Hava soğuyunca değil, yüreği soğuyunca başlarmış insanın kışı.Benim yatarken camı açık unuttuğum için başladı sanırım.
Düşüncelerim yüzünden ne zaman daldığımı hatırlayamadığım uykumdan uyandım. Asla o erken uyanabilen tiplerden olamamıştım.
Ve işte o soğukluğun sebebi olan açık cam ile göz göze geldim. Kendime sonbaharda olduğumuzu hatırlatmam gerekiyor.
Zamanın bu kadar hızlı geçmesi benim alışabildiğim bir durum değildi. Ne zaman sonbahar gelmişti ki.
Yataktan hızla çıkmaya çalışmamla benim iki katım olan yorgana takılıp yeri boylamam bir olmuştu. Hızla yerden kalkıp pencereyi kapattım. Koşa koşa telefonumu almaya salona gittim.
Telefonu alıp heyecanla mail kısmına baktım. Gelen hiç bir şey yoktu.
Çıkıp mesajlar kısmına girdim. Yok. Son aramalar. Arayan da yok.
Junmyeon hyunga erken gönder dediğim için mi böyle yapıyordu anlamıyordum.
Mutfağa doğru ilerlerken elimdeki telefon titredi.
Junmyeon Hyung:
"Departmana gel. Acil."Mesajı okur okumaz kahvaltımı ertelemeye karar verip hızla üstümü giyinmek için odama ilerledim. Bugün araştırmaya hemen başlarmıydım yoksa sadece raporlarımı incelerdim diye düşünmeye başladım.
Ne de olsa ona göre giyinmem lazımdı.
Bir kaç kişiyle konuşmaya bugünden başlarım diye düşünerek rahat bir kot pantolon ve salaş kazağımı üzerime geçirdim. Artık bugün her ne halt yapmaya başlıycaksam da her iki şekilde de hazırdım. Rahat ve şık.
İnanın olay yerini incelemeler gibi ayakta kalacak işler olduğu zaman eşofman ile gidilmesi gerektiğini ikinci işinizde anlıyordunuz.
Son kez aynada kendimi süzdüm, yakışıklı adamım diye düşündükten sonra arabanın anahtarlarını da alıp odadan çıktım. Son kez salona girip beyaz tahtanın üzerine aynayı koymuşmuyum diye kontrol ettikten sonra evden çıktım.
Bayan Myung ortada yoktu. Bugünlük benim için iyi bir şeydi bu. Junmyeon hyung acil demişti. Ve bayan Myung özellikle sabahları sizi uzun bir sohbetin içine çekiyordu.
Koşarak eski binadan çıktım. Bebeğime -arabama- doğru ilerledim. Bu araba olmasaydı halen sabah ve gece otobüslerde sürünür olurdum. Hızla arabayı çalıştırıp ezberlediğim yollarda sürmeye başladım. Arabayı sürerken içimden neleri unuttuğumu geçirdim.
Evet Baek bu havada ceketini almayı ve mutfağın lambasını açık unuttun. O kadar da sıkıntı edicek şeyler olmadığı için rahat bir şekilde yola devam ettim.
Adalet binasının olduğu sokağa girince direksiyonu hızla otoparka doğru çevirdim. Gereğinden fazla ses çıkartan motorumun sesi ile hızla otoparkta gördüğüm ilk boş yere aracı park ettim.
Arabadan telefonumu aldığıma emin olduktan sonra hızla dışarı çıktım. Kazağımın ince olması soğuk havanın içime işlemesine neden oluyordu. Daha fazla üşümemek için adımlarımı hızlandırıp çabucak binaya girdim.
Geçen sefer kata girdiğimde olan gergin hava bugün iki katıydı sanki. Kimseyle yüzyüze gelmeden hızlıca şefin odasına doğru yürüdüm. Odanın tamamı camdan olduğu için odadaki şef Jung, Junmyeon ve Yixing'i görebiliyordum. Odanın önüne geldikten sonra her heyecanlandığımda terleyen ellerimi üzerime sildim ve kapıyı tıklatıp açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Is It Really Enemy? ¤ Chanbaek ¤
FanficPişmanlık dolu geçmişini herkesten saklayan savcı Byun Baekhyun kariyerinin dönüm noktası olan soruşturma dosyasını alır. Kendini daha iyi hissetmek için her şeyini işine adayan Baekhyun'ın en önemli soruşturması ünlü iş adamı Park Chanyeol'a karşı...