"Bay Jeon uyanmalısınız."
Derin uykumun arasına yavaşça giren ses sinirlerimi bozuyordu. Namjoon hyung'un başına yolladığı çocuk aynı şeyleri tekrar edip duruyordu.
"Odamdan çık" uykulu sesimi en yüksek desibeliyle çıkarmayı denemiştim.
"Ama bay Jeon—" sözlerinin devamını getirmeden ayaklanmış tek kaşımı kaldırarak genç çocuğa bakmaya başlamıştım.
"Namjoon Bey iş saatini geçirdiğinizi, eğer bu gece fazladan mesai olarak bulaşık işlerini yardım etmezseniz babanızla konuşacağını söyledi." Saçlarımla oynayıp kafamı sallamıştım. Çocuk, önümde eğilip odadan çıkmıştı.
Babamın dediğine göre sorumsuzluğumdan kaynaklı burada çalışıp akıllanmam gerekiyormuş. Sorumsuz değildim yalnızca eğlenmeyi seviyordum. Geceleri dışarda olmam kime zarar verebilirdi ki? Zaten birkaç yıl sonra babamın yerine geçecektim çalışıp öğrensem de aynı statüde olucaktım. Ne gerek vardı gençliğimi buralarda sömürmeye.
Yataktan ayrılıp sıcak bir duş aldıktan sonra üzerime yalnızca bir deniz şortu giyerek odadan ayrılmıştım.
Evet başlıyoruz yine. Balık değdi diye denizde köpekbalığı var diyerek kargaşa çıkaranlar, güneşleniyorken kum oynayan çocuklardan sıçrayarak üzerlerine kum geldi diye şikayet departmanıymışım misali yanıma koşanlar...
Oysaki sadece cankurtaranım. Bu lanet yerde yüzme bilmeyipte boğulan birisi bile olmaz mı!? Bu işin ne eğlencesi kalacak yoksa?
Cankurtaran kulübemde oturup karın kaslarımı sergileyerek yaz aşkımı bekliyordum. Bu yaz böyle sıkıcı geçecek olursa genç yaşımda çürüyecektim.
Elimdeki kokteylimden bir yudum daha alıp etrafı süzmeye başladım. Saat her ne kadar çok erken olmasada şu an kumsal bunaklarla doluydu. Bu genç jenerasyon neden daha erken gelmeyi denemiyor? Birkaç saatim daha buruşmuş, çökmüş yüzleri ve vücutları görmekle geçerse beni kurtaracak bir cankurtaran gerekecek.
Bazen hayat karşınıza güzel şanslar çıkarır ya şu an o seviyedeyim. Az önce söylediğim onca tezi çürütücek cinsten bir afet. Alnına düşen sarı saçları, karın kasları, kızları kıskandıracak kadar güzel olan vücudu ve 15 km öteden bile baksanız dikkatinizi çekebilecek kadar büyük bir o kadarda güzel şekillenmiş bir götü vardı.
Kulübeden aşağı inerek denize doğru ilerledim. Oysa çoktan arkadaşı yada sevgilisi ile denizin ortalarına gelmişlerdi. Denize ne sikim bok için girdiğimi sorarsanız tanışmak için bir an bulmalıydım. Yazın eğlencesini bulmuşken kaybetmek bir Jeon'a yakışmazdı.
Suda ilerlememi durduran afet dediğim çocuğun suya düşüşü ve arkadaşının acı bağrışları olmuştu. Başta gitmekle gitmemek arasında kalsamda cankurtaran olduğumun aklıma gelmesiyle suya atlamıştım. Çok uzun olmayan bir sürede yanına varmış, suyun altındaki küçük bedeni gün yüzüne çıkarmıştım. Kumsala doğru ilerlemeye başlamıştım.
Kucağımdaki küçük bedeni kumların üzerine indirmiş, ilk önce küçük sarsmalarla tepki verip vermemesini ölçüp sonrasında kulağımı göğüslerinin üzerine koymuştum.
Kalp atışlarını duymam gerekirken salak arkadaşının kulağımın dibindeki bağrışları duymamı engelliyordu.
"JİMİİİİİİİİİİİN UYAN BENİM KÜÇÜK TURTAM BEBEĞİM AŞKIM CİVCİVİM"
"Beyefendi biraz sakin olmaya ne dersiniz? İşimi yapmaya çalışıyorum!" kafamı kaldırıp esmer çocuğa dönmüştüm. Dik bakışlarını üzerimde hissetmemle küçük bir gülümseme sunup küçük bedene dönmüştüm.
Evet Jeon şu an sıkıcı yazını mükemmel bir yaza dönüştürebilecek bir afet ve uzun zamandır beklediğin sahne bir aradaydı. Tüm şansımı bu anda kullanmış olmamalıyım değil mi?
Ellerimle burnunu kapatıp yüzüne doğru eğilmiştim. Dudağıyla dudağımı tam temas ettirerek nefesimi üfleyemeye başlamıştım. Birkaç saniyenin sonrasında karşımdaki küçük beden öksürerek gözlerini açmıştı. Etrafa bakındıktan sonra gözlerini gözlerime sabitlemişti.
Tanışmak için bahane arıyordum. Artık gerek kalmamıştı. Çünkü bana minnettar olmalıydı. Sonuç olarak kurtarıcısı benim:)
Göğüsüme gelen baskıyla sendelemiş arkaya doğru düşmüştüm.
"Ne yaptığını sanıyorsun!?" ellerinin tersiyle ağzını silmekle uğraşıyor aynı zamanda da bağırmaya devam ediyordu.
"Kim sana bana dokunman için izin verdi? Hangi hakla herkesin isteyeceği bu dudakları öpebildin!" ellerini kumlara sabitleyip kendini ayağa kaldırmıştı. Aynı şekilde ben de ayaklanmıştım.
"Fazla su yuttuğunuzu düşünerek yardım etmek istedim." Sakinliğimi korumam gerekirdi. Olay çıkarırsam Namjoon hyung suçsuzda olsam beni azarlayacak bir potansiyele sahipti çünkü.
"Düşünmene ne gerek vardı. Cidden inanamıyorum yıllardır sakladığım ilk öpücüğümün bu çirkinlikte birine gittiğine!" gözlerini devirerek sözlerini bitirmişti.
Çirkin? Ve ben. Bir cümlede bile yan yana gelmeyeceğim bir kelimeyle tanımlamıştı az önce beni, yerden bitme.
"Egonuz boyunuzu aşıyor gibi. Ah sanırım bundan kaynaklı çocukların bile boyunun yettiği yerde boğulmanız." ellerime bulaşan kumları temizleyerek söylendim.
Bazı şeylerin güzel gideceğini düşünürken erken davranmamalıydım. Ne vardı ki orada bırakıp çırpınışlarını izleyip zevk almamda.
Yaşadıklarımızdan ders çıkarmamızı söylemişler. Öyleyse bundan sonra sadist bir manyak olacağım. Kulübemden kokteylimi içerken insanların boğuluşunu izleyeceğim. İlk deneyimimin bana verdiği en büyük tavsiye bu olmalı.
Birisinin bana acilen watty terk et boktan kitaplar yazıyorsun demesini beklemeden gitmeliymiş gibi hissediyorum🤔
![](https://img.wattpad.com/cover/178882998-288-k313797.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lifeguard | Jikook
FanfictionSahil, kum, güneş, yüzü kadar mükemmel bir vücûda sahip cankurtaran, götü gibi korkusuda büyük olan bir genç. 📌 Küfürlü, kötü örnek oluşturabilecek, cinsel şakaların bulunduğu bir kitaptır. Rahatsız olacaksanız lütfen kitabımı terk edin. 📌