3-B

425 58 67
                                    


İyi Okumalar☁

Bölüm 3: Bakmaya Doyum Olmayan Manzara

Jeon Jungkook

   Küçüklükten beri farkında olduğunuz bazı şeyler vardır, şu an aklınıza ne geldiğini bilmiyorum ama benim kendimi bildiğim bileli düşündüğüm tek tük şey vardır. Küçükken bana hep bana zeki bir çocuk olduğumu söylerlerdi. Ne yalan söyleyeyim, haklılardı. Tanrı'yı ve onun dinlerini küçük yaşta araştırmış, ne kadar teori varsa okumuştum. Çok kitap okurdum ve çok gezerdim, dünyada ne varsa bilmek isterdim. Öğrenebileceğim her şeyi öğrenmeyi ve yeteneğimin olduğu her şeyi yapmak isterdim. Asla azla yetinen biri olmamıştım ve kesinlikle aç gözlüydüm. 

  Ama sadece yatmadan önce düşündüğüm sayılı bir şey vardı, sekiz yaşından beri ailemin sevgisini pek fazla görememiştim ve ben orta okula geçtiğimde doğan kardeşime atmıştım tüm suçu. Çünkü annem ve babam bütün sevgisini ona veriyordu, arka planda kalan çocuk ben oluyordum. Öyle zamanlar vardı ki, annem veli toplantısına bile bakıcıyı gönderirdi. Nedenini düşünür ve suçu sürekli kardeşime atardım. Çocukluk aklı; bütün suçun onda olduğunu zannederdim. Fakat öyle değilmiş.

   Ben liseye geçtiğimde, kardeşim yaklaşık üç yaşındaydı ve tahmin edemeyeceğimiz bir şey oldu. O onlar aklıma gelince gözlerimi kapattım ve arkama yaslandım. Bazı olayların üzerinden kaç yıl geçerse geçsin unutamıyordunuz. Yorucu bir okul gününden sonra eve geldiğimde, bir daha karşılaşmak istemeyeceğim manzarayla karşılaşmıştım. Ev bomboştu fakat mutfak kısmında çalışanlar kişilerin ağladığını görmüştüm. Onlara ne olduğunu sorduğumdaysa bana kardeşimin öldüğünü söylemişlerdi. Şu an fazla bir şey hissetmiyorum o konu hakkında ama asla unutamayacağım bir hüzün yaşamıştım. Sonuçta kardeşimi sevdiğimi ve anne, babamın ilgilerinin asla bana dönmediğini fark etmiştim.

  Sadece lisedeki bir insandan olgun olmasını bekleyemezdiniz, hayatın gerçeklerini üniversiteden sonra göreceğini ve asıl hayatın orada başlayacağını anlatamazdınız. Bazı şeyler gibi hayat da yaşanarak öğrenilirdi çünkü. Düşmeniz ve birinin sizi ayağa kaldırmasını beklemeden ayağa kalkmanız gerekirdi. Sizden beklenen de buydu aslında, üç yaşında bir çocuk ya da liseye giden biri olun sizden sürekli beklentiler olacaktı. Beklentileri karşılamadığınız zaman ise ilk kötü sözler söylenir, hayat şevkiniz kırılır daha sonra kötü sözlerin yerini ilgisizlik ve umursamazlık alırdı. Ve bu bahsettiğim şey belki de şiddetten daha kötüydü, eğer birini umursamaz ve ona yokmuş gibi davranırsanız bir süre sonra o kişi gerçekten öyle davranmaya başlar. Silik, yokmuş gibi, umursamaz. 

  Ailemin beni istemediğini ve sevmediğini, kardeşim öldükten sonra iyice kavramıştım. Benim için dönüm noktası olan yıla, lisenin ilk yılı diyebilirdim. Olgunlaşmanın da verdiği o kavrama hissiyatıyla, dünyada olan biten her şeyi görmüştüm. Ve dünya gördüğümden daha berbattı. Dünyada neler olup bittiğini anlamak için görmek yetmiyordu, aynı zamanda anlamak da lazımdı. Her şeyden yalnız değildim ama yaşadığım durum o kadar kötüydü ki, kimsenin bunu yaşamasını istemeyecek kadar iyi kalpliydim aynı zamanda. Aileniz tarafından sevilmemek, her şeyden haberinizin olması, korkularınız artması... Bunlar daha başlangıçtı.

  Fobilerimin başlangıcı karanık olmuştu ve ben o yıllar sanki yaşamıyor gibiydim. Üstlerinden altı yıl gibi uzun bir süre geçse de, dünmüş gibiydi. Daha sonra üniversiteye gittim ve belki de hayatımın en iyi şeyi gerçekleşti. O zamanda beş kişiyle tanışmıştım ve hayatım onlardan ibaret olmuştu, güzeldi. Hayattan zevk almaya başlamıştım ve en iyi şeyleri onlarla yaşamıştım. İşte hayatımın ikinci dönüm noktası da buydu; harika arkadaşlar kazanmak ve eğlenmek. 

「️Wabi-Sabi」️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin