4

2.2K 72 11
                                    

Medya fotoğrafı: Anıl (Instagram &jxkemc)
Medya şarkısı: No.1 - Müptezel

4 saat!

Dört saattir hastanenin kasvetli koridorunda oturmuş, ameliyathanede olan annemizin bekliyorduk. Derin 'ah' çektim, sanki bütün acılarımı düşüncelerimi bedenimden atmak için yapmıştım bunu.

DENEDİM.

Herşey daha kötü oluyordu sanki hiçbir şey yoluna girmeyecekmiş gibiydi. Herkes kötü düşünme iyi olacak diyordu ama hiçbiri dedikleri şeylere inanmıyordu. Annemin durumu çok kötüydü, ama ben inanıyorum. Benim annem; güçlü bir kadındı, herşeyin üstesinden geldiği gibi bunu da atlatacaktı. Henüz 4 saatlik bir ameliyattan çıktığı için doktorlar bedeni daha fazla kaldıramaz diyip yoğun bakıma aldı ve dinlenmesini bekleyip yeni bir ameliyata hazır olacağında bize de haber vereceğini söylemişti.

Etrafımdaki sesler yabancı geliyordu artık, kulaklarım kimsenin tesellilerini dinlememek için tıkanmış, sadece annemin ' Kızım ' kelimesini bekliyordu yeniden can bulmak için.

Sırtımı yasladığım soluk beyaz rengindeki soğuk duvara yasladım kafamı. 4 saat kısa gelebilir, evet ama düşünceler sanki beni aylar sonrasına götürmüşcesine yorgun hissediyordum. Beynimde sürekli aynı sesler yankılanıyor, susmaları için hiçbir şey yapamıyorum. Çünkü ya öyle olursa, ya ' Ölürse'...

Sahi napardım ki.

Diğer yarım giderdi, hayattaki tek arkadaşım giderdi, gözlerime bakıp ne yaptığımı bilen biri giderdi, çok iyi yalan söylerdim ama tek bir hareketimle yalan söylediğimi anlayan biri giderdi, ders çalışırken havuçlu kek yapan biri giderdi, gece üstüm açıldığında örten biri giderdi...

Benim annem giderdi, benim hayatım giderdi..

Doktorun rutin kontroller için girdiği yoğun bakımdan çıkarken suratında bir ifade vardı, sanki birşey söylemek istiyor ama çekiniyor gibiydi. Aslında duymayı beklediğim şey her neyse umursamayacaktım. Gözlerini yere eğip elleriyle oynamaya başladı ve uygun adımlarla yanımıza gelip derin bir nefes verdi. Eren kafasını kaldırıp doktorun dikildiğini görünce oturduğu yerden ışık hızıyla kalkıp yavaş ve endişeli adımlarla doktorun yanına gitti. Aslında o da biliyordu neler duyacağını. İşte..
Sadece bir umut vardır diye bekliyordu. Ben oturduğum soğuk zeminden ağır ağır kalkıp herkes gibi doktorun yanına gittim.

"Artık birşey diyecek misiniz, O nasıl ? "

Sorduğum soru karşısına, Melez alacağım cevabı biliyormuş gibi elini omzuma koyup ' geçecek ' diye fısıldadı. Gözlerimi yavaşça açıp kapattım ve doktora döndüm. Ağzından çıkartmaya çekindiği bizim ise duymak istemediğimiz o sözleri söylemeye başladı.

"Bakın, anneniz kazada araç ters döndüğü için kafasına büyük bir darbe almış. Şimdilik iç kanamayı durdurduk ama anneniz- "

"Susun!"

Doktorun sözünü kesip gözlerim alışık olduğunu sıvıyı soğuk yanaklarıma temas etmesine izin verdim. Kalbime yine bir ağrı saplandığında daha fazla burda durmak istemediğim için arkamı dönüp koşmaya başladım. Göz yaşlarım akmaya devam ettiğinde daha şiddetlendi.

Annen ölmeyecek.

Annem ölmeyecek. Acılı bir tebessüm edip koşmaktan yorulan bedenimi dinlendirmek için buğulu gözlerimi etrafa gezdirdim. Gördüğüm 'Bar Monue' yazan yere doğru ilerledim, sarhoş olup bu acıyı azıcık da olsa unutmak istiyordum. Kapıdan içeri girdiğimde yüksek müzik ve dans eden insanlar görmeyi planlarken beni karşılayan bir sessizlikti. Umursamadan bakışlarımı yere çevirip tabureye oturdum.

"En ağır hangisiyse ondan."

Kafamı masaya yaslayıp biraz olsun düşünceleri kafamdan atmak istedim. Düşünmek gerçekten de bünyeye zarar veren bir eylemdi.

"Yalnız, bugün hizmet veremiyoruz. Kusura bakmayın."

Yasladığım kafamı masanın üzerinden kaldırıp sulu gözlerimle barmene baktım. Konuşmaya halim olmadığı için ağır ağır kafamı salladım. Oturduğum tabureden kalkıp merdivenlere yöneldim.

"Hey! Lazım olur, al. En ağırı benden. "

Bana fırlattığı içki şişesini yakalayıp minnetle ona baktım. Daha sonra teşekkür için geleceğimi söyledim ve oradan çıkıp en yakın sahile doğru yürümeye başladım.

Yarım saat yürüyüşten sonra aile yemeği için giydiğim topukluları elime alıp banka oturdum.

Telefonumun ışığı yanıp söndü ardından bildirim geldi. Ekranı açıp kimden geldiğine bakarken sinir hücrelerim devreye girmişti. Bedenimin titremesine engel olamayıp sarsılarak ağlamaya başladım.

Gönderen: M

Sana şaka yapmayacağım konusunda uyarmıştım, İz.
Bu arada güzel içki seçimi, en sevdiğimden.

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken etrafıma baktım. Buradaydı ve beni duyabiliyordu.

"Ne istiyorsun benden Allah'ın belası! "

Ağlamaktan çatallaşan sesimi yok etmeye çalışarak bağırdım. Beni duyduğunu biliyordum. Güçsüzlükle ayağı kalkıp etrafıma bakmaya devam ettim. Bedenim yıkılacakmış gibi ayakta zor dururken kafam düşüncelerden olsa gerek bedenime ağırlık yapıyordu.

Gönderen: M

Ah, İz. Seni zeki sanıyordum. İstesem seni öldürüp büyük intikamıma ulaşabilirim ama böyle seni bitirmek daha cazip geliyor. En sona sakladım sürprizi.

Gelen bildirimle mesajı okuyup kafamı sinirle kaldırdım.

" Neden bir korkak gibi saklanıyorsun, çıksana! Göster kendini bana, hadi! "

Titreyen telefonumla irkilip yazdığı mesajı okumaya başladım.

Gönderen: M

Şuradan sana bakıyorum da, tam bir zavallı gibisin. Zamanı geldiğinde karşına çıkacağım. Hatta en yakın zamanda..

Ne diyebilirim ki, diyecek bir şeyim kalmamıştı. Tek yaptığım şeyi yapıp ağlamaya başladım. Kalktığım banka tekrardan oturup elimdeki içkiyi içmeye başladım. Güçsüzdüm, özellikle sevdiklerime karşı. Hep insanlar beni zayıf noktamdan vurmasın diye umursamaz ve soğuk davrandım, herkese karşı...

En büyük korkum gerçekleşmişti işte, teker teker sevdiklerimin gideceği düşüncesi beni her ne kadar yıksa da kendimi toplarlamaya çalıştım. Şimdilik 'M' denen özel numara annemle babama zarar vermeye çalışmıştı ama bunu sadece uyarı olarak algılamamı istemişti ama anlayamıyorum! Neden ben?! Hastanedeyken sürekli aynı şeyi tekrarladım, her saniye aynı şey beynimi yiyip bitiriyor düşünmek kafamı ağırlaştırıyor ve ayakta kalmama engel oluyordu.

Ben geçmişte ne yaptım?

Neredeyse bunu düşünmekten kafayı yiyecektim ki bir araba sesi dikkatımı dağıttı. Arabadan inen Ateş'i görmemle dinmiş olan göz yaşlarım yeniden yanaklarımda buluşmaya başladı. Yanıma gelip kollarını açtığında yeni doğmuş serçenin annesine sarılması gibi sığındım ona. Üşümüş bedenime sardığı kollarıyla biraz olsun acılarımı unutmuş ve huzur bulmuştum. Alışık olduğum kokusunu içine çekerken ağlamaktan kısılmış sesimle konuşmaya çalıştım.

"B-burda olduğumu ne-nereden bi-biliyor-du-dun?"

Saçımı öpüp boynuna gömdüğüm başımı kaldırıp suratıma baktı ve göz yaşlarımı sildi.

"Şşş, ağlama sakın. Hadi arabaya bin, buz gibi olmuşsun, aptal !"

Aptal demesiyle gözlerimi kısıp ona baktım ama ağlamaktan kısılan ve ağrıyan gözlerim bana pek yardımcı olmamıştı. Arabanın kapısını açıp şoför koltuğunun yanına geçtim ve bedenime temas eden sıcaklıkla rahatladım. Ateş arkadan bir battaniye alıp bedenimi sardı. Gözlerimi kapatıp Ateş'in yanımda olmasını fırsat bilerek huzurlu bir uyku çektim.

______________________________________

Melankonik bir bölüm oldu sanki?

GİZLİ NUMARA (ASKIYA ALINDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin