Bölüm 5: Kötü Kediİyi Okumalar🍃
Jeon Jungkook
"Yoongi müsait misin?" Onun kapalı kapısını tıklattığımda, içeride büyük bir patırtı koptu. Kaşlarımı çatarak içeri girdiğimde, bacaklarına pike dolanmış ve yüz üstü yatan bir Yoongi görmeyi beklemiyordum. Kafasını yavaşca bana kaldırdığında yüzünün kızarmış olduğunu gördüm, biraz hızlı adımlarla onun yanına gidip kollarından tuttum ve yere oturmasını sağladım. Nasıl pikeyi bacaklarına dolamayı başarıp, bir de üstüne yüz üstü yere düşmüştü ki?
"İyi misin?" Merakla sorduğumda, gözlerini bana çevirdi ve ensesini kaşıdı. "Evet, sen kapıyı tıklayınca heyecan yaptım ve elim ayağım birbirine girdi."
Onun bu cümlesine karşılık olarak yüzüme küçük bir sırıtma kondurdum ve onu ellerinden tutup ayağa kaldırdım. Akşam o banyo yaptıktan ve dinlendikten sonra fazla konuşamamıştık ama pijamamın onun üzerinde bu kadar güzel durduğunu görseydim, gece boyu yanından ayrılmazdım galiba. Yoongi ellerini çekti ve odanın içindeki banyoya gitti. Bende pikeyi yerden almış ve yatağın üzerine koymuştum. Kahvaltıyı çoktan hazırlamıştım bu yüzden Yoongi'nin gelmesini bekleyecektim.
"Ah, günaydın bu arada." Yoongi boğuk ve hafif uykulu sesiyle konuştuğunda bende ona günaydın diledim ve birlikte alt kata indik. Yoongi esneyip, masaya döndüğünde ağzı şaşkınlıkla açıldı ve bana minnettar bakışlar atmaya başladı. "Vay canına, daha önce kimse benim için kahvaltı hazırlamamıştı. Teşekkür ederim."
"Eh, bu ilk olsun o zaman." İkimizde masaya oturduğumuzda, yemekleri oldukça yavaş bir şekilde yemiş ve birlikte masayı toplamıştık. Şimdiyse bahçedeki salıncakta oturuyor ve portakal sularımızı içiyorduk. Yani en azından ben içiyordum, Yoongi kafasını kucağımdan kaldıracak gücü henüz kendisinde bulamamıştı. Masadaki bardağı tekrar elime aldım ve soğuk portakal suyundan bir yudum daha aldım. Bir elim de Yoongi'nin saçlarındaydı. Yoongi ise gözlerini kapatmış ve parmak uçlarını benim bacaklarımda gezdiriyordu. Bunun aşırı rahatlatıcı bir etkisi olduğunu söyleyebilirdim.
"Yoongi artık portakal suyunu içsen? Isınmaya başlamıştır."
"Ama..." Bir kedi gibi mırıldandı ve başını kucağımdan kaldırarak, karnının üzerine yattı ve dirseklerinin üzerinde doğruldu. Kafasını koluma sürterken, yutkundum. Böyle yapması farklı düşüncelere yol açıyordu. Onun burnunu sıktım ve kabarık saçlarını karıştırdım. Yoongi tekrar kafasını kucağıma koyduğunda, tikim varmış gibi yerimde zıpladım. Yoongi çattığı kaşlarıyla bana bakıyordu. "Ne oldu be?"
Gülümsemeye çalıştım ve onun bardağını alıp ona uzattım. "Had iç, Yoongi." Oflayarak dizlerinin üzerine oturdu ve bardağı elimden alıp dişlerini pipete geçirdi. Pipete işkence ede ede portakal suyunu içerken, bende dehşet içinde ona bakıyordum. İlk defa pipetlere acıyordum. "Yoongi neden bütün hırsını zavallı pipetten çıkartıyorsun?"
"Kimden çıkartayım, senden mi?" Bana tehditkar bakışlar atmaya başladığında, gözlerimi denize çevirdim ve sırıttım. "Neden olmasın?"
"Sen nasıl bir sapıksın ya, geri zekalı." Yoongi anında benden uzaklaştığında, alnımı büzüştürdüm. Ben ne yapmıştım sanki? Daha sonra ağzım şaşkınlıkla açılırken, sinirle tepindim. "Yanlış anlayan sensin bir kere!"
"Hı-hı, kesin öyledir." Yoongi boş bardağı masaya bırakırken, içi su dolu bardağı onun kafasından aşağı boşaltmıştım. Yoongi titreyerek bana döndüğünde, ayağa kalktı ve koşmaya başladı. Siktir, bu kadar alınacağı bilmiyordum. Tam onun arkasından koşmaya başlayacakken elinde bahçe hortumunu görmemle duraksadım. Onun yerini nereden biliyordu o? Şu an bunu düşünemezdim çünkü Yoongi'nin elindeki hortumu bir silah olarak gördüğünden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「️Wabi-Sabi」️
Horror·Yoonkook· Map Of The Soul- Persona Wabi-sabi, japonca ve dilimizde karşılığı olmayan bir kelimedir. Fani ve hatalı olmayı, yaşam ve ölüm döngüsünü kabul etmeyi ve bu döngü içindeki güzellikleri görmeyi ifade eden bir anlama gelir. #minific ...