırsa ne yapabilirdim ki tek başıma. Aslında bu sokak bu kadar boş olmazdı. Elimle ceplerimi yoklayarak telefonumu buldum ve saati kontrol ettim. Gece yarısını çoktan geçmişti. Sıkıntıyla bir nefes verip adımlarımı hızlandırdım. Biran önce anacaddeye çıkmak istiyordum. Tabiki hayat bana yine kıçıyla güldü. Ana caddeye mi çıkmak istiyorsun? Oldu canım!

"Saatiniz var mı?" Karşıma birden çıkan adama olabildiğince düz bir ifadeyle baktım.
"1 buçuk" cevabı verir vermez yanından geçmek için hareketlendiğimde yana kayıp önümü tekrar kapattı. Kaşlarımı kaldırarak bir bakış attım yüzünü tam göremediğim adama.
"Saatiniz güzelmiş."
"Teşekkür ederim, hediye" geçmek için başka bir hamle yaptığımda bu sefer kolumdan tutarak beni durdurdu. Gözlerim önce kolumdaki eline daha sonra da sokağa hızlı bir bakış attı. İkimizden başka biri yok gibi duruyordu. "İzin verir misin?" Geçmek için kokunu çektiğimde tutuşunu sıkılaştırdı. "Bırak!" dedim bu sefer, kelime dudaklarımdan tıslama gibi çıkmıştı.
"Yoksa?" diye sorarken alaycı bir şekilde sırıtıyordu. "Sarhoş olduğunun farkındasındır herhalde."
Bu sefer ben alaylı bir şekilde güldüm. "Seninle başa çıkacak kadar ayık olduğumu düşünüyorum."
"Öyle m-"

"Sana bırak demedi mi o?" Yabancı sesi duymamla ilimizin de kafası o tarafa döndü. Karanlıktan dolayı yalnızca silueti seçilebiliyordu. Ama sesi çok tanıdıktı. Belki de gerçekten sarhoş olmuş olabilirdim. Çünkü Jongin'i duydum sandım.
"İşine bak!"
"Bakıyorum." Siluet ellerini kaldırıp bize doğru birkaç adım daha attı. "Polisi aradım. Birazdan burda olurlar."

Yürüyen siluet yakındaki sokak lambasının altına geldiğinde ellerini cebine koyarak lamba direğine yaslandı. Gözlerim odaklanmakta biraz zorluk çekse de siluetin Jongin olduğunu algılamam kısa sürdü. Ama burda ne aradığını anlayamıyordum.
"Blöf yapıyorsun!" Kolumu tutan adam birden bağırdığında irkildim. Sanırım gerçekten sarhoş olmuştum. Algım oldukça zayıflamış, göz bebeklerim odaklanmakta zorlanıyordu. Ama iyi yürüyordum bence.
"Kimsenin olmadığı bu sokakta silahı olan bir adama çıplak ellerimle saldıracak kadar aptal değilim. Polis sirenleri duyulmadan gitmeni tavsiye ederim. Yoksa kaçamazsın. Ruhsatsız silah barındırmak, hırsızlık, taciz... daha saymamı ister misin?"

Asklepios // SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin