6-S

343 49 21
                                    

İyi Okumalar☁

Bölüm 6: Hayatın Fragmanı

Min Yoongi
   
    Çakan şimşekler sürekli yerimden sıçramamı sağlarken, sırtımı iyice yatak başlığına yasladım ve pikeyle iç içe geçtim. Bacaklarımı kendime çekip, çenemi dizlerime yaslarken odamı aydınlatan şimşekle beraber tekrar gözlerimi açmıştım. Yağmur damlaları sertçe cama vuruyor ve kulaklarımı rahatsız ediyordu. Dışarı da fena bir fırtına vardı, dalgalar kayalıklara vuruyor ve bana doğanın bir savaş içerisinde olduğunu hissettiriyordu. Sanki doğa; kendini koruyordu ve ona zarar verdiğimiz için kızgınlığını bu şekilde dile getiriyordu.

   Saat sekizi çeyrek geçiyordu, evin elektrikleri gitmişti ve ben karanlıkta oturuyordum. Aslında odamdan dışarı çıkacak cesaretim olsa şartelleri falan kontrol edebilirdim ama şimşeklerden delicesine korktuğum için ayağa kalkıp perdeyi dahi çekemiyordum. Titreyen ve stresten bembeyaz kesilmiş ellerime baktım, beyaz olan cildimin rengi baskı altında hissettiğim için biraz daha açılmıştı. Derin bir nefes verdim ve buz kesmiş olan ellerimi tekrar pikenin altına soktum. Jungkook evde yoktu, sabah kahvaltı yaptıktan sonra çıkmıştı ve hâlâ eve gelmemişti. Gelmeme sebeplerinden birinin bu şiddetli fırtına olduğunun farkındaydım ama yine de gecikmişti. Halbuki bana hemen döneceğini söylemişti.  

   Sesi fazla gür olan şimşek tekrar yerimde sıçramama sebep olurken, ağzımdan kaçan küçük hıçkırıkla; sanki evde biri varmış ve biri duyacakmış gibi elimi ağzıma kapamış ve gülümseyerek başımı iki yana sallamıştım.

  Güldüğüme bakmayın, şu an oldukça kötü bir ruh halindeydim. Bütün fobilerim (şimşek, karanlık ve yalnızlık) bir aradaydı. İki elimi de saçlarımdan geçirdiğimde, kulağıma gelen tıkırtı sesleriyle kaşlarımı çattım. Ayaklarımı aşağı sarkıtırken, soğuk zemine basmış ve korkumu yenerek ilerlemeye başlamıştım. Bir şeyin kırılma sesini işitirken, duraksamış ve titreyen sesimle seslenmiştim. "Ju-Jungkook?"

   Merdivenlerin basamaklarını inmeyi bitirdiğimde, salonun orta kısımlarına doğru yürümüş ve etrafa bakmıştım. Ama o kadar karanlıktı ki, sadece belirli nesneleri görebiliyordum ve tekrar şimsek çaktığında geriye doğru birkaç adım atmış ve nefesimin kesilmesine engel olamamıştım. Kendimi korku filmlerinde gibi hissediyordum ve karşımdaki kişi kesinlikle Jungkook değildi. Şimşek onun yüzünü aydınlattığında, başında kapşonu olduğunu ve yüzünün ortasında kocaman bir yara izi olduğunu görmüştüm.

  "Se-sen kimsin?" Dudaklarımın titremesine engel olamazken, mümkünmüş gibi yağmur daha da şiddetini arttırmıştı. Damlalar camları sertçe dövüyor ve çıkan ses dikkatimi dağıtıyordu. Gözlerim dolmaya başladığında, adamın bana doğru ilerlediğini gördüm ve bacaklarım beynimin istediği komutu yerine getirmezken, olduğum yere çakıldım ve adamla yüz yüze geldiğim de gözümden bir damla yaş süzüldü.

Çok korkuyordum.

Kesik kesik nefesler almaya devam ederken, adam elini kaldırdı ve işaret parmağını yanağıma sürttü. Ben ise put gibi onu izliyor ve hiçbir şey yapmıyor, yapamıyordum. "Jungkook'un evinde biri olduğundan bahsetmemişlerdi." Adam parmak uçlarını dudağımın üst kısmında gezdirip sırıttı. Midemin bulanmasına engel olamazken, sonunda geriye doğru birkaç adım atmayı başardım ama o benim üstüme üstüme geliyordu. "Alacağım şeyi alıp gitmeden önce, beni eğlendir."

  Gözlerim ardına kadar açılırken, dal gibi titreyen bacaklarımı merdivenlere yönlendirmiş ve düşe kalka banyoya girmiştim. Kapıyı kikitleyip, klozete otururken bileğimden damlayan kanı gördüğümde tüylerim diken diken oldu. Korkudan ellerim buz gibi olurken, yaşlarla ıslanmış yanaklarımı temizledim. Adamın kapıya vurmasıyla, çığlık atmamak için yanağımın içini ısırdım ve ağzıma dolan kanı lavaboya tükürdüm. Soğukta kalmış gibi titriyordum ve bileğimi temizlerken, dirseklerime kadar gelen su içimi daraltıyordu.

「️Wabi-Sabi」️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin