Herkes bir anda Sarp'ı alkışlamaya başladı. Sarp'ın sesi gerçekten çok güzeldi. Onur'un gözleri doldu, sadece Onur'un değil herkes ağlayacak gibi oldu. Onur, Sarp'a döndü :
- Yeter ya sen bizi ağlatmaya mı çalışıyosun ? Kalkın yatalım hadi.
- Aynen ya benimde uykum geldi.
- Bu arada ağzına sağlık kardeşim.
- Eyvallah.
Onur ayağa kalktı ve arka tarafa doğru yürüdü. Arkasını döndü ve herkese 'iyi geceler' dedi. Onun ardından herkes yattı.
O gece Sami ve Barış için çok zor bir gece oldu. İkisi içinde sanki zaman geçmedi. Geç saatlere kadar uyuyamadılar. Ne zaman gözlerini kapasalar akıllarına aileleri geldi. Barış pişman değildi ama özlüyordu. Sami ise ailesiyle kavga etmekten bıkmıştı. Babasıyla kavgalarından, yediği tokatlardan... Ama geride sadece babasını değil gözü yaşlı annesini ve çok sevdiği, koruyup kolladığı kız kardeşini de bırakmıştı. Saat geç olunca gözleri dayanamadı uykuya esir düştü.
Uyandıklarında ikiside titriyordu. Soğuğu iliklerine kadar hissetmişlerdi. Dışarıda hafif hafif yağmur başlamıştı. Üstüne örttükleri battaniyeler yok gibiydi. Hiçbir şey ifade etmiyordu. İkiside o an anladı. Hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktı. İlk günden sıcak evlerini özlemişlerdi. Sanki birbirlerini anlıyorlarmış gibi bakıştılar. Düşüncelerinden sıyrılıp etrafa bakındılar. Onlardan önce uyanan biri vardı, Onur. Erkenden kalkıp ateşi yakmıştı. Sami ve Barış onun yanına gittiler. Ardından yavaş yavaş herkes kalktı. Isındıktan sonra dün aldıklarıyla karınlarını doyurdular. Kahvaltının üzerine herkes bir sigara yaktı. Bu zehiri içmeyen mi kalmıştı ? Yediden yetmişe herkesin elindeydi. Kimse zararını bilmiyor muydu ? Bilmez olur mu ? Herkes farkındaydı ama umursayan var mıydı acaba ? Son dumanıda çektikten sonra herkes Sami ve Barış'a neden evden kaçtığını sordu. Onlarda uzun uzun anlattılar. Herkes sadece güldü. Herkesin derdi aşağı yukarı aynıydı. Yabancı gelmemişti anlatılanlar. Sami'nin aklına yine ailesi gelmişti. Her şey yeni başlıyordu. Alışabilecek miydi yeni hayatına ?
Sami'nin ailesi ise perişandı. Uzun zaman olmuştu. Sami'den haber yoktu. Polise haber vermişlerdi. Polis her yerde onları arıyordu. Gazeteler sürekli onları basıyor, haberlerde isimleri geçiyordu hep. Aileleri tüm imkanlarını sunmuştu onları bulabilmek için. Umutlu bire anne, unutlu birer baba, umutlu birer kardeş... Hiç bitmeyecek bir umuttu bu. Naıl bitebilirdi ki ? Anne baba yüreği nasıl kesebilirdi umudunu ? Evlat acısı her şeyden farklıydı. Başlarına kötü bir şey mi geldi, ne oldu ? Hiçbir şey bilmiyorlardı. En çok da bu yıpratıyordu onları. Her gün haberlerde türlü türlü şeyler duyulmuyor muydu ? Kendilerini çok yıpratmışlardı. Yemeden içmeden kesilmişlerdi. Bitkin düşmüşlerdi. Hep telefon başında bekliyorlardı, belki polis arar da bulundu der diye. Sami'nin babası ise içten içe kendini yiyordu. Kendini suçluyordu. Babaydı sonuçta o da, böyle olmasını ister miydi ? Evladının iyiliği için yapmıştı ne yaptıysa. Bir baba evladının kötü olmasını ister miydi ? Kötü yolda olduğunu belirtmek, yola sokmak istemişti sadece. Doğru bir şey yaptığını sanarken, kötü bir şeye yol açmaktan korkuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokak Hayatı
Подростковая литератураBelki amatörce belki yazmayı bilmiyorum olabilir fakat benim için önemli olan zevk alarak yazmak oluyor. Bir sokak çocuğunun hayat hikayesinden ibaret bir çalışma. İyi okumalar...