24. Bölüm

1.3K 133 30
                                    

Kaihun hashtaginde birinci olmuşuz ama hiç sevinemiyorum çünkü Kaihun da yükseldikçe Sekai de düşüyorum. Ters orantılı her yerden başarılı olamazsın diyor wattpad bana hhahahah hepinize hikayemi okuyup vote verdiğiniz, guzel güzel yorumladığınız icin tesekkür ederim. Neyse aslında bir Chanbaek özel bölüm yazıp o bölümü sana ithaf edecektim ama o kadar beklemek istemedim. Biraz sabırsızım kusura bakma. Neyse bu bölüm sana, prscp6 Keyifli okumalar

O sabah hiç olmadığı kadar keyifli kalkmıştı Sehun. Dün arabasının lastiğindeki notu da yaşlı adamı da unutmuştu. Saatin kaç olduğunu hiç bilmiyor gözlerini açıp bakmak da istemiyordu. Ancak yüzüne vuran güneş ışığı olmadığına göre belli ki daha günağmamıştı. Peki neden bu kadar erken uyanmıştı ki o zaman. 

Sehun teredütle gözlerini açtığında esmer adamın pencereden gelen ışığı engelleyen göğsüyle burun buruna geldi. İlk başta nerde olduğunu anlayamamasının verdiği bir şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Buna karşılık Kai'den bir kıkırdama kazanmıştı.

"Günaydın" Sehun uykulu sesiyle konuştuğunda gülümsemeye çalıştı.

"Günaydın." Esmerin sesi de uykulu olduğu için boğuk çıkıyordu. 

Yüzünde sersem bir gülümseme asılıydı ikisinin de. Jongin dudaklarını Sehun'nun omzu ile boynu arasında bir noktaya bastırmak için eğildiğinde Sehun kesik bir nefes çekti içine. Dudakların boynunda bıraktığı his dün geceki birkaç sahneyi gözünün önünde canlandırırken kendini Jongin'den uzaklaştırmaya çalıştı.

"İşe geç kalıyoruz."

"5 dk daha zaten geç kaldık"

"Ne?!" Sehun kendini birden geri çekmesiyle yataktan düşerken Jongin kahkahalarla gülmekle meşguldü.

Sehun kendisine gülen sevgilisine surat asarak yerde oturmaya başaldığında Jongin onu anca fark etmişti. Önce kahkahaları küçük kıkırtılara dönüştü ve yavaşça kayboldu. Sehun'sa dudaklarını bükerek küstüm oyunana devam ediyordu. Sonunda durumun ciddiyetinin farkına varan Jongin yorganı üzerinden atarak ayağa kalktı. Ayağının dibindeki boxerlardan birini kıçına geçirirken söyleyeceklerini kafasında kurmaya çalışıyordu. 

"Hunnie?" Jongin en sevimli olduğunu düşündüğü sesiyle konuştuğunda Sehun göz ucuyla esmere baktı.

"O benim boxerım" 

"Nereden biliyorsun aynısından bende de olamaz mı?"

"Senin boxerında da Oh Sehun mu yazıyor?"

"İlginç fantezilerim olduğu söylenir." derken Jongin omuz silkerek Sehun'nun yanına oturdu. Sehun kıkırdamamak için dudaklarını ısırırken hızla kendini toparlayarak tekrar suratını astı. Jongin diğerinin dudaklarını elleri arasında sıkıştırarak Sehun'nun kafasını kendine çevirdi.

"Nasıl böyle güzel olmayı başarıyorsun?"

"Ben yere düşmüşken nasıl gülebiliyorsun?"

"Soruya soruyla cevap veriyorsun."

"Sen de konuyu değiştiriyorsun."

Jongin uzanıp küçük bir öpücük bıraktı Sehun'nun dudaklarına "Öyle yapıyorum." 

"Boxerımı ne zaman geri alırım."

"Neyden bahsediyorsun bu benim."

Sehun bu sefer dayanamayarak güldüğünde Jongin de ona katıldı. Sehun yerden kalkıp esmerin odasındaki banyoya ilerlerken omzunun üzerinden hala yerde oturan Jongin'e baktı.

"Ben de gelebilir miyim?" esmer olan şansının sonunu zorlarken Sehun'nun yüzünde sinsi bir gülümseme yayıldı. Banyo kapısına vardığında Jongin de ayaklanmıştı. 

"Kapıyı açmayı başarabilirsen gelirsin." daha sonra hiç bilmediği banyoya girip kapıyı arkasından kilitlemişti. Jongin kilit sesini duymasına rağmen kapının kolunu yokladığında içerden bir kıkırtı yükselmişti. Bu sefer yavru köpek bakışlarıyla odaya bakışlar atan Jongin sırtını banyo kapısına yaslayarak yere oturdu. Birkaç dakika içinde içerden yükselen su sesleri kendi kendine küfür etmesine sebep olsa bile ikisi içinde keyifli bir sabahtı. 

O sırada hastaneye Oh Sehun için bir paket gelmişti. İçinde ne olduğu belirsiz paket zararsız görünüyordu. En azından...

Chanbaek çifti içinse sabah Sekai çiftinden farklı geçmemişti. Ne bekliyorsunuz ki. Sonuçta adamlar arkadaş. Üzüm üzüme baka baka kararır diye boşuna demiyorlar. Kai, Chanyeol'u da azıcık kendine benzetmiş olabilirdi. 

Chanyeol sabah erken kalkan kişi olmuştu. Evi az çok biliyor olmasının da getirdiği özgüvenle romantik bir sevgili olup kahvaltı yapma kararı almıştı. Ama bilin bakalım ne eksik. Romantiklik... Saf yontulmamış odundan Park Chanyeol'un aklına khvaltı hazırlamak geldiği için bile şanslıydı Baekhyun. 

Neyse konumuza dönersek Chanyeol kahvaltıyı hazırladı. Mutfakta... Ama hazırladı. Her sabah o hazırladığı için alışkındı da böyle şeylere. Baekhyun kalkar kalkmaz Chanyeol'u görememenin verdiği bir telaşla hızla doğruldu yataktan. Küçük bir sızı hissettiğinde kalçasında tekrar yatağa oturdu. Devasa adamın sesi mutfaktan odasına geliyordu nasıl olsa. 

Üzerinde bir şeyler geçirip mutfağa doğru ilerlerken Baekhyun hiç alışık olmadığı manzara için kendini hazırlıyordu. Öyle çok bağlandığı sevgilileri olmamıştı. Ve nasıl denir, tek gecelikleri de ona kahvaltı hazırlamamıştı. Onları geçin Sehun'la bile kim hazırlayacak diye kavga edip duruyorlardı. Sehun sürekli rejimde olduğunu söyleyerek kahvaltıyı Baekhyun'a yıkıyordu. Özetle uzun zaman sonra ilk defa birisi Baekhyun'a kahvaltı hazırlayacaktı. 

Baekhyun mutfağa ulaştığında Chanyeol yumurtalarla ilgileniyordu. Ki buraya kadar bir sorun yoktu.

"Günaydın." Baekhyun konuştuğunda Chanyeol ocakta ilgilendiği şeyi bırakıp arkasını döndü. Kaşlarını çatarak etrafa baktı bir süre.

"Baekhyun sesini duyuyorum ama seni göremiyorum." Sonra kafasını biraz aşağıya indirerek gülümsedi "AHHH burdaymışsın."

İşte arkadaşlar bütün romantizm burada kaçmıştı. Kim Jongin, kepçe kulaklı arkadaşına da espiri anlayışını bulaştırmıştı.

"Sana da günaydın yeterliydi." Baekhyun en durgun sesiyle konuştuğunda Chanyeol bir şeylerin yanlış olduğunu anlamıştı. En azından o kadar zekiydi.

"Hey, sorun ne?"

Baekhyun, geçen hafta üst raflara ulaşmak için aldığı kısa tabureyi alıp Chanyeol'un önüne koydu. Üzerine çıkıp Chanyeol'la boylarına eşitlediğinde Chanyeol ne olduğunu anlamayan bakışlarla onu izlemeye devam ediyordu.

"Kısa olduğumu kabul ediyorum da bu böyle yüzüme vurulmaz yani. Füze atsaydın."

"Ben şikayetçi değilim ki."

"Ne?!"

Chanyeol, Baekhyun'nun elinden tutarak onu sandalyeden aşağıya çektiğinde kısa olan şaşkınca diğerinin yönlendirmeleriyle hareket ediyordu. 

"Ben seni böyle seviyorum. Kısa halinle. Sarıldığımızda göğsüme yaslanan kafanla." Chanyeol, Baekhyun'a sarılarak kafasını kalbinin üzerine yasladı. "Kalp atışlarımı dinleyebiliyorken." (Chanyeol odun olabilirdi ama yazar biraz romantikti napalım.)

Baekhyun elleri hala Chanyeol'un belindeyken kafasını geri çekip Chanyeol'un yüzüne baktı. "Ne romantiklik yapıyorsun. Sanki steteskop koysam kalp atışlarını dinleyemem. Bunun boyumla ne alakası var şimdi." (Belki de o kadar romantik değildir yazar.)

Mutfakta yayılan tek şey Chanyeol'un keyifli kahkahası değildi. Yumurtanın yanık kokusu da odayı doldurmuştu. İkili kahkahalarla yumurtayı kurtarmaya çalışsın Sekai hastaneye varmıştı bile. Uzun bir gün başlıyordu her iki çift içinde. En azından öyle ya da böyle keyifli bir sabahtı. 

Asklepios // SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin