Halid Ziya Bey o muharrirlerdendir ki bir makalenin altında imzaları görüldüğü gibi insanın kalbine derhal, "güzel bir şey okuyacağım!" İnancı gelir. Nazik muharrir, eserlerini pek dikkatle inceleyerek, pek derinlemesine düşünerek yazar; yazdıklarını seve seve okutur. Okuyanlar kaleminin psikolojik çözümlemediki maharetine daima hayran kalır.
Halid Ziya Bey, yazı hayatına izmir' in hizmet gazetesiyle dahil olmuşlardı. Hizmet'te pek güzel eserler neşrettikleri gibi ayrıca kitap şeklinde dahi bir hayli hikayeler yazmışlardır. Bunlar arasında Nemide ile Ferdi ve şürekası hakikaten muharririn kişilik incelemesindeki fevkalade yeterliliğini ispat için iki mükemmel örnektir. Servet-i fünun, Halid Ziya Bey'in birçok güzel makalesini, sevgili okuyucalarının beğenisine sunmuştur; bugün de Mai ve Siyah'ın neşrine muvaffakiyetle iftihar ediyor.
Halid Ziya ismi anılınca iki hatıra Zihnime hücum eder; birisi bundan on beş sene önce, ben daha mektep öğrencisiyken o zamanın seyrek neşriyatı arasında çıkmış ve birkaç nüsha sonra yayın dünyasından kaybolmuş olan Nevruz mecmuasına; ikincisi bilahare, çoktan beri dostluk bağımsız olan nazik arkadaşımızla dört sene evvel mütevazı matbaamda vuku bulan ilk görüşmemize dairdir.
Nevruz mecmuası beni yayıncılık hayatımda en ziyade meşgul etmiş olan şeylerden biridir. O zamanlar yayıncılık hevesi bende yeni hasıl olmuştu; Türkçe basılan yeni eserleri yoğun bir merakla okuyor, hiçbirini gözden kaçırmıyordum. Fransızcayı anlamaya da başlamış olduğum için Batı eserleri arasında fevkalade şöhret kazanmış olan Demirhane Müdürü' nü okuyordum; Halid Ziya tarafından bu romanın tercüme olunarak Nevruz'da neşre başlanması beni pek sevindirmiş ve Nevruz'u nazarımda yüceltmişti. Halbuki o romanın tercümesi ve tamamlanması bilahare bu aciz muharririni romantik yazarlar sırasına ithal ederek ehemmiyet vermemiş ve nazar-ı dikkatini realizm yolunda giden yazarların Eselerine yöneltmişti. İşte Mai ve Siyah bu realizm dairesinde yazılmış bir milli romandır. Mai ve Siyah hakkında vicdan kardeşimizin yazdığı bir tezkereciği aşağıya aynen ekliyorum. Bunu genç üstadın elyazısıyla yazdırarak neşredemediğime pek üzgünüm:
Muhterem dostum İhsan bey,
Nefis eserlerin boy gösterdiği mecmuanda hikayeme nasıl yer tahsis ediyorsun anlayamıyorum! Üstad Ekrem'in deha güneşinin yanında ışık saçan iki yıldız gibi parlayan Fikret ve Şahab'ın yanında korkarım ki Halid Ziya pek sönük; Münevver; mavi bir zemin üzerinde pek siyah kalmasın... Fi 27
Nisan,sene 312
Halid Ziya