4-İ

366 60 27
                                    

  Bölüm 4: Taşla Ezilen Kalpler

İyi Okumalar🍷

Min Yoongi

   Esen sert rüzgardan dolayı vücudumu korumakta zorlanırken, omuzlarıma bırakılan battaniyeyle iç geçirdim ve Jungkook'a baktım. Şimdi geri Jeju'ya dönüyorduk, dönmek istemiyordum çünkü hayatımda bir daha geçiremeyeceğim kadar güzel olan üç gün geçirmiştim. Bitsin istemiyordum, Jungkook'da yanımda durup benimle birlikte dalgaları izlerken derin bir nefes verdim ve kollarımı göğsümde bağladım. İçime yine sebebini bilmediğim bir sıkıntı dolmuştu, genelde böyle hissederdim; göğsüm taşla eziliyormuş gibi, can çekiyormuş gibi. Alışmıştım ama hala acıtıyordu.

  Dudaklarımın arasından küçük bir kıkırtı çıkarken, Jungkook'un gözlerinin bana döndüğünü hissettim. Büyük ihtimal neye güldüğümü düşünüyordu, haklıydı da. Güldüğüm şey ailemin beni nasıl karşılayacağını bilmemdi, büyük ihtimal Holly'i kucağıma verecekler ve evden gitmemi isteyeceklerdi. Sürekli bunu söyleyip duruyorlardı, bu sefer gerçekleşeceğine de emin emindim. 

  Yüzüm anında düştü ve başımı eğdim, her ne kadar düşüncesi artık komik olsa da; gerçek olma ihtimali beni korkutuyordu. Jungkook kafasını iki yana sallayıp, bana gülümsedi ve tekrar dümenin başına geçti. Ben ise yaklaştığımız limana bakıyor ve dudaklarımı ısırıyordum. Tabii ki buraya tekrar geleceğimi biliyordum ama bunun ben ölüyken gerçekleşeceğini umuyordum. Fakat capcanlıydım. 

  Yat sonunda limana geldiğinde, pervanelerin sesini duyamadım ve durduğumuzu anladım. Zaten her şeyi bitirmiş ve etrafı toplanmış olduğumuz için hemen inebilirdik. Bende gidip Holly'i görmek istiyordum çünkü onu çok özlemiştim ve içim rahat değildi. Evde sağlıklı insanlar yoktu çünkü ona bakacak. 

   Ayağım tekrar karaya bastığında, başımı gökyüzüne kaldırdım ve gülümsedim. Dünyadan ve yaşamaktan nefret ediyordum. 

   Bana doğru gelen Jungkook'u gördüğümde, ona yaklaştım ve elini tuttum. "Yaptığın her şey için teşekkür ederim." Bu Jungkook'u da gülümsetirken, elimi çekmiş ve omuzlarımı düşürmüştüm. Birkaç saniye öncesine göre daha hüzünlüydü bakışlarım. Çünkü hayatımda gördüğüm en iyi insana veda ediyordum. Ve ben Min Yoongi vedalardan nefret ederdim.

  Onun bir şey söylemesine fırsat vermeden, "Görüşürüz," dedim ve hiç durmadan yürümeye başladım. Gözlerim yerdeyken, kolumdan tutup beni durdurdu ve derin bir nefes verdi. "Eğer ihtiyacın olursa lütfen bana ulaşmaya çalış. Seul üniversitesine gel, tamam mı?" Başımı salladım ve arkamı döndüm tekrar. O ise rahatlamayla birlikte gülümsemişti. Ne kadar zor durumda olursam olayım, onu aramayı düşünmüyordum çünkü dediğim gibi; insanlara alışınca bırakmak zor oluyordu. Ben dünyaya alışamamış biri olarak onun insanlarını istemiyordum. Bu ne kadar iyi birisi ya da ne kötü birisi olursa olsun, en fazla iki hafta sonra tekrar intihara kalkışacaktım ve açıkçası kimsenin arkamdan üzülmesini istemiyordum. Bu olduğu zaman büyük bir bencillik yapmış olacak ve arkamda bıraktığım insanları umursamıyor gibi olacaktım. Bundan nefret ediyordum, yanlış anlaşılmaktan nefret ediyordum. Bunun olmaması için ne kadar çabalasam da, hayatta 'bazen' istediğiniz gibi gitmeyen şeyler oluyordu.

   Evine doğru ilerlemeye başladığımda, evimin limana yakın olduğu için şükrediyordum. Yanımda bir kuruş para yoktu, otobüse binemezdim ve yürüyemeyecek kadar halsizdim. Bildiğim sokakları geçerken, etrafta bana bakan birkaç kişi yakaladım. Parmaklarıyla beni gösterip daha sonra ellerini ağızlarına tutuyorlar ve gözleri hala benim üzerimdeyken konuşmaya başlıyorlardı. Sinirle derin bir nefes verdim ve saçlarımı karıştırdıktan sonra evin kapısının önüne geldim. Cebimdeki anahtarları çıkartıp, kapıyı açtığımda birkaç gündür havalandırılmadığı belli olan koridor beni karşıladı. Elim otomatik olarak burnuma giderken, nefes almaya çalıştım fakat o kadar havasızdı ki; burada birinin yaşadığını göstermek için sizden kanıt isterlerdi.

「️Wabi-Sabi」️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin