Yaklaşık 8 saatin sonunda tatil yapacağımız yere ulaşabilmiştik.
Daha çok balıkçıların olduğu sakin bir kasabada şirin bir yaşlı çiftin işlettiği küçük bir pansiyonda kalacağız diye hayal etmiştim. Ancak burası bütün düşüncülerimin zıttıydı.
Kasaba demek az kalırdı bu tatil yeri için. Kumsalı tamamen ele geçirmiş bir otele girmiş odalarımıza yerleşmiştik. Önceden rezervasyon yaptırmıştı Tae. Bir çift kişilik iki tane de tek kişilik odaları ayırtmıştı. Hepsi aynı katta yan yanaydı.
Hoseok ve Yoongi'nin birbirlerine olan saçma tavırlarında kaynaklı aynı odada kalmayacaklarını söyleyip tartışma başlatmışlardı. Otel yetkilisi şu anlık boş bir oda gözükmediğini söylemişti. Bundan dolayı Tae ve ben aynı odayı paylaşmak zorunda kalmıştık.
Otele girişimiz akşam saatlerine denk geldiği için yarın daha enerjik olabilmek amacıyla dinlenme kararı almıştık. Herkes odasında sessizce oturuyordu. Yol dördümüzü cidden fazlasıyla yormuştu.
Yüzüme vuran güneş ışığıyla, kuşların sesiyle ve denizin kumsala vuran yavaş dalgalarıyla sabaha gözlerimi açtım demek isterdim ancak yanımdaki orangutan kılıklı arkadaşımın burun deliklerime peçete tıkayıp eliyle de ağzımı kapatması üzere nefes almamı engellemesi ile güne uyanmıştım.
"Her gün daha da bir orospu çocuğu oluyorsun sanki!" derin nefesler alarak nefes alışverişimi düzene sokmaya çalışıyordum.
"Sana da günaydın bebeğim" her zamanki Tae klasiği devam ediyordu.
Yataktan kalkarak lavaboya doğru adımladım. Günlük rutinlerimi yaptıktan sonra lavabodan çıktım.
"Kahvaltı vakti geldi Chim. Hazırlan gidelimm!" Tae'nin söylediklerine kafamı sallayarak eşyaları yerleştirdiğim dolaba doğru ilerledim. Bir şort ve bir de tişört alarak hazırlanmaya başladım.
"Mayonu da altına giy oradan direkt denize gireceğiz!"
"Siz girersiniz ben de izlerim Tae gerek yok." sözcüklerimi sarfederken giyinmeye devam ediyordum.
"Seni denize donla sokmamı istemiyorsan giy şunu" Taehyung yine tehditlerine başlaşmıştı. Daha fazla tartışmak istemediğim için mayoyu giyme kararı almıştım. Sonuç olarak bu denize gireceğim anlamına gelmiyordu.
Asla giymeyeceğimi söylediğim slip mayoyu giyip üzerinede şortu geçirmiştim. Kimse onu görmeyecekti bu yüzden rahatsızlık duymama gerek yoktu. Yani umarım..
Kahvaltıya Yoongi Hoseok'u da alıp gitmiştik oradanda kumsala geçmiştik.
Tae ve Hoseok şezlonglara havluyu bırakıp kumla oynamaya başlamışlardı bile. Ben ve Yoongi ise küçük çocuklara sahip ebevynler gibi onları izliyorduk.
"Yoongi denize girmek istiyorum." Hoseok kum olmuş bedeniyle ayaklanmıştı.
"İyi. İki ayağını kullanarak arkana dön ve yürü." Yoongi umursamazca şezlonga uzanmıştı.
"Denize girmeyi biliyorum salak insan! Yalnızca balıklardan korkuyorum ve sen de benim kedimsin onları korkutman gerek miniğimm~" Hoseok ilerleyerek Yoongi'nin başına dikilmişti.
Yoongi asılmış suratını Hoseok'a çevirip gülümsemişti. "Kediciğin denizi bizim için bütün tehditlerden temizleyecek. Böylece kendi işimize bakabiliriz;)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lifeguard | Jikook
FanfictionSahil, kum, güneş, yüzü kadar mükemmel bir vücûda sahip cankurtaran, götü gibi korkusuda büyük olan bir genç. 📌 Küfürlü, kötü örnek oluşturabilecek, cinsel şakaların bulunduğu bir kitaptır. Rahatsız olacaksanız lütfen kitabımı terk edin. 📌